REKLAMI GEÇ

HEMŞEHRİM DİMİTRİS

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta Yunanistan’ın birkaç büyük şehrinde bulunma ve birçok meslekten Yunan vatandaşıyla tanışma fırsatım oldu.

Yıllardır bir denizin iki yakasını paylaşan, 1924 yılındaki mübadeleyle yıllardır yaşadıkları vatanlarından kopmak zorunda bırakılan, Sezen Aksu’ya “Kalbim Ege’de Kaldı” şarkısını yaptıran insanları yakından tanıma olanağına kavuştum. Yıllardır küçük politik hesaplarla birbirine nefretle bakmak zorunda bırakılan iki halk aslında öyle bir geçmişin parçası ki; Atina’da karşımda oturan Dimitri aslında benim hemşehrim, Denizli Atalar mahallesinden.

İki ülke siyasetçileri tarafından körüklenen ve yaratılan Yunan – Türk düşmanlığı açıkça siyasi bir manevra aslında, kazananın olmadığı bir mücadele. Kültürleri ve geçmişlerinde sayılamayacak kadar ortaklıkları olan bu iki halk, aralarındaki ön yargıya dayalı bu iletişimsizliği bir an önce çözmek zorunda. Devlet politikası olarak değil birey olarak çözmek zorunda. Yunanlıların Türkiye Başbakan’ına sempatisini görmek bir Türk vatandaşı olarak beni elbette çok sevindirse de bu iş, iki halk arasındaki dostluk bağı, milli görüş rahleyi tedrisatından gelip son noktayı Sosyalist Enternasyonal’e üye olarak koymayı düşünen bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’ na bırakılmayacak kadar önemli bir misyon.

Yunanlıların Anadolu’yu işgalini, Batı Trakya’daki Müslümanlara yaptığı baskıları, Kıbrıs’taki Rum mezalimini sürekli beynimizde tutarak bir yere gelmek zor görünüyor. Bizim ve bizden önceki nesiller Yunanlıya düşman olarak yetiştirildi. Birbirimize kızarken bile “Yunanlı” kelimesini hakaret ifadesi olarak kullanmışızdır. Fakat mübadeleyi yaşamanın yarattığı travmayı hiçbirimiz yaşamamışızdır.

Bu öyle bir travma ki yüzyıllardır yaşadığın toprağını, evini, geçmişini, komşunu bırakıp gitmek zorunda kalıyorsun. Gittiğin toprakları tanımıyorsun, bilmiyorsun; oradaki insanlarla soydaş olduğunu söylüyorlar fakat sen asıl terk ettiğin Anadolu topraklarıyla akraba olmuşsun. Bir de sürgün misali anavatanın diye gönderildiğin ülkedeki soydaşların seni kabullenmiyorlar, Anadolu’dan geldiğin için. 2 tarafta da istenmeyen bir ara millet olarak yaşama tutunmak zorunda kalıyorsun.

Bu travmayı bana Nevşehir’den Selanik’e göçmek zorunda bırakılan bir ailenin üyesi anlattı.; o anlattıkça boğazımda kelimeler düğümlendi. Hala Türkiye’yi vatanları olarak gören bu dostlarımıza kalbimizi açma zamanı geldi geçiyor bile. Tarihte yaşananları tarihte bırakmak ve unutmaya çalışmak en akıllıca tavır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı