REKLAMI GEÇ

KARARSIZLAR KİMİ SEÇECEK?

21 Haziran 2018 Perşembe

Türkiye 24 Haziran Pazar günü çok önemli bir seçime gidiyor. İlk defa partili bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz. İlk defa seçilecek olan Cumhurbaşkanı Devlet Başkanı statüsünde ve tüm yetkileri elinde tutacak. Ülkeyi tek başına yönetecek. Milleti ve devleti tek başına temsil edecek. Bunun yanında işlevi oldukça azaltılmış olan TBMM için milleti temsil gücü ve ülke yönetimindeki etkisi oldukça sınırlı olan milletvekillerini de seçeceğiz. Baskın seçim olması nedeniyle ortaya çıkan zaman darlığından milletvekili adayları demokratik olarak ve vatandaşın fikri alınarak değil, parti liderlerinin tercihi, lidere bağlılık ve vefa gözetilerek belirlendi, sıralandı. Milleti temsil etme noktasında hiçbir şüphemizin olmadığı ve önümüze konulan seçenekler arasından milletvekillerini de seçeceğiz.

Seçimimizle Türk demokrasisinin gelişimine ve ilerideki seçimlerin demokrasi kuralları çerçevesinde yapılmasına katkı sağlayacağız. Bu seçimde demokratik yöntemler ile seçilmeyen yeni Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri demokrasi standardımızı yükseltmek için çalışacaklar. Vaat ettikleri üzere 5 yıl içerisinde daha fazla demokrasi için gerekli olan yasaları çıkartacaklar. Temennimiz bu yöndedir. Bu dileğimizin gerçekleşmesi için seçim tercihimizde kısa vadeli değil uzun vadeli düşünmeliyiz.

Seçimin yıldırım hızıyla yapılması nedeniyle havada uçuşan vaatler, dağıtılan paralar, hediye paketleri, ikramiyeler birçok şeyi sağlıklı sorgulamamızı engelledi. Kurt politikacılar insan olarak kısa vadeli ve bugünkü menfaatlerimizin kendilerine daha fazla oy getireceğini bilerek kesenin ağzını sonuna kadar açtılar. Bunun kısa vadede kimin faydasına olacağını seçim sonuçları açıklanınca göreceğiz.

Bu tarz propaganda haliyle insanda akıl karışıklığı yaratıyor ve etkileniyor.

Tamamen iktidarın 16 yıllık nimetlerinden faydalanan ve günü kurtarmaya çalışan yoksul ve gariban kesime bir diyeceğimiz yok. Ancak bunun uzun vadede milletin faydasına olmayacağını düşünen, akıl ve mantık kuralları ile ölçen biçen önemli bir kesim var.

Bu kesim başkasına ve topluma zarar verecek kadar sadece kendi çıkarını düşünmenin, ülkenin geleceğini riske atmak anlamına geldiğini biliyor. Çünkü ülke çökerse herkes gider. Bunun için demokrasiyi, adaleti, toplumsal barışı ve ülkenin bütünlüğünü, kendi çıkarlarımızın çok önünde tutmalıyız.

Oylarımızı verirken bu kriterlere en uygun adayları tercih etmeliyiz. Tercih değerlendirmemizde birinci önceliğimiz demokrasi olmalıdır. Demokrasi, kalkınma ve gelişmişliğin temelidir. Salt ekonomik büyüme oranları da kalkınmışlığın göstergesi değildir. Bu bağlamda son dönemde açıklanan yüksek büyüme rakamları ülkede demokrasi olduğu anlamına gelmez. Büyüme rakamları zorlama ile elde edilebilir. Zaten gerçek büyüme rakamları elektrik, su, doğalgaz gibi üretimde kullanılan enerji girdi rakamları ile ölçülür. Tüketime dayalı büyüme rakamları daima yanıltıcıdır. Yani büyüme kısa vadeli, geçici olabilir. Ancak kalkınma çok daha uzun vadeli bir emek ve planlama ister.

Baskıcı dikta rejimlerinde de ekonomide büyüme olabilir. Ancak bu büyüme sürdürülebilir olmaz. Örnek olarak Venezuella’ya, İran’a bakınız. Baskıcı rejimlerde büyüme sonrası artan gelir sadece yandaş müteahhitlere, ithalatçılara ve partiden geçinenler arasında pay edilirse gelir dağılımı bozulur. Zengin ve fakir arasındaki makas açılır. Refah tabana yayılmaz. İşsizlik ve yoksulluk artar. Herkes gergin olur.

Vatandaştan bin bir güçlükle toplanan vergi paralarını üretim yapacak fabrikalar ve iş yeri açmak yerine, oy devşirmek için yandaşa dağıtan iktidarlar, tamamen bizim paramızı çarçur ediyor. Sürekli borçlanarak, dış ticaret açığı vererek, kendimiz üretmek yerine ithal ederek geleceğimizi ipotek altına sokmak tehlikelidir. Borç sarmalına girdiğinizde, gün gelir yurtdışından para bulamazsanız tıkanırsınız. Dolar, enflasyon, faiz fırlar. Ülkenin az olan karı faiz ödemesi olarak yurtdışına kaçar. Bizi sürekli borçlandıran, aldığı borçları yatırım yerine ithalata, istihdam yerine kahveye, eğitim yerine parka, yurtdışında markalaşma yerine sadaka dağıtmaya, katma değerli ürünler yerine kalitesiz yollara yatıranlara artık yeter denilmelidir.

Bir ülkede demokrasi kültürü zayıf ise demokrasi sık sık askıya alınabiliyor.

Türkiye’de bunun örneklerini yaşadığımız darbelerde gördük. Ancak demokrasinin askıya alınmasının günümüzde farklı yöntemleri de vardır; Adaletli bir seçim ortamı sunmamak. Seçim yarışında bazı adayların televizyona çıkmasını engellemek. Diğer adaylarla birlikte bir TV programında tartışamamak. Diğer adayları dinleyememek. Onları görmezden gelmek. Hakarete varan yüksek sesle konuşmak. Milletin tamamını kucaklamayıp, yarısını sürekli azarlamak. Koltuğu bir türlü bırakmamak. Buna örnek olarak gösterilebilir. Bu nedenle demokrasiye sahip çıkmalıyız.

Türkiye gibi demokrasinin gelişmediği ve etkin demokrasi kültürünün oluşmadığı ülkelerde, iktidarı ele geçiren siyasi partiler ”millî irade” diye rakip gördüğü parti mensuplarına birçok hukuk dışı ve antidemokratik uygulamayı ve haksızlığı yapma hakkını kendinde görebiliyor. Bu tür ülkelerde seçimlerin çok gergin geçmesi, kaçak ve bel altı dövüşülmesinin sebebi budur. Çakma yerli ve milli olanlara değil Ne Mutlu Türküm Diyene diyebilenler, sadece Afrika’yı, Arabistan’ı, Güney Asya’yı değil Türk dünyasını da kucaklayabilecekler, tercih edilmelidir.

Muhalefet meclis çoğunluğunu alırsa, istikrar için yeni seçim yapılır denilmesi, Cumhurbaşkanını seçmeyenlerin münafık veya cehennemlik ilan edilmesi, kefen giyilerek oy istenmesi, demokrasi tanımında yer bulmaz. Dava için ölüm ve öldürmenin anılması demokratik hoşgörü kavramına uymaz. Aksine dini bütün insanlar bundan rahatsız olur.

Terörü ve teröristi tüm geçmiş dönemlerinde ve şimdiki çizgisinde reddetmeyenlere önceden teröristler ile kol kola şarkı söyleyenlere itibar edilmemelidir. Önceden PKK ile FETÖ ile işbirliği yapmış olanlar menfaatleri olduğunda ilk fırsatta tekrar bir araya gelecektir. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

Her zaman ferasetine inandığımız Türk Milleti, seçimini iyi yapacaktır. Artık her şeyin apaçık göründüğü bu dönemde, kararlı olan seçmen de bu seçimde sayıları oldukça fazla olan kararsız seçmen de üretim, istikrar, kalkınma, eğitim ve huzur projeleri olan, Türkçe‘nin yanında hiçbir dili eğitim dili olarak kabul etmeyen, parlamenter sistemi öngören, Atatürk’ü sayan, kabalık yapmayan, nazik, kibar, bilgili adaylar arasından en iyi olanı seçecektir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı