REKLAMI GEÇ

MERKEZ EFENDİ’NİN BEDDUASI!

24 Aralık 2013 Salı

Malumunuz bugünlerde bir bedduadır gidiyor. Çok konuşulan beddua meselesine Denizli’nin geçmişinden bir örnek vermek isterim. Aslı var mıdır, yok mudur bilinmez ama, etkisi günümüze kadar uzanmış!

En iyisi okuyun ve kararı siz verin!

Denizlililer ortak iş yapmazlar. Ortaklık kurmayı da pek sevmezler. Kazara ortaklık yapsalar bile bir süre sonra bu yapı dağılır. Kentteki ticari başarı hikayelerinin çoğu kişiseldir.

Organize Sanayi Bölgesi’ndeki onlarca fabrika ve Denizli’nin çeşitli bölgelerine dağılmış dev tesislere baktığınızda sadece bir kaçının çok ortaklı olduğunu görürsünüz.
Öyle ki: “Az olsun, benim olsun”, “Tasasız aşım, kaygısız başım” atasözleri de adeta rehberleridir.

Peki bu neden böyle?
Söylendiği gibi “horoz” oldukları için mi?
Yoksa zeybek tek başına oynandığı için mi?
Kim bilir!
Ancak bazı kaynaklara göre bunu sebebi 500 yıl öncesine uzanıyor ve altında bir beddua var!

MERKEZ EFENDİ ÖĞRENCİLERİ KARIŞIK OKUTURMUŞ!
Nasıl mı?
Anlatalım:
Merkez Efendi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamış, ünlü hocalara talebelik etmiş, fıkıh, ilim, tıp gibi birçok alanda kendini yetiştirmiş ünlü bir İslam alimidir.
Denizli’de bugün Merkez Efendi Mahallesi olması kuvvetle muhtemel, Leylekler Kavağı denen semtte otururmuş. Zamanına göre hayli ileri görüşe sahipmiş ve medresesinde kız öğrencilerle erkek öğrencileri birada okuturmuş. Yani günümüzdeki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullar ve üniversiteler de olduğu gibi.

Ancak Denizliler, Merkez Efendi’nin bu uygulamasını beğenmemiş, türlü türlü dedikodular çıkararak, onu ayıplamışlar. Bu söylentiler kulağına gelmiş ama yaptığından şüphe duymayan Merkez Efendi bunlara aldırmamış. Ama ahalinin ağzı kese olmadığı için büzülmemiş, hatta daha da ileriye gidip medresesinde kız öğrencilerle erkek öğrencileri bir arada okuttuğu için onu Saray’a şikayet etmişler. Bunun üzerine Merkez Efendi, Padişah tarafından İstanbul’a çağrılmış. Şikayet edildiğini öğrenince o kadar çok üzülmüş ki, giderken kente ve sebep olanlara “Yerlisi doymasın, yabancısı onmasın” şeklinde beddua etmiş”  bir daha da Denizli’ye asla dönmemiş.

 

ic-1

DİN ULULARI BÖYLE BEDDUA ETMEZ!
Söylenen odur ki; bu beddua nedeniyle Denizliler uzun yıllar “başarısız oluruz” korkusuyla hiçbir ticari ortaklığa girişmemişler.

Sanayileşmesinin gecikmesinde Merkez Efendi bedduasının payı var mı bilinmez ama 20 yıl boyunca Sanayi Odası Başkanlığı yapan Feridun Alpat bedduanın Rum ve Ermeni kesimin uydurmasından başka bir şey olmadığını söyler. Alpat’a göre “Din uluları hiçbir zaman böyle beddualar etmez. Din uluları Allah ıslah etsin, doğru yola döndürsün derler” dese de beddua 1960’lara kadar bir türlü peşini bırakmaz. Ne söylerse söylesin zamanın ahalisi buna inanmaz ve Merkez Efendi’nin “Yerlisi olmasın, yabancısı doymasın” bedduasının korkusuyla hiçbir işe girişmez.

MEĞER 500 YIL ÖNCE DE KIZLI ERKEKLİ MESELE VARMIŞ!
Konu anlaşıldı. Tamam da!
Merkez Efendi’yi Denizli’yi terk etmeye zorlayan sebep daha ilginç değil mi?
Bu size yakın zamandan tanıdık gelmiyor mu?
Merkez Efendi’nin gitme gerekçesi neydi?
Denizli Kültür Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinden aktaralım:
“Medresesinde kız öğrencilerle erkek öğrencileri bir arada okuttuğundan saraya şikayet edilmiş!
Padişah Merkez Efendi’yi İstanbul’a çağırmış”
Meğer geçen ay Denizli’den çıkıp, Türkiye’yi ayağa kaldıran “kızlı erkekli” mesele 500 yıllık bir davaymış..
Buna kader de denilebilir, rastlantı da! Ama ilginç olduğu muhakkak!

Nasıl ki; 500 yıl önce Merkez Efendi’nin kızlı erkekli öğrenci okuttuğu için padişaha şikayet edildiyse, 500 yıl sonra yine bu topraklarda “öğrenciler, kızlı erkekli bir arada kalıyorlar ”denilerek  Başbakan’a şikayette bulunuldu.

Başbakan konuyu Kızılcahamam’da dile getirdi. Konu basına sızdı.
Sonrası malum! Türkiye ayağa kalktı, günlerce Denizli dillerde dolaştı, gazete manşetlerine konu oldu.

“Şikayeti kim veya kimler yaptı?” “kimler veya ne kastedildi ”tam olarak bilinmese de tarih yüzyıllar sonra bir kez daha tekerrür etti.

ic-2
DENİZLİ’DEN GİTTİ. MERKEZ EFENDİ’YE DÖNÜŞTÜ 

Merkez Efendi’nin bedduasına gelince; “Yerlisi onmasın, yabancısı doymasın” bedduası ne kadar doğrudur bilinmez. Ama 500 yıl sonra bu topraklarda yaşayan bizler, onun Denizli’yi terk etmesine vesile olan insanların ona iyilik yaptığını söyleyebiliriz.

Bütün günahı kızlı erkekli öğrencileri bir arada okutmak olan bu genç adam, Denizli’den ayrıldıktan sonra ünü sınırları aşan bir İslam alimine, Merkez Efendi’ye dönüştü.

Denizli’ye gelince;
500 yıl sonra tarihin tekerrür etmesi bedduanın doğruluk payı olduğunu gösteriyor galiba?
Siz ne dersiniz?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Mehmet Yıldız   -  Bağlantı 7 Şubat 2021, 06:52

İskender Pala’nın yeni kitabı ‘Kervan’ ı okuyordum. Kitapta Merkez Efendi’ye rastladım. Biraz araştırayım dedim. Kendimi burada buldum. Sayenizde ilginç bir tarihi anektod okudum. Teşekkür ederim. 🙂

veysel baynal   -  Bağlantı 14 Ocak 2014, 20:27

ortalığı karıştıran Sn. Başbakan’ın eski koruması şimdi Denizli Emniyet Müdürü ve ya Müdür yrd. tam oalrak bilmiyorum ama onun hazırladığı rapor ve 500 yıl önce olduğu gibi bizim dar çerçeveli at gözlüklü bakış açımızdan ibarettir. sevgiler saygılar

Hamdi Türkmen   -  Bağlantı 24 Aralık 2013, 20:01

Ortaklık kurmama ve ortakliklarin yurumeme sebebi, Denizli ahalisinin mallarının çok kiymetli, akıllarının da zehir gibi olması, ilk fırsatta birbirlerinin kuyusunu kazma yetenekleridir. Yıllarca yurt dışında çalışıp para biriktiren, memlekette bir işimiz, tezgahimiz, ekmek kapimiz olsun diye para gonderenleri türlü kumpaslarla batağa sürükleyen Denizli’deki eş dost akrabalarindan baskasi değildir. Çok parası olan ama zengin olamayan, her şeyin fiyatını bilen ama değerini bilemeyen insanlardir Merkez Efendi’yi mesir macunu mucidi yapanlar. Müteşekkiriz! :))))

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı