REKLAMI GEÇ

BUGÜN 23 NİSAN

23 Nisan 2014 Çarşamba

Ben çocukken,
“Bugün 23 Nisan
Hep neşeyle doluyor insan”
mısraları ile başlayan bir şiir vardı. Her 23 Nisan’da bu sözler dilimin ucuna gelir. Okulumla katıldığım bayramlarda, 23 Nisan 1920’de Anadolu’nun her köşesinden insanların vatanlarını kurtarmak için Ankara’ya koştuğunu, kurtuluş mücadelesine milli kimliğini kazandırdığı o meclisi hayal ederdim. Cumhuriyetimizin temeli, demokrasinin ilk ışığı, halkımızın yüreği hep o mecliste idi. Bugün olayların bu kadar romantik olmadığını tabi ki biliyorum. Mecliste her kararın oy birliği ile alınmadığını, her görüşten insanın olduğunu, tartışmaların sertleştiğini, düşmanlıkların geliştiğini okuyorum. Hatta bugünkü kutuplaşmanın izlerinin o meclise kadar uzandığını görüyorum. Kurucu meclisin o mücadele günlerinde yaşadığı çalkantılara ve çekişmelere üzülsem de, o meclisin ortaya koyduğu bazı değerlere hep saygı duydum.

Tam bağımsızlık,
Milletin emanetine saygı,
Devletin parasına dikkat,
Liderlere karşı bile sözünü esirgememek,
Kişisel onurunu korumak gibi.

Yıllar “Batılılaşmak” deyimiyle simgeleşen bireysel özgürlük, tam demokrasi, laiklik, ulusal bağımsızlık kavramlarının oturması, yaygınlaşması, için mücadele ve acılarla geçti. Her yeni meclisin bu değerlere bir şey eklemesi için uğraşıldı. 94 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada ilk meclisin değerlerinin bile yaşatılamadığını gördükçe üzülüyorum. Sakallı Celal “Türkiye’de aydın geçinenler Doğu’ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar.” derken haklıymış. “Doğululaşma” deyimi ile simgeleşen kuvvetliye biat etme, yanlışlara ses çıkarmama, güçleninceye kadar sabırla bekleme, kendi çıkarlarını öncelikle koruma, söylenenleri sorgulamadan kabul etme, her zaman bir topluluğa yanaşarak korunma altında olma değerleri bana uymuyor. Bu değerlerin bireyin sorumluluğuna ve akla önem veren ne dine ne de bilime uygun olmadığını düşünüyorum.

Demokrasi adı altında habersiz, hareketsiz, bilinçsiz bir toplumsal yapıya büründük. Kazakların kesmek için hareketsiz tutup beslediği atlara benziyoruz. Yiyoruz, içiyoruz ama kıpırdayamıyoruz, kimin ne için bizi yemlediğini bilmiyoruz. Arada bir içimizden biri ortadan kayboluyor, ne olup bittiğini anlamıyoruz. Aklını kullananlar, yerinde duramayanlar, özgürlüğe susayanlar kendini çitlere vura vura intihar ediyorlar. Bu yaşam ne insan onuruna ne de bizim ruhumuza uygun.

Çocukluğumun şiirini düşünürken bugün neşe dolamıyorum. Neşeli bir methiye yazısı yazmak içimden gelmiyor. Ama içimdeki ilk meclisi kuran insanların yaktığı ateş de sönmüyor. Bugünü ulusal egemenliğimizin nasıl zapturapt altına alındığını, çocuklarımızın beyinlerinin ileride özgür bireyler olamasın diye nasıl iğdiş edilmeye çalışıldığını düşünerek geçirelim ki gelecekte onların çocukları 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bizim gibi coşkuyla kutlayabilsinler.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı