REKLAMI GEÇ

Ne olacak bu DESAV’ın hali?

2 Şubat 2015 Pazartesi

Bugünlerde Denizli Kültür Sanat ve Tanıtım Vakfı’nın kapatılması şehrimizin önemli gündem maddelerinden biri oldu. Konuyla ilgilenenler bileceklerdir. Ankara’da kurulan Denizli Vakfı’nın 2000 yılında kapanmak üzereyken zamanın valisi Yusuf Ziya Göksu tarafından Denizli’ye taşınması ile DESAV doğdu. Önemli kültür ve sanat organizasyonlarına imza attı. Görev yapan yönetim kurulu başkanları Ziya Tıkıroğlu ve Müjdat Keçeci’ye, yönetim kurulu üyelerine, maddi destek sağlayan kurumlara ve işadamlarına şehrimizin sanat hayatına yaptıkları katkıları için müteşekkir olmalıyız. Sanat olmadan hayatımız derinliksiz, duygusuz bir rutin haline dönerdi. Bugün DESAV’ı nasıl geliştirebiliriz diye düşünmemiz gerekirken kendimizi birden vakfın kapatılması tartışmaları içinde bulduk.Geldiğimiz bu noktada basın yayın organlarında epeyce haber, köşe yazısı ve röportaj çıktı. Birçok kişi, geçmişte olanları, arayışlarını ve gelecek hayallerini paylaştı. Ben de DESAV’ın çalışmalarına bir dönem yakından tanık olan biri olarak üzerime düşeni yapmak istedim.

Gelecek için karar verirken, geçmişi değerlendirmek, iyi zamanları ve kötü zamanları incelemek ve bunlardan ders çıkarmak en doğrusudur. Önyargılardan arınmış bir düşünce zinciri çoğunlukla aranan cevaba bizi ulaştırır.

2000-2010 yılları arasında yapılan etkinlikler, görev alanlar ve destek verenler dönemin yönetim kurulu başkanı Ziya Tıkıroğlu tarafından kitaplaştırıldı ve tarihe not düşüldü. 2007-2011 yılları arasındaki etkinlik bilgilerine de broşürleri ve afişleri ile http://fna.pau.edu.tr/ internet adresinden ulaşılabilmektedir. DESAV’ın 2000 yılından başlayarak düzenlediği etkinliklerin sayıları aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.

ic

Etkinliklerin oluş biçimlerini, niteliklerini ve destekçilerini ayrıntıları ile değerlendirdiğimizde, 2000-2006 yılları arasında Valilerimiz Yusuf Ziya Göksu ve Recep Yazıcıoğlu güçlü destek verdiği, Belediye Başkanlarımız Ali Aygören’in bütün görev döneminde, Nihat Zeybekçi’nin belli bir dönem boyunca desteklediği, işadamlarının bireysel veya kurumları aracılığıyla sponsorluğu her zaman üstlendikleri görülmektedir. Etkinlikler yarı yarıya tiyatro ve konserlerden oluşmaktadır.2006 yılında düşme eğilimine giren etkinlik sayısının 2007-2011 yılarıarasında da kurumsal destek işlevini Pamukkale Üniversitesi’nin yüklenmesi ile yeniden rayına oturduğu izlenmektedir. Etkinliklerin ağırlıklı olarak konser programlarına kaydığı, tiyatroların devlet tiyatrosunun kurulması ile düzenli hale geldiği, işadamlarının sponsorluklarının eksilmeden devam ettiği sonucuna varmak mümkündür.Peki ne oldu da 2011 sonrası her şey bıçak gibi kesildi?

Tanıklık ettiğim dönemdeki tecrübelerimden yola çıkarak bugün neyin eksik olduğunu analiz etmeye çalışayım.

Pamukkale Üniversitesi DESAV’ın çalışmalarına belki maddi olarak bir katkıda bulunamadı ama kurumsal ağırlığını, manevi gücünü ortaya koydu. Şehirdeki bütün kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleriyle birlikte DESAV’a da kucak açtı. Bunu yaparken sadece şehirle üniversiteyi kaynaştırmayı değil, aynı zamanda üniversiteli gençlerin bilim ve sanatın birbirinin ayrılmaz parçası olduğunu öğrenmelerini amaçladı.

Yani birinci unsur bir kurumun toplum için sanatın değerini kavrayıp bunu geliştirmeyi amaç edinmesidir.

Pamukkale Üniversitesi hiç öne çıkmayı, kendilerine övünme payı çıkarmayı düşünmeyen gönüllü çalışanları sayesinde bunu başardı.O dönemde bu organizasyonların başkahramanı Müzik eğitimi bölümünden Doç.Dr.FatihYayla’dı. Sanatçıları bulan, sponsorlarıorganize eden, konser sezonlarını planlayan, hayırseverleri ikna eden DESAV’la üniversiteyi birbirine bağlayan kilit isim oydu. Müzik ve sahne sanatları fakültesi vizyonunu ortaya koyan, salonun dünya standartlarında yapılmasını sağlayan, Devlet tiyatroları ile ilk ilişkimizi kuran da odur. Belki de bugüne kadar Pamukkale Üniversitesi ile Denizli arasında ilişkilerin gelişmesine en çok katkıda bulunan öğretim üyelerinden biridir. Şimdi üniversitenin bir köşesinde 4 yıldır hak ettiği halde verilmeyen Profesörlük ünvanı ile başarılarının cezasını çekmektedir.

Üniversite’de mesai saatlerinin dışında Fatih Yayla’ya gönüllü olarak destek veren 6 kişilik kilit bir ekip vardı. Hiçbir maddi kazançları olmadan, bilgilerini, yeteneklerini, emeklerini bu organizasyonların düzenlemesine adamışlardı. Her biri üniversitenin başka bir köşesine savrulmuş bu kişilerin isimlerini tek tek yazmayacağım.

Şimdi bir parantez açarak üzerime düşen bir görevi yerine getireyim. Onlarca yazı içinde onların adını anan veya teşekkür eden bir tek cümleye bile rastlamadım. Gönüllü kuruluşlarda çalışmak zor, kendi hayatından maddi veya manevi fedakarlık etmen gerekiyor. Bu kuruluşların unutmaması gereken tek bir şey var; teşekkür etmek. Ne kadar küçük olursa olsun her katkıyı kaydetmek ve teşekkür etmek. Vakfın Pamukkale Üniversiteli bir üyesi olarak hepsine bütün sanatseverler adına çok teşekkür ediyorum.

Bu ekip aynı zamanda DESAV’dan bağımsız Pamukkale Üniversitesi’nin inanılmaz sayıda etkinliğini organize etti. Öyle ki 2007-2010 yılları arasında büyük/küçük, sanatsal veya bilimsel aktivitelerin toplam sayısı 784’dü. Şimdi parantezi kapatalım.

Yani ikinci unsur organizasyonları yüklenecek kendi alanlarında bilgili gönüllülere sahip olmaktır.
Bu etkinlikler hiçbir zaman kar amacı güdülerek yapılmadı. Ortaya çıkan bütçe her zaman işadamlarının gönüllü destekleri sayesinde karşılandı. Uzun bir liste oluşturan bu isimleri birini unuturum korkusuyla tek tek saymak istemiyorum. Ama hepsini gerek kitapçıklarda gerek afişlerde tarihe not ettik. Hepsine teşekkür borçluyuz.

Yani üçüncü unsur maddi destek sağlayan sponsorlardır.

Elde ettiğimiz bulguları değerlendirdiğimizde, işleyişin ana parçaları olankurumsal destek, gönüllü çalışanlarvesponsorlardan hangisinde bir sorun olmuştur ki bu hale geldik?

Röportajlardan anladığım kadarıyla onlarca çalışmaya hazır gönüllü, destek veren işadamları hala Denizli’de yaşıyorlar. Ama kurumsal amaç ve irade ile ilgili hiçbir haber veya yazı göremedim.

Hemşehrilerinin eğitim ve yaşam kalitesini arttırmadan Denizli’nin dünya şehri vizyonuna ulaşması mümkün değildir.Sanat insan aklının derinliklerini etkileyen, yaratıcı düşüncenin canlanmasını sağlayan, bilginin/yeteneklerin insanlığın iyiliği için kullanılmasını destekleyen, kültürler arası diyaloğu kolaylaştıran, insanların birbirini anlamasına yardım eden insanlığın ulaştığı en yüksek niteliğin somutlaşmış halidir. Yazılı, görsel veya işitsel fark etmez, hangisi olursa olsun onu anlayamayan, hissettirdiklerini çözemeyen nesiller ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar mesleklerinde ve insanlık niteliklerinde en üst noktaya ulaşamayacaklardır.

Bu yüzden var olan güçlü kurumların; Valilik, Belediye, Üniversite’nin sanatın topluma yayılmasını amaç edinmesi gerekmektedir. Gençlik konserleri düzenlemek, amatör tiyatro festivallerini desteklemek, yerel konservatuarlar kurmak, ufak sergi salonları işletmek bu amacı karşılamamaktadır. Denizli’de bu amaca uygun tek hamle Devlet tiyatrosunun kuruluşu olmuştur. Dünyanın her tarafından sanatının zirvesindeki kişileri en az ayda 1 kez Denizli’de ağırlamamız gerekmektedir. Bu sayede gerçek sanatın derinliğini anlayabilir, herkesin sanatı sevmesini, bir sanat dalıyla kişisel olarak ilgilenmesini teşvik edebiliriz.

Ülkemizde son zamanlarda merkezi hükümetin olumsuz sanat politikaları nedeniyle yerel devlet kurumlarına yansıyan bir kısırlık oluştu. Yaşananlar kurumsal destek konusunda fazla ümitli olmamamız gerektiğini gösteriyor.

Burada çözüm Denizli’nin dünyaya dönük yüzünde yer alan işadamları ve sanatı içselleştirmiş gönüllüleri ile beraber, devlet kurumlarının olmadığı, protokolün kibirli hiyerarşisinden uzak yeni bir sanat ve kültür kurumu oluşturmak olabilir. Bu iradeye ve güce Denizli sahiptir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

ziya tıkıroğlu   -  Bağlantı 2 Şubat 2015, 12:15

Sevgili hocam. Her noktasına aynen katıldığım yazınızı zevkle okudum. Üniversitemiz ve bazı çalışanı anmamak mümkün değil. Ne var ki, son dönemde şeytan taşlamaktan namaz kılmaya vakit kalmıyor. Gerçek çareleri anlamak isteyen var mı bilemiyorum.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı