REKLAMI GEÇ

Akıl Tutulması

8 Aralık 2014 Pazartesi

Son hafta korkunç bir kabus gibiydi. Bir yandan beyinleri örümcek ağı bağlamış eğitimciler, bir yandan eşitlik/eşdeğerlilik kelime oyunlarını kabullenen kadın örgütleri, bir yandan müthiş bir görgüsüzlüğü ve israfı halkın malı diye açıklayan politikacılar, bir yandan bütün bu söyleme vıcık vıcık yağ akan sözlerle destek veren sanatçılar.
Tam bir akıl tutulması yaşıyoruz. Cehaletin derinliğini, samimiyetsizliğin ölçüsüzlüğünü aklım almıyor. İnsanlar bu kadar mı bilgisiz, bu kadar mı çıkarcı olabilirler?

İktidarını ne pahasına olursa olsun sürdürmek isteyen bir siyaset anlayışı her kuruma egemen oldu. İnsanları birbirine düşürmek, iletişim kurmalarını engellemek, düşman kamplara bölünmelerini sağlamak, yakın olanları özenle kayırmak, uzak olanları canından bezdirmek sıradan günlük politikalar haline geldi. Din, dil, ırk, cinsiyet, sosyal statü, kıyafet, cemaat, köken her konuda kamplara bölündük. Toplumu birbirine bağlayan bütün değerler özenle parçalanıyor. Büyük çoğunluk kendi hür iradeleri ile bu parçalanmaya kapılmış, sürüklenip gidiyor. Kimisi kişisel çıkarların, kimisi arkadaşlarca onaylanmanın, kimisi çevresel baskıların etkisi altında akıl tutulması yaşıyor, yani kendi fikrini değil eline hazır olarak verilen fikirleri takip ediyor.

Milli eğitim şurası denilen ve bakanlık bürokratları ile atanmış kişilerden oluşan topluluğun aldığı kararlara bakınız.

Alınan hiçbir karar eğitim sistemindeki gerçek sorunlara değinmiyor.

Öğrencilerimiz uluslararası sınavlarda neden geri kalıyor?

Ezberci bir eğitim sisteminden yaratıcı bir sisteme nasıl geçebiliriz?

Çocuklarımız yarış atı gibi yetiştirilmekten nasıl kurtulacak?

İlköğretim bütün çocuklara ücretsiz ve eşit fırsat sağlayacak şekilde nasıl geliştirilecek?

Ama Osmanlıca, din eğitimi, turizm okullarının müfredatı, karma eğitim gibi tamamen insanları bölmeye yönelik önerilerin öne çıkarıldığı bir toplantı yapılıyor. Biraz düşünülünce önerilerin ne kadar anlamsız olduğu, sadece manevi değerlerin siyasete alet edilmeye çalışıldığı gün gibi ortaya çıkıyor.

Kadın sorunları gündeme geliyor. Tartışılan konular, doğurmak, emzirmek, çocuk yetiştirmek. Sanki bunları sorun ediyormuşuz gibi. Kadınların gerçek sorunları gündeme bile giremiyor.

Aynı işi yapan kadın niye daha düşük ücret alıyor?

Aile işinde çalışan kadınlar niye sigortasız, gelecek güvencesi olmadan çalışıyor?

Niye kız çocukların okula gitme oranı erkeklerden daha düşük?

Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanması devlet tarafından niye teşvik edilmiyor?

Kadına şiddet kullanımı niye artıyor?

Devlet niye kadın vatandaşlarını koruyamıyor?

Bu şekilde devam edemeyiz. Manevi değerleri, ortak inançlarımızı, tarihimizi siyasetin parçası haline getirerek en çok onlara zarar veriyoruz. Hiçbir siyasetçinin hatalı politikalarını, kişisel çıkarlarını, işlediği suçları dini, etnik, kültürel kalkanları kullanarak saklamasına izin vermemeliyiz.

Gördüklerimizi, duyduklarımızı kendimiz değerlendirmeli, kendi kararlarımızı kendimiz vermeliyiz.

Dost, arkadaş, akraba, başkan, şeyh, patron, lider ne derse desin kendi aklımızı kullanma cesaretini gösterirsek, ülkemizi yaklaşan büyük felaketten kurtarabiliriz. Aksi takdirde hem iç işlerimizde, hem dış işlerimizde, hem de ekonomimizde büyük çoğunluğun çıkarına olmayacak gelişmelerle karşı karşıya kalacağız.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

haydar   -  Bağlantı 8 Aralık 2014, 17:28

bu sorulara hükümetten cevap verebilecek birisi var mı?

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı