REKLAMI GEÇ

YAZI UZUN AMA MESAJ KISA

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Artık iyice anlaşılıyor ki;

Türkiye’nin doğu sorunu yok, Türkiye’nin Kürt sorunu yok, hatta Türkiye’nin Türk sorunu da yok…

*Türkiye’nin medenileşememe sorunu var.

*Türk insanının kentlileşememe sorunu var.

*Köyden kente göçe zorlanarak varoş mahallelerde yaşamak durumunda bırakılmış yoksul ve çaresiz kitleler sorunu var.

*Dolayısıyla kentlerin çarpık ve kaçak yapılaşmayla çağdaş kentlerden ziyade kocaman köylere dönüşme sorunu var.

*Varoşların eğitim seviyesi düşük insanından, “biz iktidardan gidersek bunlar maaş bile ödeyemez, ekonomik kriz çıkar” diyerek ve bazen de makarna ve kömür ile o yoksul kitlelere hükmederek oy alan bir iktidar sorunu var.

*Ülkenin yoksul ve eğitim seviyesi düşük kitlelerinin oylarını toplarken de iyi eğitimli kitleleri dışlayan ve demokratlığı da sandık zanneden İslamcı bir iktidar sorunu var.

*Türkiye’nin doğusunda ve batısında yaşayan kitlelerin derin dünya görüşü farkından dolayı toplumsal bazda hoşgörüsüz ve kutuplaşmış şekilde yaşama sorunu var.

*Dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleşememe sorunu var.

*Batıdaki sanayileşmiş şehirlerde, şehirlerin gelişmiş ilçe ve semtlerinde ve nezih sahil kasabalarında yaşayan kitlelerin sürekli üreten fakat aynı zamanda da sürekli siyasette kaybeden olma sorunu var.

*Üretimi, bilgiyi, bilimi, teknolojiyi, sanatı, edebiyatı, ihracatı, ticareti vb her türlü insani maharetleri en iyi şekilde ortaya koyarken toplumun geri kalmış kesimi tarafından (birilerinin sürekli mağdur edebiyatıyla tavladığı) hor görülme ve de onların oy verdiği İslamcı siyasi otoritenin faşizan ilkel yöntemleriyle baskı altında kalma sorunu var.

*Ülkenin en donanımlı, yetenekli ve üretken gençliğinin çapulcu diye yaftalanma sorunu var.

*Ülkenin ihracatının ve istihdamının %50’sinden fazlasını gerçekleştiren, modern, gelişmiş ve kurumsal firmalarını temsil eden bir kurumun vatan hainliği ile suçlanma sorunu var.

*Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı olan cari açığı kompanse eden turizm sektörüne ev sahipliği yapan sahillere ve oraların insanına üvey evlat gibi davranılması sorunu var.

*Bütün bu toplumsal çarpıklığa, dengesizliğe rağmen insana yatırımı imam hatip ve AVM yapmak, zanneden, dolayısıyla Atatürk’ün kastettiği muasır medeniyet kavramına aslında düşman olan ve Neo-Osmanlıcı, Neo-İslamcı gibi hayali kavramlar peşinde koşan bir cumhurbaşkanı sorunu var.

*Türkiye’de medeniyet algısının toplumun yarısında başka, diğer yarısında ise bambaşka olma sorunu var.

*Türkiye’de, “Yeni Türkiye” adı altında içi boş ve hayalperest vizyonlara belli bir kitleyi, havuz medyası denen satılık bir medya aracılığıyla inandırırken, toplumdaki hiçbir insani değeri daha iyiye taşıyamadan, sadece bilinçaltındaki Atatürk dehası kıskançlığı nedeniyle kendi tek adamlığını hakim kılmayı şiar edinmiş, havalimanının adını değiştirince ve kendi sarayına taşınınca da bunun gerçekleşeceğini düşünen bir garip tek adam sorunu var.

Yoksa yıllardır Kürt sorunu, demokrasi sorunu, türban sorunu, vesayet sorunu diye konuşulan sorunların hepsi hayali de acaba asıl sorun toplumdaki mevcut, karpuz gibi ortadan kütürdemiş ve kutuplaşmayla iyice ayyuka çıkmış “Doğu/Batı” sorunu mu?

Peki ya doğusuna göre çok daha farklı insani ve evrensel değerlere sahip olan, dünya görüşü ve medeni değerler algısı İslam ülkeleri yönünde değil de Avrupa ve gelişmiş batı yönünde olan kitleler ayrılmak isterse???

Açık söyleyelim; bir toplumu toplum yapan şey, bağlı olduğu uygarlık geleneğidir. Türkiye’nin batısında yaşayan ve ülkenin ekonomik gücünün de lokomotifi olan iyi eğitimli ve donanımlı çoğunluğun bağlı olduğu siyasi ve hukuki uygarlık geleneği de Avrupa’dır, gelişmiş batıdır, gelişmiş dünyadır. Türkiye’deki İslamcı siyaset ve İslamcı kitleler ise tartışmasız batı düşmanıdır ve batının değerler sistemine de durumun gereği olarak düşmandır. Dolayısıyla Türkiye’nin ortasından başlayarak doğusuna doğru giderek artan İslami yönetim geleneğine bağlılık ve düşen eğitim seviyesi bu toplumu ikiye bölecek olan en büyük vasıta olacaktır bu gidişle. AKP’ye oy veren %45’in yarısının da islami yönetim tarzını benimsemeyen, laiklik yanlısı, batılı yaşam tarzına sahip fakat sağ siyaset geleneğine bağlı kitleler oldukları için oylarını AKP’ye veren yığınlar olduğunu düşünürsek Türkiye’deki bu sosyal farklılığın oransal durumu daha da netleşir. Ayrıca AKP’de siyaset yapan ciddi bir kesimin de konjönktürel olarak kendilerine İslamcı AKP’yi siyaset çatısı olarak belirlemiş laik ve batıcı siyasetçiler olduğu da unutulmamalıdır.

İslamcı yönetim tarzına ve ortadoğulu İslam devletleri uygarlığına kendini yakın hisseden kitlelerin, her ne kadar Türk kökenli, Sünni, Anadolulu olsa da, aynı uygarlık değerlerini paylaşmadığı kitlelerle, AKP gibi antidemokratik, islamcı ve baskıcı bir siyasi parti iktidarında her an çatışma ve gerginlik yaşama potansiyeli vardır. Bunun en bariz örneği Gezi olaylarında yaşandı zaten.

O yüzdendir ki aşırı İslamcıların, Atatürk ve laiklik düşmanı olan Anadolu’dan çıkma hoca bozuntularının bile en rahat seslerini duyurabildiği coğrafya Avrupa’dır çünkü oranın değerler bütünü, şeriatçı, radikal İslamcı fraksiyonların bile fikir özgürlüğünü savunur.

Fakat sorun şudur ki demokrasiyi araç olarak kullanmaya alışmış olan islamcı geleneğin Türkiye’de iktidara geldiğinde, sizin demokratik haklarınızı nasıl savunmadığı ve nasıl yok ettiğidir ki bugün olan da budur. Yani Avrupa’da demokrasinin keyfini süren zihniyet Türkiye’de iktidardayken ortalığı hukuk ve demokrasi katliamlarıyla kasıp kavuruyordur; tıpkı bugün olduğu gibi.

Eğer ki bir toplumu beraber tutması gereken belli uygarlık ve değerler bütünü toplumun ortak paydasında değilse, birileri istediği kadar “hepimiz bu toprakların çocuğuyuz, birbirimize benzeriz, biriz beraberiz” desin, hikaye olur, laf’ü güzaf kalır. Bu durumda ortak tek nokta vardır; o da insan olmak.

Yoksa, benim kafa kesen Işid’e sempati duyan demokrasi düşmanı ve islamcı insanlarla aynı topraklarda aynı devlette yaşamamayı isteme hakkım vardır!

Batılı anlamda anladığımız demokrasiye sembolik de olsa küçük ve basit bir örnek vermek gerekirse de; Gümüşhane’de, Maraş’ta, Bitlis’te, Erzurum’da akşam 10’dan sonra alkol satışını yasaklayan zihniyete hayranlık duyanlar varken turizmin ve özgürlüğün beşiği olan sahillerde ve Batı Anadolu’da bu uygulamadan çok rahatsız olan çoğunluk kitleler vardır. İstanbul’un Sultanbeyli’si bu uygulama sayesinde fiktif bir huzur buluyorsa Etiler’i, Suadiye’si, Ataşehir’i bu uygulamadan somut olarak rahatsız oluyor olabilir. Demokrasi de zaten budur, hem orayı hem diğer tarafı memnun etmek. Ama tabi demokrat olmayı becerebilene…

Bütün bu yazılanlardan sonra, “iktidarda benim partim var, o zaman sen bu ülkeden defol” diyen aklı evveller de çıkarsa bilsinler ki ileride bu ülkenin doğusunu değil de batısını söküp ayırmak isteyen milyonlar karşılarına çıkabilir.

Türkiye’nin her alanda en gelişmiş üç bölgesinin güncel oy durumu da önemli mesajlar vermektedir.
30 Mart 2014 seçimlerinin İl Genel Meclisi sonuçları

ic

*CHP ve MHP, toplumun laik ve batı kaynaklı evrensel uygarlık değerlerini savunan siyasal yapılarıdır.

*AKP, seçmeninin yarısı veya daha fazlası İslamcı idareyi istemeyen laik, demokratik ancak muhafazakar sağ seçmen yapısına sahip siyasal bir yapıdır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

sistematik   -  Bağlantı 29 Ağustos 2014, 14:41

chp ve mhpyi aynı potada eritmeniz ve dolayısıyla toplamdan bahsetmeniz mümkün değildir..konjüktürel olarak beraber idiler. Ve akp mhp tabanına oynayarak koparabileceği tek artı oyun peşindedir. Mhp tabanı asla Chpnin temellerine yaklaşmaz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı