REKLAMI GEÇ

GÜNDEM DENİZLİ

1 Kasım 2013 Cuma

Nurcan Hanım’a inanmak istiyorum

Baştan söyleyeyim:
Artık başörtüsü tartışması bitmiştir.
Meclis bu meseleyi olgunlukla çözmüştür.
Dört kadın milletvekili hakkında yazılan, çizilenlere gelince;
Birçoğuna katılmam mümkün görünmüyor.
İçlerinde tatsız ve sevimsiz bulduklarım da var.
Bana göre kadının bedeni kendisine aittir. Ne giyeceğine, nasıl giyeceğine kendi karar verir.
Şuraya gelmek istiyorum:
Ak Parti Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak Meclis’in ilk başörtülü kadınları arasına adını yazdırdı..
Bu tarihsel bir sorumluluktur. Artık onun yükü artmıştır.
Yani;

pavey-icMağdur olan tüm kadınların, azınlıkların haklarını savunmak onun görevidir.
En başta da protez bacağı ile Meclis’te etek giymek zorunda bırakılan CHP Milletvekili Şafak Pavey’in pantolon giyme hakkını savunmalıdır.
Çünkü nasıl derler: “bir kadını en iyi bir başka kadın anlayabilir.”
Ama benim anlamadığım bir şey var.
Şafak Pavey’in pantolon giymek istemesine karşı meclis iç tüzüğünün 56. maddesi gerekçe gösterilmesi karşısında mecliste bulunan 78 kadın milletvekilinin sessiz kalıp “hadi canım sende ” diyememesidir.
Kadın milletvekilleri iki yıldır bu Pavey’in mağduriyetini gidermek yerine, onu görmezden gelmeyi tercih etmiştir.
Pantolon teklifinin komisyondan nasıl geri çekildiği henüz akıllardan çıkmadan sormak istiyorum:
Pavey’e haksızlık yapılmadı mı?
33 yaşındaki bu genç kadın iki yıldır neden eziyet çekti, suçu neydi?
Bunun cevabı önce vicdanlara, sonra da Pavey’e verilmeli.
Ama hiç eğip bükmeden, dosdoğru..
Nurcan Hanım’a gelince;
Örtünmesinin arkasında herhangi bir neden ve kişi aramadan CNN’de yaptığı konuşmayı
baz almak istiyorum:
“Bu bir rövanşist tavır değildir. Biz kimseyi asla ve katta ötekileştirmeyeceğiz. Herkesin hakkını savunacağız”
Bu sözlere bütün yüreğimle inanmak istiyorum!


Ufolar inecekse Denizli’ye iner!

Daha önce de çok yazdım.
Okyanusta gemi batsa içinden tek kurtulan bir Denizlili çıkar.
Ufolar inecekse de mutlaka Denizli’ye iner.
Şunu söylemek istiyorum:
Denizlilerin olmadığı bir şeyi tahayyül edemezsiniz.
Mutlaka Denizli ile bir bağlantısı bulup çıkar.
Ancak…
Dün görünen manzara şuydu:
Türkiye’deki dengeleri değiştirecek iki önemli hamle vardı ve ikisi de Denizliliydi.
Birincisi: “Adnan Keskin, Sarıgül tartışmasını noktaladı.”
İkincisi: “Nurcan Dalbudak, türban tartışmasını bitirdi.”
Bunu ilginç buluyor ve önemsiyorum.
Ama bir günde iki Denizlilin tarihte önemli rol almasını nasıl açıklayacağımı bilmiyorum.
Bu bir tesadüf mü?
Yoksa;
Okyanusta gemi batsa içinden tek kurtulan bir Denizlili çıkar.
Ufolar inecekse de mutlaka Denizli’ye iner.
Tezinin devamı mı?

keskin-dalbudak

Cengiz Akhisar bu kentin belleğidir

Nereden bakarsanız bakın bu şehrin 50 yılı hem arşivinde, hem de kafasının içinde var.
Belleği olmayan bir kent için çok özel biri, kıymeti bilinmeli.
Malum Denizli sanatçısının, aydınının pek kıymetini bilmez.
Bunu önceki örneklere bakarak söylüyorum.
Özay Gönlüm, Talip Özkan gibi değerlerin Denizli’ye küs gittiği bilinir.
Keza şimdi elimizdeki son kalanlardan Mansur Kaymak abidük gubidik şeylerle üzülüyor.
Bir sanatçının kolay kolay yetişmediği gerçeği ortadayken.
Yeri gelmişken soralım:
Fotograf sanatçısı Çoşkun Önen’in arşivi ne oldu?
Bilen var mı?
Rahmetli Denizli fotoğraflarını bir internet sitesinde toplamak için çalışıyordu.
Buna parası da, şartları da, ömrü de yetmedi galiba?
Cengiz Akhisar’ın arşiviyle ise yeni yeni taşınıyoruz.
Sanayi Odası’nın 40.yılında, Cumhuriyet’in 50’nci yılında çektiği fotoğrafları gördük.
Öncesinde Horoz Gazetesi’nde “Geçmiş zaman olur ki” sayfasını hazırlardı.
Cengiz Abinin fotoğrafları bir dönemi anlattığı kadar, insanları konuşturur..
Çünkü onun fotoğraflarına bakanlar görür, içinde sıcacık insan hikayeleri vardır.

akhisar-ic

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı