REKLAMI GEÇ

DEMOKRASİ FOREVER

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Türkiye seçimden sonra büyük bir siyasi krizin içinde kendini buldu. Cezaevinde olmalarına rağmen adaylıkları Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilen ve mazbataları verilen CHP,MHP ve Bağımsız vekillerin seçilme hakları, onlara oy veren seçmenlerin de seçme hakkı gasp edildi. Seçilmesiyle ilgili herhangi bir yasal engel bulunmadığı YSK tarafından onaylanan milletvekilleri, siyasi otoritenin ileri demokrasi anlayışının sonucu olarak millet iradesinin hiçe sayılmasıyla sonuçlanan bir sürecin ana unsuru oldular.

Peki bunun böyle olacağı belli değilmiydi? Evet belliydi. Türkiye’de yasadışı örgütlenmeyi açığa kavuşturmak isteyen AKP bu konudaki iradesini zaten net biçimde ortaya koyuyordu. Kimin ne kadar sorumlu olduğu henüz yargılama süreci tamamlanmadığı için bilinmemesine rağmen siyasi iktidar tutukladıklarını hiçbir şekilde salıvermek istemiyor. Hatta bu konudaki yargılama sürecini olabildiğince uzatarak kendi iktidarlarını sürdürmek için tehlike oluşturacak unsurları da bertaraf etmek istiyor. 9 sene önce %34 ile başladıkları mücadeleye % 100 ile sonlandırmak sanırım en büyük amaçları.

Peki bu süreçte siyasi iktidarla mücadele edebilecek tek unsur kim görünüyor? Tabiki CHP. Peki CHP bu mücadele için olması gereken siyasi ve örgütsel donanıma sahip mi? İşte orası muamma. 2002 yılından bu yana Türkiye büyük bir siyasi dönüşüm operasyonuna uğrarken birileri sabah sporundan taviz vermiyordu. Bu siyasi ağaların bildikleri tek şey delegeyi ve örgütü ne yapsak da elimizde tutsak idi. İşte bu siyasi elitler tarafından uzun yıllardır yönetilen CHP bugüne kadar henüz kitlesel bir eylem yapmamıştır, yapamamıştır. CHP’ye oy vermiş veya üyesi olan insanların yaptığı en büyük eylem 2006-2007 yıllarında yapılan cumhuriyet mitingleridir.

Örgütlerin siyasi söylemlerini eylemsel boyuta taşımak sabır, emek, mücadele azmi ve kararlılık isteyen bir durumdur. Bu zamana kadar siyasi mücadeleyi parti içi mücadele olarak öğrenen Deniz Baykal liderliğindeki CHP, siyasi iktidara meydan okuyan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu yoldaki en büyük handikapıdır. İl Başkanları tarafından pazar günü yapılan basın toplantılarının 3-5 kişiyle yapılması örgütün bu durumda ne anladığının veya ne anlamadığının apaçık göstergesidir. Tabanda olayı hala tam manasıyla anlayamamış partililer, yandaş medya tarafından yönlendirilen çevrenin ağır baskısı altındadır.

Anayasal ve uluslararası bir hak olan seçme hakkının böylesine bir gasp hareketine uğraması demokrasimiz açısından kaygı ve üzüntü verici bir durumdur. Birileri Türkiye’de tek tip sistem ve vatandaş yaratma çabası içindedir. Bizlere düşen de AKP’li olsun, CHP’li olsun MHP’li olsun, BDP’li olsun demokrasimize daima sahip çıkmaktır. Demokrasi herkesin ihtiyaç duyduğu bir sistemdir ve herkes birgün mutlaka buna ihtiyaç duyacaktır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı