REKLAMI GEÇ

EMEĞİN BEDAVA, YOKSULLUĞUN DİZBOYU OLDUĞU BİR ÜLKE

2 Mart 2011 Çarşamba

Tüm rasyoları allayıp pullasanız da Türkiye hala 3. dünya ülkesidir:

Parlamenter Sistemi,
Demokrasisi,
Sağlık Sistemi
Kadının Toplumdaki Yeri,
Eğitim Sistemi,
Çalışma Yaşamı,
Kamu Yönetimi,
Yerel Yönetimleri
Silahlı Kuvvetleri
Vergi İdaresi
ve de tüccarı, işadamı, sanayicisiyle, emeğin sömürülmesini avantaj bilen zihniyetiyle, aydınlanma devrimini hala gerçekleştirememişlerdir.

Her şeyimiz Amerikanvari olacak ya, büyük şirketlerimize de Amerikadan transfer yeni moda tabir CEO kavramı yerleşmeye başladı. Bu CEO 4 kollu, 6 beyin lobu olan, 24 saat çalışmaya programlı, uzayda yetişmiş insan üstü bir ırk olarak aramızda yaşarlar görünüşte. Büyük şirketlerde patronlar tüm yetkilerini bu üstün ırka devrederek ay sonu veya yıl sonu finansal ve faaliyet performansını takip etmenin keyfini sürmektedir. Patron şirketde herşey yolunda giderse CEO’dan kötü olursa elemandan bilerek hesabını sormakta, kaymağı birkaç kişi yemekte diğerleri ise CEO ve tayfasından arta kalanlarla yetinmek zorunda kalmaktadır.

Allahtan Anadolumun aslan şehri Denizli daha tüccarlıktan iş adamlığına geçiş sürecinde olduğu için henüz birkaçı hariç daha bu kavramlarla tanışamadı.

****

Peki gelir dağılımı adaletsizliğiyle CEO’nun ne ilişkisi var.?

Türkiye’de gelir dağılımındaki adaletsizlik bu ülkenin en büyük ve hala da büyümeye devam eden sorunudur. Siyasi iktidar muhalefetle dar alanda kısa paslaşmalarla durumu idare etmektedir. Fakat bu sorun kömürle, kitap yardımıyla, sağlık desteğiyle, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği yardımlarıyla halledilemeyecek kadar büyük sorundur ve bu adaletsizliğin devlet eliyle yönetilmesi hala devam etmektedir.

1970’li yıllarda yükselen “emek en yüce değerdir” mücadelesi 1980 askeri darbesiyle en büyük darbeyi almıştır. Bu darbeyle askeri yönetim islamiyeti siyasallaştıranların önünü açarak bu hareketi Amerikanın yeşil kuşak veya BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında büyütmüşlerdir. Bu dönemden sonra inişe geçen kutsal emek hareketi günümüze kadar küçülerek gelmektedir.

Bu ülkede 13 milyon yoksul insan varken bir grup azınlığın dünyanın gelişmiş ülkelerinde olmayan zenginlik ve refah içinde yaşaması adaletsizliğin en büyüğüdür. Emek üzerinden sermaye birikimi sağlama 19. yüzyıl düşünce biçimidir ki bu ülkeler çoktan bu aşamayı geçmiştir fakat Türkiye hala bu sığ düşüncenin kapsamı içinde debelenip durmaktadır.

CEO’lara gelince …
Bugün o CEO’ların çoğu 1980’li yıllarda emeğin yüceliği mücadelesi yapmalarına rağmen şimdilerde altlarında son model araçları, business class mevkide yolculukları, şoförleri ve dünyalıklarıyla düzenin devamından başka arzuları yoktur.

Not : Bu yazı 80’li yıllarda mücadeleinin içinde olup da şimdilerde bunların kırıntısını dahi yüreklerinde yaşamayan eski devrimci yeni CEO ağabeylerimize adanmıştır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı