REKLAMI GEÇ

ŞİŞMİŞ EGOLU SİYASET

6 Eylül 2011 Salı

Genel seçimlerden bu yana yaklaşık 2,5 ay gibi bir süre geçti. Yaz tatili ve mübarek ramazan ayının yaşandığı bu süre içinde ülkemiz ve dünya gündemi oldukça yoğundu.

İlk önce dünya gündemini ele alırsak Avrupa’da İtalya, İspanya ve Portekiz’in yaşadığı borç ödeme sıkıntısı tüm Avrupa’yı sarstı. Bunun yanında Amerika’nın kredi notunun düşürülmesiyle tüm dünya borsaları ciddi düşüşler yaşadı. Bu yaşananların aslında bu zamana kadar bu dönemlerde hiç yaşanmayan sarsıntılardı. Çünkü dünya baronları temmuz’un 2. haftasından ağustos sonuna kadar tatilde olurlar. 11 ayda dünyadan götürdükleri(!) paraları harcayacak zamana ihtiyaçları olduğu için Avrupa’nın tatil ayı olan ağustos’da çalışmazlar, dolayısıyla çok sakin bir aydır ağustos ayı. Fakat bu yıl bu durumu fırsata dönüştürmek isteyen uyanık baronlar tatillerini ya kısa kesti veya bu seneyi fırsata çevirip tatil yapmadan “keriz silkme” operasyonuna girişti. Tabi ülkemizde bundan nasibini aldı ve döviz fırladı, borsa endeksi düştü.

Peki bu kriz kelimesi hiç mi lügatımızdan çıkmayacak? Hayır, hiç çıkmayacak. Çünkü global kapitalizm, artık 3. aşama sürecine girdi ve kendini ortadan kaldıracak süreci de başlatmış oldu. Avrupa’da birçok ülke üretmeden tüketiyorlar veya ulaştıkları refah seviyesini koruma uğruna inanılmaz borçlanmalar yapıyorlar. Örneğin herkezin refah ülkesi bildiği Hollanda’nın kişi başı yıllık 48.000 $ gelirine karşı 148.000 $ borcu bulunmakta. Almanya ve Fransa dışındaki birçok Avrupa ülkesi borcu borçla döndürmeye çalışıyorlar ve de işin nerede nasıl biteceğini artık önemsemiyorlar, borçları nesiller boyu aktarmayı planlıyorlar. Fakat birisi çıkıp bir gün “ben oynamıyorum” dediğinde neler olacağını kestirmek hiç de güç değil.

Türkiye ise bu durumu iyi yönetiyor. TÜİK verilerine göre nüfusunun en zengin % 20’sinin toplam gelirden aldığı pay % 47. % 80 ise geri kalan % 53’ü paylaşmak durumunda. 124 ülke içinde gelir adaletinde Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde kalarak 69. olan Türkiye de ise bu durumun rahatsız yaratmadığını seçim sonuçlarında iyi okuduk. Sadece istedikleri bir lokma, bir hırka ve istikrar olan halkımız belki de zenginlerin yaşamasına olanak vererek kendi yaşamlarının da kıt kanaat sürmesinden hiç de rahatsız olmuyorlar. Böylesi bir gelir adaletsizliği yaşanan bir ülkede vatandaşın % 70’nin mutlu olması tabi ki de iktidarın elini güçlendiriyor.

NE OLACAK BU PARTİNİN HALİ…

Son zamanlarda dostlarımızla gündemimizi en fazla işgal eden soru bu. CHP’de 15 ay içinde yapılan 4. MYK değişikliği, il yönetimlerinin düşürdüğü il başkanlarının tekrar atanması, 6 ay içinde 2 kez yönetimden düşen il başkanının olağanüstü kongre sürecinde gönderileceğini anlayarak etrafa çamur sıçratması, sözde erdemli tavır sergilemesi, “canbaza bak canbaza” gibi basit siyasi tavırlar ne yazık ki iktidar partisinin egosunu daha da güçlendirmekte. 6 ay önce il başkanı koltuğuna oturup da 2 kez düşürülen İl Başkanı olma sıfatıyla kişiliği ve adamlığının ağırlığı hakkında rahatlıkla fikir veren Tarık Şengül gibi bir zata karşı, CHP’nin İ. Melih Gökçek’in koruduğu bir parti örgütü durumuna düşmesi bu zamana kadar yaşanan en kötü durumlardan biri olsa gerek.

Ne umutlarla ve ümitle sahip çıkılan yeni parti anlayışı ne yazık ki şahsım nazarında tüm umutları yavaş yavaş azaltmıştır. 60 yıldır iktidar olamamış ve her geçen gün iç mücadeleyle gücünü birbirine karşı harcayan bir yapının böylesi bir Genel Başkan Yardımcısı – Belediye Başkanı – İl Başkanı kavgası görüntüsü Anadolu’da zor şartlarda partisinin bayrağına sahip çıkan insanlara yapılacak en büyük haksızlıktır.

Siyasetin öznesi ve yüklemi insandır. Ana Muhalafet Partisi iktidar partisinin onca hataları ve eksikliklerine rağmen hala kendi kadrolarının şişmiş ego kaynaklı hataları yüzünden kendini ifade etmek zorunda bırakılıyorsa buradaki problemi önemsemek gerekir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı