REKLAMI GEÇ

Yolcu da gelup geçmem!

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir haftadır kimi görsem zayıfladın mı diye soruyor…

Nasıl fit olduğumu merak edenler için
ilk kez açıklıyorum…

Allah sağlığınızı bozmasın, ama kazara hastalanacak olursanız, muhakkak PAÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gidin..

**

Eşimin bir sağlık problemi için gittik PAÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’ne, geçen hafta…

Hocalar daha iyi çözer dedik…
Dizlerimizin bağı çözüldü…

Gelin tanı amaçlı bir operasyon yapalım dedi hoca…
Ertesi gün gittik…
Saat 09.30

İlk dumur!…
Yapılması gereken işler listesi tutuşturuldu elimize…

Efenim kan değerlerinize bakılacak..
EKG’niz çekilecek…
Akciğer röntgeniniz çekilecek…

Sonra?.
En son anestezi polikliniğinden randevu alınıp, elinizdeki sonuçlarla birlikte ameliyata uygun musunuz, değil misiniz ona karar verilecek…

Şansımız vardı, kanı yatan hasta servisinde aldılar…
Sonuç 2 saatte çıkacaktı…

‘İki saat içinde diğer işlemleri hallederiz herhal’ diye yutkunup maratona başladık!..

Yataklı hasta binasının, ki şu gökdelen olanıdır, -1. katına indik…

Sanırsın bağlantı geçişi değil, korku tüneli…

Niye? Git git bitmiyor birader de ondan…
Zannımca 500 metre filan ama ilk seferde…
Birkaç gelgitin ardından uzayan cinsten…
Sonra sonra abartısız 3 kilometreyi filan geçti uzunluk..

Poliklinik binasına gelip verilen talimatları yerine getirmeye başladık…

Operasyon küçük de olsa anestezi alacağından bizim hatun geçen akşamdan bu yana zorunlu oruç…

Yemek yok, su yok!..

**

Görevliler yönlendirdi…

EKG’de işiniz birkaç dakika, vakit geçirmeden röntgene diye…

Röntgen için ayrı bir sıra var… Sıraya girmek için de sıraya geçiyorsun, o biçim yani…

İlk sıra dakikalar sonra geldi…
Röntgen sırası aldık…
Numaramız 89
Saat 10.00
Kapıda yanan 41

Poliklinik servisinde 2 röntgen cihazı, bekleyen 200 kişi…

Saat 10.30
Kapıda yanan 45

Saat 11.00
Kapıda yanan 55

Bu arada baktık ki sıra gelecek gibi değil, arada ekgyi hallettik…
Gittik doçentle bir kez daha görüştük…

Yılmaya meyilliydik, ama olmazdı, olamazdı, yılmak yok, yola devamdı…

Saat 11.30
Kapıda yanan 67

Mevzu bir süre sonra gözüme çarpan yazıyla anlaşıldı…
Acil röntgenleri çalışmıyormuş..

Ama ne zamandır?
Bilen yok…

Yatan hastalara farklı numara, operasyon saati, hoca vs bilmem ne derken 12.00 gibi bir şekilde hallettik röntgen işini…

**

Sonra yeni bir koşuşturma daha…

Poliklinik binası… korku tüneli… yatan hasta binası…

Asistanı bulup sorduk..

Nerede abi bu anestezi uzmanı?
Hemen randevu alalım telaşıyla…

Aldığımız yanıt yıkıcıydı;
Poliklinik servisinde…

Ancak anestezi adına poliklinikte görevli olması gereken arkadaşı, bir operasyon nedeniyle 12.00 gibi ameliyathaneye çekmişler…

Ancak kararlıydık…
Koca hastanede bir anestezi uzmanı olamazdı…

Yataklı servis… korku tüneli… poliklinik binası…
Halkla ilişkiler servisine taciz, ona buna telefon, yok mu kardeşim bu hastanede bir başka anestezi uzmanı isyanı derken, karşımızda anestezi yoğun bakım ünitesi…

Sonunda bir uzman bulduk…
Durumu anlattık…

Bizimki küçük bir tanı operasyonu, sabahtan beri gördüğümüz çin işkencesi, bir bakın hele verilere, operasyon olur muyuz olmaz mıyız? Tarzında derdimizi anlattıktan sonra, uzman tamam bakayım dedi…

Elinde evraklarla çıkıp geldiğinde yeni bir dumurun habercisi gibiydi…

“Herşey tamam ama kan değerleriniz düşük. Muayene odası yok. Yatan hasta binasına gidip doğum ameliyathanesindeki bir anestezi uzmanından destek alın” dedi…

Poliklinik binası… korku tüneli… yatan hasta binası…

O kapıyı çal, bu koridordan geç, şu zile bas, o bölümü atla…

Saat 13.15 gibi temiz raporumuzu aldık…

Aldık almasına da zaten bizim hatunun anestezi ihtiyacı kalmamıştı…

17 saatlik açlık ve susuzluk…
Üzerine yaklaşık binlerce metrelik maraton
Saatlerce bekleyiş…
Belirsizlik….
Operasyon fobisi…

Artık tamamen uyuşmuştu…
Anestezi almış kadar olmuştu…

Yatan hasta servisine yatıp beklemeye başladık…
Saat 16.00’yı geçmişti bile…

“Yarın sabah gelin hemen alalım” sözünün aslında ne anlama geldiğini, tek başına üniversite hastanesi mi, resmen dünyanın kaç bucak olduğunu esaslı bir tecrübeyle öğrendiğimiz embesil bir günün akşam üstü girdi operasyona kadıncağız…

Neyse ki her şey bitmişti…
Oysa ki biz öyle sanıyorduk…

Bu kez yep yeni sorular vardı aklımıza, iyi de bizi kaçta çıkarırlar? Doktor ne zaman gelecek? Evde kaçta oluruz?

En azından sinirden kanser olsak Zafer Gökşin Onkoloji Merkezi yanı başımızdaydı..
Ancak kafayı yesek, pskiyatri servisinin yerini bilmiyorduk…

Ve çok doğaldır ki yeni bir heyecana dayanacak gücümüz yoktu…

Saat 18.00, 19.00, 20.00
Ne zaman çıkacağız, ne olacak belli değildi…

Bildiğimiz tek şey, eşim anestezi etki süresi geçmediği için ağzına tek lokma koymamalı, dudağına su değmemeliydi…

O gece saat 22.00’yi çoktan geçmişti, çıkabilirsiniz dediklerinde…

Koşarak uzaklaştık, arkamıza bile bakmadık!

Ben o gün 3, eşim 5 kilo vermiştir zannımca.

Sağlıcakla kalın…

NOT: Bir dahaki seneye yolcu da gelup geçmem!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

haydar alaybeyoğlu   -  Bağlantı 10 Ağustos 2012, 09:46

gelmiş geçmiş olsun, Allah hasta ziyareti için bile olsa bir daha oraya gitmeyi nasip etmesin…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı