REKLAMI GEÇ

KENDİM @TİM KENDİM BULDUM-5

14 Kasım 2017 Salı

Denizlihaber’i ne zaman sattık?

Dün bence kentin tümüyle gurur duyması gereken başarılardan bahsetmiştim ya, aslında derdim başarının basit, sıradan, rastlantısal ve kolayca olmadığını bilmenizi sağlamak.

Haybeden olmadı yani tüm olup bitenler…

Daha çok çalışmaya hazırdık, çalıştık..Daha çok bedel ödemeye hazırdık, ödedik…Daha sorumlu, daha namuslu,Daha özverili, daha bilinçli, daha farklı…

Mevcutların hiçbirinin tam anlamıyla mesleki doyumu vadetmediği bir ortamda mevcutçu olmaktan çok yenilikçi olmaya gayret gösterdik..

Taklit etmekten, benzemekten,
karıştırılmaktan nefret ettik!..

Denizlihaber.com’u adam gibi ağızlı yüzlü satmaya başladığımızda 10 küsur yıl geçmişti yayına başlayalı.

Ve hala Hacı Selamoğlu aynı masada oturuyordu. Bizim ofiste…
Ya da gitmişti de biz hala oturuyor sanıyorduk…

Onlarca farklı insan akıp gitmişti şaka bir yana,
gazeteciler,
reklamcılar,
grafikerler…

Ortaklar..
Serkan ile yollarımızı ayırmıştık ama bir ayrılık daha zorluyordu bizi, mecburdu ve istemeden de olsa oldu…

Öküz ölmemişti ama can çekişiyordu ve fakat ortaklığın bozulmaması için yeterli bir neden değildi.

Ve gün geldi Murat Acar ile yollarımız ayrıldı. Murat uzun süre Mustafa Kaya’lı DRT’de çalıştı, şimdi DEHA TV’de. Yıllar sonra ART’deki üç ekran yüzü, Murat, Eylem Şimşek ve Nurcihan Bahtiyar, hatta yine ART’den bir başka mesai arkadaşı Birsen Bozkurt ile bir araya geldi. Ancak Bozkurt kısa süre önce DEHA TV’den ayrıldı.

Şengül Boz başlamıştı yanımızda….
Murat ayrıldıktan kısa bir süre sonra Fatih An dahil oldu ekibe!.

Ve ben neredeyse, 2012’lerde filan başladım Denizlihaber’i satmaya, adam gibi…

Adam gibi pazarlayamamıştık keza daha öncesi.
Kurulur kurulmaz insanların ayağına “Bana da reklam ver” diye gitmemiştik. “Belediye bu! Tabii ki destekleyecek”,  “Odalar bana her ay düzenli para vermeli” dememiştik! Denizlispor yöneticilerine “Haberini görmek istiyorsan, bizi de gör kardeş” yapmadık…

Evet tanınan bilinen gazetecilerdik neticesinde. Bir gazeteci elbette ki çok tanınabilir..
Ama kendi yaptığı gazete ve veya radyodan, televizyondan daha fazla biliniyor ve anılıyorsa, bilin ki orada işler yanlış gidiyordur!.. O gazete, televizyon ve veya radyo beş para etmez!.. (22 yıllık gazetecilik, 15 yıllık medya işletmeciliği hayatımdaki en önemli tecrübelerimden biridir)

Kaldı ki aslında genel itibariyle günümüzde birçok kaliteli yayın bile, çok yazık ki birilerinin gözünde beş para etmiyor.

Bakın bu Denizli medyasının en büyük sorunlarından biridir işte!..

Ne hakkın bilinir genel itibariyle, ne hukukun sayılır bazen!.

Sen, muhataplarından adalet beklerken,
onlar çevrene eşitlik dağıtırlar hep

Meslekte adaletin yerini eşitlik alıyorsa bil ki; bir işi daha düzgün, daha güzel, daha doğru yapmakla ilgili tek bir denetçi kalmıştır, o da vicdan.

Tüm bu olup bitenler sırasında sana farklı şeyler vaat edilir. Onlara karşı durup, yolunda yürürsen kazanırsın, bugün olmasa bile gelecekte!..

İşte bu güne kadar gelirken, büyürken, gelişirken, kemikleşirken hızla; her ne yaşadımsa, gazetecilikten, mesleki etikten, projeme ve kendime olan inançtan ödün vermemiş olmanın, omurgalı durmamın, gerçek gazetecilerle çalışmanın önemini milyon kere anladım geçen 15 yılda…

İyi ki de öyle yapmışız, beklemiş, sabretmiş, umut etmişiz!..

Şimdi kendi işinin patronu olan, hele hele bu alanda internet yayıncılığını seçen çok meslektaşım var.

Bu konuda şunu açıkça söyleyeyim;

Eş dost desteği, ekibe duyulan güvenden kaynaklı ön reklamları filan saymazsak en az 1 yıldan önce kazanç bekleyen arkadaşım, ya bizim mesleği bilmiyor ya da pek iyi niyetli davranmıyor demektir!..

Hatta gelin şimdi sizle küçük bir hesap kitap yapalım

İnternet Gazetesi yayıncılığı maliyetleri üzerine
Bir medya kuruluşundan ayrıldınız ve küçük ölçekte bir yayın kuruluşu kurup yayıncılık yapacaksınız.

Asgari, kendiniz dahil, 4 personelle yola çıkmalısınız aslında!.

Teknikçisi, tasarımcısı, grafikeri, ofis elemanı, ön büro muhasebecisi, editörü, muhabiri, reklamcısı, temsilcisi, internetçisi, webcisi, sosyal medyacısı, genel müdürü filan hepsinin görevini üçer beşer üstlenecek 4 kişi. Bir siz ve bir de çok üstün yetenekli olmalarına karşın sizden asgari ücret isteyebilecek 3 kişi..

Ayrıldığınız kuruluş, size diyelim ki 1400 TL yani asgari ücret veriyordu ve siz bununla yetinmek istemiyordunuz.

Sedat Kurt’a baktınız, paraları para sayma makinesiyle sayıyor, süt banyoları buzlu bademler filan…

“Tahir Aygün bile” dediniz, “internet gazeteciliğinden para kazanıyor!”

“Hahay!” dediniz. “Aylık kazancım 2000 TL olsun, 3 de personel alıp yola çıkayım” dediniz. “Anasını ağlatırım sektörün” dediniz! Mesela!…

Ama bu gerçek maliyetiniz asla değil!

Kestiğiniz her faturanın yüzde 18’ini KDV olarak devlete ödemeniz gerekeceğinden, sizin bu çıplak maliyetin üzerine yüzde 18 oranında KDV ilave etmeniz gerekecek. 1.975,50 TL’lik KDV’yi de koyarsanız maliyetin üzerine, her ay 12.950,50 TL ciro yapmanız gerekecektir.

Yukarıdaki maliyet tablosuna göre;
Diyelim 1000 TL’lik işletme giderleriniz hepsi faturalı. Bu nedenle 152,50 TL’lik KDV alacağınız doğuyor!.. Muhasebeciden de fatura aldınız. 90 lira da onun KDV’si alacak hanenize yazılıyor!.  Bu da toplam 227,50 TL ödeyeceğiniz KDV’den düşülmesi anlamına geliyor. Aylık cironuzu, bu ‘KDV alacağınızı’ düşerek hesapladığınızda kafa kafaya bir gelir-gider dengesi kurmuş olursunuz.

Aylık ciro : 12.723 TL (Bundan daha aşağı bir ciro zarar demek)

Bu ciroyla maliyetler yeniden hesaplandığında yukarıdaki tabloya ilaveten aşağıdakileri de ekleyiniz;
Aylık KDV tutarınız :      1.748 TL
Toplam Maliyetiniz :     12.723 TL
Yıllık Maliyetiniz :        152.676 TL

Durun ilk 1 yılı bununla da kurtulamazsınız!

Hani nerede yatırım maliyetleri?

Masası, sandalyesi, telefon, televizyon, bilgisayarı filan derken demirbaşa basın 20.000 TL’yi.

Web tasarımı, mobil yazılımı, teknik desteği, hizmeti derken basın 10.000 TL’yi üzerine!. Etti mi size nur topu gibi 30.000 TL en ucuz yollu yatırım maliyeti.

Kaça çıktı ilk yılın toplam maliyeti sizin için 182.676 TL’ye…

İlk bir yıl kimseye eyvallah etmeden, okur, ziyaret ve sayfa görüntülenme rakamlarını makul ölçülere (Nedir bu makul ölçü? Bir reklam müşterisini doğru düzgün bir kitleyle buluşturabilecek ölçü. Vicdani, ahlaki ölçü yani) getirinceye kadar cebinizden çıkacak minimum tutardır bu arkadaşlar…

Eğer haber sitesini kuran şahıs, gerçekten hatırı sayılır bir gazeteci dostumuz ise her biri ortalama 3000 TL’den 17 belirli gün ilanı aldı diyelim çevresinden, ki bu bir yılda 50.000 TL civarında bir para yapar. Bunu bile düşsek bugün internet gazeteciliği yapacağım diye yola çıkan babayiğit bir gazeteci arkadaşımın cebine koyması gereken tutar 130.000 TL’dir.

Tavsiyem, bunun için birinden yatırım desteği, ne bileyim bir yatırım ortaklığı katkısı almak yerine yapabiliyorsa, birikimleri ve kredibilitesini kullanması. Keza hiçbir yatırımcı için olağanüstü koşullar olmadıkça bir böylesine küçük bir yayın organının doğru bir yatırım aracı olmayacağı açıktır! Bu nedenle yatırımcısına kısa sürede verebilecek hiçbir şeyi yoktur ki yukarıdaki hesaplama sıfır zarar/ sıfır kar üzerine yapılmıştır)

Bu arada size bir acı hesaplama daha göstermem lazım ki, bu da aylık 16 lira kazanmak için 100 lira ciro yapmanız gerektiği gerçeğini anlamanıza yardımcı olacaktır…

%100 12.723 TL’lik cironuzun
Toplamda SGK Primi, Bağkur, stopaj, KDV vs olarak
%35.5 4.523’ünü Devlete
%33 4.200’ünü Personele
%20 2.590’ını da çeşitli masraflara aktarıyorsunuz
%16 Kendinize alıyorsunuz
Yani 16 lira kazanmak için minimum yüz liralık iş yapmalısınız.

Ve bir acı haber daha, limitetsen 16 liranın yüzde 20’sini(2018’de yüzde 22 olacak) kurumlar vergisi olarak devlete ödemelisin. Yok eğer şahıs işletmesiysen bu oran yüzde 15 ile 35 arasında değişiyor kazancına göre…

Ha yok ben işi daha az insanla yaparım diyorsan uzun soluklu olmazsın ve veya ben vergi mükellefi olmadan durumu idare ederim dersen, orası biraz zor arkadaşım, bunca sorumluluklarını yerine getiren meslektaşın varken…

**
Bu arada bir itiraz daha yükseldi; dünkü bölüme dair..

Bülent Öztürk, Hürriyet’ten ayrılmasına ilişkin bana aktarılan bir bilgiyi düzeltmek adına aradı akşam saatlerinde…

“Ben ertesi gün yoğun tempoyla çalışacak bazı arkadaşlarımı akşamın 22.00’sine kadar ofiste tutmayarak eve gönderdim. Gelen Hürriyet yetkilisi, onların niçin ofiste olmadığını sordu, yanıtını verdim ve anlayışsız bir tavır sergiledi. Ben o gün ekip arkadaşlarımı savunmak için tepki gösterip istifa ettim” diyen Öztürk, bilgiyi benimle paylaşan eski ekip arkadaşına da “Anlaşılan bu bilgiyi veren arkadaşlarım o gün kendileri yüzünden Hürriyet ile bağımı kopardığı gerçeğine vakıf değiller” sözleriyle göndermede bulundu.

Yeni başlayanlar için bölüm notları:

MA ile FA’ya dair…
Neden bilmem müthiş bir gerilim vardı Murat Acar ile Fatih An’ın arasında. Sorsanız ikisinin de inkar ettiği ama apaçık tüm medyanın gördüğü bir gerilim. Ama ben hep aynı kutupların birbirini itmesine bağlamışımdır bunu. Meslekteki tarzları, ekran deneyimleri, haber müdürü halleri ve geniş aile içindeki konumlarını filan çok benzetirim çünkü…

Tahir Aygün’e dair…
Tahir 2009’da bizim ekibe dahil oldu, seçim öncesi bizim ekip bünyesinde Ümit Bahtiyar’ın MHP Belediye Başkan Adaylığı çalışmalarında görev aldı. Seçimden bir süre sonra da ayrıldı. İlk kez çalışmıyordum Tahir ile. ART’de haberin sorumluluğu tamamen bana verildiğinde ekibimdeydi Tahir Aygün. Birçok haberde de ekip arkadaşlığımı, kameramanlığımı yapmıştır. Denizli’nin taşlı sopalı, joplu, koşuşturmalı ilk PKK yandaşı eylemini ÖZEL HABER olarak çekerken saldırıya uğramış, Bozdağ’da DHKP-C’ye yönelik operasyonları an be an takip ettiğimiz çalışmalarda da yanımda yer almıştır.

DHKP-C operasyonlarına dair…
1999’da ART’de çalışırken Nikfer’den bir arkadaşımız ART’nin kapısını çalmıştı. Nikfer muhabirimiz olmak istiyordu, çok hevesliydi, bir kart çıkarıp versek dünyalar onun olacaktı. Bizden önce kapısını çaldığı birçok medya kuruluşundan nazikçe kovulmuş o arkadaşımıza “Koşullu evet” dedim. İlçesinden bize haber ve istihbarat akışı sağlamalıydı. Bir akşam Hüseyin Özgenç’in evinde oturuyoruz eşimle, Ayhan Abi ve eşi Yıldız Abla da vardı sanırım. ART’den aradılar “Abi biri Nikfer’den aradı, PKK operasyonu mu ne varmış. Askerler varmış, silah sesleri geliyormuş” dedi. Nikferden arayan isim bize istihbarat geçmesini söylediğim arkadaştı. Onunla görüştükten sonra jandarmada bir iki kritik ismi aradım, hiçbirine ulaşamayınca anladım ki “İstihbarat doğruydu”.

Hüseyin ile Ayhan Abi Milliyet’te çalışıyordu, yanıma Tahir’i alıp Nikfer’in yolunu tuttum. Biz o gece tüm Denizli medyasını, kırılıp hor görülmüş bir kalp sayesinde atlattık…

“Galmadı gari”ye dair…
Hazır Tahir’den açılmışken konu o gece yaşadığımız bir anıyı paylaşayım. Tahir bir zamanlar feci tiklere sahipti. Ayhan abi de sonuna kadar dürtme yetisine. Aracı ben kullanıyordum, yanı başımda Tahir vardı arkada benim arkamda Hüseyin ve onun yanında Ayhan abi… Ayhan Abi henüz Nikfer’e doğru yenice yola çıkmışken dürtmeye başladı Tahiri… “Ebeni, ananı” filan havada uçuşuyordu. Tüm gece asker bizi Nikfer Jandarma Karakolu’ndan uzak bir noktada tutmaya çalıştı, kovalamaca oynarken Ayhan Abi hala dürtüyordu. Ve sabaha karşı arabada uyuklarken Tahir ancak şöyle sesleniyordu; “Galmadı gari. Ayhan abi galmadi gari”

Bölüm sonu çıkarımı
Haybeden olmuyor hiçbir başarı. Keza emeksiz, uğraşsız, çabasız elde edilen şeyin başarı olduğunu düşünmüyorum.  Şans demek daha doğru olur. Hele hele gazeteci arkadaşlarımızın bu konudaki sorumlulukları daha da fazla. Mesleğin asgari koşullarını bilmeli, daha ucuz yoldan para kazanma yanlışına düşmeden, daha uzun soluklu ideal adımları atmalı. Kendi işinin patronu olmanın zorluklarını, buz gibi gerçeklerini bilip onu bile bile yola çıkarsa ve duruşunu kaybetmezse, uzun vadede kazanan olur, benden söylemesi!..

Yarınki bölümle ilgili ipuçları
Neden onca medya kuruluşu aynı binada hayat buldu?
Hacı bizden sonra nereye çöktü?
Yaşadığımız zorluklar ve minnettar kaldıklarım!..
Ve çokça unuttuklarım 🙂

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı