REKLAMI GEÇ

AĞRI KESİCİLER KULLANILMALI MI?

21 Mart 2016 Pazartesi

Ağrı, vücutta birikmiş toksinlerin, dolaşım bozukluğunun, hücre ve dokulardaki su eksikliğinin ve beslenme bozukluğunun yansımasıdır. 
Ağrı, vücudun direnç mekanizmasını uyararak hücrelerin zarar görmesini engeller.
Ağrı, bir hastalık değildir ve hastalık olarak tedavi edilemez.

Ağrı kesicilerin kullanılması, bulguları baskılayarak doğru tanı konmasını engellediği gibi, vücudun kendi kendine yenileme gücünü de olumsuz yönde etkiler.

Ağrı çoğu zaman, beynimizdeki ilk yardım hormonu olarak bilinen “histamin” salınımını sağlar. Bu hormon, ağrı bölgesinde bulunan toksinlerin ve vücuda zarar veren diğer atık maddelerin atılmasını sağlar. Ağrı kesiciler bu uyarıyı yok ederek toksinlerin hücrelerde birikmesini ve hücrelerin susuz kalmasına neden olur. Susuz kalan hücreler ve dokular kendini koruyamaz hale gelir.

Toksinlerin ve diğer kan proteinleri gibi maddelerin hücre içinde ve çevresinde birikmesiyle ağrı artar. Lenfatik sistemin sindirim sorunlarından dolayı iyi çalışmadığı durumlarda, oksijen miktarının azalmasına bağlı olarak ağrı dayanılmaz boyuta gelebilir.

Ağrı, beynimizde doğal ağrı kesici olarak bilinen “endorfinlerin” salınımını, direnç sistemini ve temizlenme mekanizmasını uyarır. Ağrının, ağrı kesicilerle baskılanması, evin güvenlik alarmının kesilip, evdeki hırsızın kimse tarafından fark edilmemesine benzer. Bu durum, toksinlerin ve diğer zararlı maddelerin fark edilmeden vücutta birikmeye devam etmesine neden olur.

Ağrı kesiciler, hücrelerin korunma mekanizmasını olumsuz etkilediğinden, hücre içerisinde birikerek istenmeyen yan etkiler ( stroke, kalp krizi, sindirim sistem problemleri…) ortaya çıkmasına neden olabilir. Beyinde endorfin üretimi baskılanır. Bu durum, ilaç bağımlılığına neden olarak, vücudun ağrıya karşı hassasiyetini arttırır, daha fazla ağrı kesici kullanılmasına veya ağrı kesicilerin bile kesemiyeceği dirençli ağrılara neden olur.

Asağıdaki doğal yöntemler ağrıyı dindermeye veya azaltmaya yardımcı olabilir.
Düzenli fiziksel aktivite,
Günde en az 7-8 bardak su tüketilmesi,
Lenf dolaşımını arttıracak masajlar,
Yalın ayak taşlar üzerinde dolaşılması organlardaki kan dolaşımını arttırır,
Akupunktur,
Diyafram nefes çalışması,
Yoga
Vitamin D seviyesinin normalin üzerinde tutulması,
Kırmızı biber kreminin ağrı bölgesine günde 3-4 defa uygulanması,
2-5 çay kaşığı kırmızı pul biberin suyla karıştırılarak içilmesi ve kaş altına masaj yapılması beyindeki endorfin salınımını arttırır,
Taze zencefil çayı, tozu veya suyunun sık tüketilmesi,
Omega 3 değerinin yeterli düzeyde tutulması,
Organik soğuk sıkım çörek otu yağının düzenli kullanılması,
İngiliz tuzu (magnezyum sülfat) ile banyo yapılabilir veya ılık suyun içine bu tuzdan konup, ayaklar günde 30dk bu su içinde bekletilebilir.

Ağrı kesiciler kullanarak vücudun kendini yenileme yeteneğini baskılamak yerine, ağrıyı kendimize çeki düzen vermenin zamanı geldiği uyarısı olarak kabül edip, ağrıya neden olan etkenler bulunmalıdır.

Hayat tarzı, yeme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle ve gerekirse kişiye ve ağrının nedenine göre özel detoks programlarıyla, ağrının azaltılabileceği veya yok edilebileceğinin göz önünde bulundurulmasını, ağrı kesicilerin en son çare olarak düşünülmesini tavsiye ederim.
Sağlıklı ve güzel günlere…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı