REKLAMI GEÇ

KÖTÜ YÖNETİŞİM

2 Haziran 2013 Pazar

“Yönetişim” tabiri, hâlâ siyasal bilimlerin sınırını aşıp günlük kullanıma geçememiş bir kavram. “Yönetme” kelimesini tek taraflı olmaktan çıkartıp, yönetilenlerin de dahil olduğu karşılıklı bir etkileşime konu ediyor

“İyi yönetişim” (good governance) tabiri, yönetilenlerin de paydaş olarak katıldığı, demokratik süreçlerin katkısıyla ortaya çıkan hızlı, ucuz, verimli ve kaliteli kamu hizmetini ifade ediyor. Yönetmek, artık modası geçmiş bir kelime. Kamu hizmeti verenler artık yönetmiyor, toplumun ihtiyaçlarına, onların önceliği ve tercihlerine göre hizmet üretiyorlar. En geniş uygulama alanı ise yerel yönetimler. Belediyeler, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için var. En iyi belediyecilik ise halkın bir paydaş olarak yer aldığı, hizmetin niteliklerini belirlediği anlayış ile üretiliyor.

Gezi Parkı’na yapılacak şey her ne ise, sonunda bir yerel mesele değil mi? Yerel mesele, orada yaşayan insanların karar vereceği bir konudur. O parkın üzerine yapılmak istenen binayı kaç kişi istiyor? Peki bir yerel mesele, bu kadar büyüyüp içinden çıkılmaz bir hale, kitlesel bir başkaldırıya nasıl sebep olabilir? Cevap: Kötü yönetişim sayesinde. Taksim’i bir savaş alanına çeviren olaylar, hükümetin ve yerel idarecilerin bir tarafında yer aldığı inanılmaz bir kötü yönetişim örneği. Hiç yoktan böylesine bir skandal çıkartmak için karar vericilerin çok uğraşması, peş peşe bir yığın hata yapması lazım. Bu olay geçiştirilmemeli; kötü yönetişime parlak bir örnek olarak üniversitelerde ders olarak okutulmalı.

Kitlesel tepkiler şiddet sınırını aştıktan sonra idare bir açıklama yapıyor. Projenin bir yayalaştırma projesi olduğu, kaldırımları genişletmek için ağaçların söküldüğünü söylüyorlar. Doğru ise bu açıklama neden bu kadar geç kalıyor? Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ağaçların sökülmediğini, başka bir yere nakledildiğini söylerken, ekranlara greyderler tarafından saldırıya uğrayan ağaçların perişan görüntüsü geliyor. Ölçüsüz ve abartılı bir şiddet kullanılıyor. İçişleri Bakanı’nın şikâyet ettiği yüzü maskeli “kötü niyetli gruplar” bu abartılı şiddet sayesinde kendilerine eylem alanı açıyorlar. Neresinden bakarsanız bakın, A’dan Z’ye bir kötü yönetişim örneği değil mi?

Mazur gösterilecek bir tarafı yok. Şehrine sahip çıkan sivil inisiyatif, aşırı güç kullanarak eziliyor. Kamu hizmeti vermekle mükellef makamlar, alenen kamuya işkence ediyor. İnsanlar mağdur, orantısız gücün kurbanı. Peki açıklaması ne?

Kötü yönetişimin mekanizmaları işliyor. Başbakan, tavizsiz işleyen bir güçle istikrarı sürdüreceğini düşünüyor. İradesine meydan okuyan hiçbir itirazı kale almıyor. Geri adım atmayı, hatasını düzeltmeyi zayıflık addediyor. Sonra kamu erkini kullanan bütün makamlara talimat veriyor: Geri adım atmak yok. Kamu gücünü kullananlara hadisenin kendisi değil, Başbakan’ın sıkı talimatı rehberlik ediyor. Bu yüzden yol açtıkları zarara değil, elde ettikleri sonuca odaklanıyorlar. Amaca ulaşmak için her türlü yöntemi deniyorlar. Böylece her şey amacından uzaklaşıyor. Basit bir proje inatlaşmaya ve iktidarın güç pratiğine konu ediliyor. İş zıvanadan çıkıyor.

Türkiye yerel seçim havasına girmeye başladı. İyi yönetişimin çaresi seçim sandığıdır. 1994’ten beri büyük şehirlerde istikrarla devam eden belediyecilik, İstanbul’da Gezi Parkı’nda büyük yara aldı. Meselenin Gezi Parkı’ndan ibaret olmadığı ortada. Şehrin mimarisine yansıyan kötü göstergeleri saklayacak bir çuvalı artık kimse dikemez. İstanbul, bu mimarinin çarklarını döndüren şehir rantı altında eziliyor. Gezi Parkı’na yansıyan isyan, bu çarpık yapılaşma karşısında duyulan tepkinin ifadesi. Bu başkaldırı AK Parti için bir erken uyarı da olabilir, sonun başlangıcı da.

Gezi Parkı olayı, iddialı bir kötü yönetişim örneği. Malûm: 2014’ün seçim savaşlarının en kritik muharebe alanı İstanbul. İlk çarpışmada AK Parti, bu kötü yönetişim ile büyük zayiat almış oldu.

….

Kelimesine dahi dokunmadan alıntı yaptığım bir köşe yazısı.  Ne Hürriyet, ne Vatan ne de Sözcü’den.

Zaman Gazetesinden Mümtaz’er  Türköne’nin  bugünkü yazısı.

Bir avuç çapulcu meselesi değilmiş di mi?

 

 

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

kamil yücel   -  Bağlantı 18 Ağustos 2013, 19:59

yönetişim.Yönetimi çkardınız tamam,yani yöneten yünetilenlere soracak:ya arkadaşlar buişleri nasıl yaalım,mmı diyecek YÜNETİŞİMolunca KARIŞTIR kafayı yıka beyni.CHP-İP-PKK ve diğer gurupların kışkırtması ile gezi olayları meydana geldi.4 ağaç meselesi değil bu.Doğru dürüst eylem yapılsaydı orad polisin müdahalesi kesinlikle olmazdı.Polis orantısız güç kullanmaz polis vazife ve selahiyet kanununda yetkileri belirtilmiştir.Orantısız güç olmaması için karşı taraftada ayni meteryallermi olması gerek.Provakoterlerden başka millet vekilleride olaya dahil olmuşlardı.Evet vatandaşlarda bu şekilde gaza galdi ve birsürü milli servet heba oldu.Mlesef ortalığı mkarıştıran yağmalayıp kırıp döken kişler 4 gencimizin ölümlerine sebep oldular.NOT olarak polisin ferdi olarak vazife dışı orantısız kullama durumu olabilir.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı