REKLAMI GEÇ

YALARIM

18 Ocak 2012 Çarşamba

Sevgili medya!..

Nasılsınız? İyi miyisiniz?

Beni soracak olursanız, bugünlerde keyfim pekala iyi ve şükür ki sağlık açısından çok ciddi bir sıkıntım yok…

Tabi karımın dili yüzünden taşıdığım kanser, memleket meseleleri nedeniyle burun buruna geldiğim verem, ekonomik gerekçeler yüzünden her an nalları dikmeme neden olabilecek kalp krizi riskini saymaz isem…

**

Son vakitlerde gördüğüm bazı mevzular üzerine naçizane tespitlerimi iletmek, bir kaç hususa dikkkatlerinizi çekmek ve haddim olmadan icra ettiğiniz mesleğinizle ilgili bir takım endişelerimi dile getirmek adına bu yazımın yalnızca hususi görüşlerimin sunumu değil, aynı vakitte tercuman-ı ahval olmasını temenni ederim…

Memleket ahvaline tercuman olmak adına 1860’da kurulan ilk özel gazetemiz Tercuman-ı Ahval’in açtığı bu yolda mücadele eden bir kardeşiniz olarak, Agâh Efendi ve Şinasi’yi bu vesileyle anmayı bir vazife bilirim…

**

Efendim, ben bugün yüksek müsadelelerinizle, habercilikte dilin sıhhatli kullanımı konusunda bazı tespitlerimi paylaşmak istiyorum.

Haberciliğin bir dili vardır!

Ve asıl maharet, bu dili ustaca kullanmakta saklıdır…

Senin ne denli haberci olduğun, bu dili nasıl kullandığınla doğru orantılıdır…

Ancak endişem; habercilik dili denilince aklımıza ilk, haberi sunuş şekli, habercinin haberi aktarırkenki mesleki karekteristiği, tarzı, tavrı ve veya yöntemi gelmesi gerektiği halde,

günümüzde umumiyetle dil atmak, dillemek, yalamak ve veya haberci kişinin kuvvetli kas dokusuna sahip cıvık, yapışkan ve kaygan bir maddeyle kaplı kemiksiz hareketli ve  pütürünü yitirmiş organı gibi bazı kavramların gelmesidir…

**

Maksat illaki iktidara sahip erkin, ortaya koyduğu güzel, kamudan yana, az veya çok faideli, bazı çevrelerce duyulması son derece gerekli bilgileri aktarmaksa; bahsettiğimiz habercilik dilinin gerçekten sözlük manasında kullanılması kafidir oysa…

İşin Türkçesi sevgili meslektaşım, iyi birşeyler ortaya koymak için saniyede on dil atmaya hiç ama hiç lüzum yoktur.

**

Denizlihaber.com, aslında kent medyasının sınandığı çok önemli gelişmelerin tümünde, yalamadan yapılan haberciliğin ne kadar etkili olduğunu defalarca ortaya koymuştur….

Ve iddia ediyorum sevgili meslektaşlarım, aşağıdaki vereceğim rakamları dikkatlice algıyacak olursanız, bizim yaptığımız kuru habercilik, bazılarının yaptığı sulu çırpınışlardan çok daha etkili ve yerinde olmuştur…

10 Ocak Salı gününün ilk saatinden, dün, yani 17 Ocak Salı gününün son saatine kadar geçen 8 günlük süreçte Denizli, iki önemli olay ve bir şok atamadan oluşan 3 önemli gündem maddesine odaklandı.

İlki geçen hafta birkaç gün etkisini sürdüren kar yağışı…

İkincisi Cuma günü gündeme bomba gibi düşen Oğuz’un merkeze alındığı haberi…

Üçüncüsü ise Pazartesi yaşanan Belediye Sanat Merekezi’ni kül eden korkunç yangın oldu…

İşte bu üç haberin damgasını vurduğu 8 gün boyunca Denizlihaber.com, tam 45 bin 654 farklı okuru 76 bin 526 kez ağırladı….

Bu süreçte girdiği haberlerin tümü, 355 bin 750 kez okundu…

Devlet kurumlarının kara karşı gerçekleştirdiği amansız mücadeleyi de haberleştirdik, Denizli Bediyesi ekiplerinin kent merkezindeki buzlanma ve kar yağışıyla mücadele etmek için ortaya koyduğu özveriyi de…

Ama hiçbirinde dil darbesi yoktu!..

Bazı gazetecilerin düne kadar icraatlarını manşetlerden düşürmediği ama merkeze alındığı haberini gazetenin neresinden yayınlayacağı konusunda apışıp kaldığı Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz’un  o haberine kentin eğitim rakamlarını da koyduk, Oğuz’un başarı performansını da…

Ama altında kapı gibi rakamlar vardı, dil darbesi yoktu!..

Ve Denizli Belediye Sanat Merkezi’ni kül eden üzücü yangın…
Pazartesi günü gün boyu korkunç yangını ilk nasıl biz duyurduysak, sırasında yaşanan gelişmeleri de an be an haberleştirdik, sonrasında çıkan tablo ve blançoları da…

İçlerinde itfaiyenin yangına zamanında müdahale ettiği de vardı, gelişmeleri olay yerinde izleyen Başkan Zolan’ın yüzüne yansıyan üzüntü ve endişe anektodu da..

Ama hiçbirinde ne art niyetli bir bakış ve ne de bir dil darbesi yoktu!

Ve dün…
Yani Salı sabahı peşi sıra yaptığımız iki haber…
Özellikle bekleyip bu haberi asıl yapması gerekenlerin yapmasını, yapmadıkları için yaptığımız o iki haber…

Müdüründen şefine, çavuşundan erine 125 kişilik bir itfaiyeci ordusunun gözüyle baktık bir de yanarak kül olan Belediye Sanat Merkezi’ne…

İçinden bir de kahramanlık öyküsü çıktı iyi mi?

O da zaten çoğuna kapak oldu…

**

EŞEK KADAR özel haber logosuyla yayınladık özellikle kahramanlık öyküsünü…

“Bakalım alıp nasıl kullanacaklar” diye…

Vallahi şu saat oldu, haber herkesin özel haberi gibi… İçlerinde bu haberin bizim özel haberimiz olduğundan bahsedecek kadar komplekssiz ve yürekli olanı henüz yoktu…

Neyse gazetecinin çenesi düşünce, zor toplanır…

Hadi kalın sağlıcakla
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden yalarım…

Kardeşiniz Sedat!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı