REKLAMI GEÇ

BİR KURBAĞA’DAN ÖĞRENDİKLERİM

6 Eylül 2018 Perşembe

Değerli okurlarım, üç aylık bir ayrılıktan sonra saygılar ve selamlar… Bu yaz yeni kitabıma arzu ettiğim ölçüde yoğunlaşamadım ama güzel kitaplar okudum. Bu yazılarımda kullanabileceğim harika pasajları işaretleyip, bir Word belgesine alıntı olarak aktardım. Önümüzdeki ayların köşe yazıları için hazır bir malzeme oldu. Ayrıca, hepimiz için öncelikli olduğunu düşündüğüm iki dosya konusu belirledim. Bu iki konuyu çalışıp yeni yazılarıma taşımak arzusundayım. Bu yazımı da bir yaz sonu yazısı olarak ve yazmaya yeniden ısınma kabilinden ele aldım.

Bodrum Turgutreis’deki yazlığımızda, 26 yıl önce zararsız bir hayvancık bana, insan olmanın bilinen ancak sık sık unutulan önemli derslerini anımsatmıştı. Bir şeylere sinirlendiğim bir akşamüstüydü. Biraz yatışmak için dolaşmaya karar vermiştim. Yazlık evimizin sokak kapısını açar açmaz, iri bir kara kurbağasıyla karşılaştım. Kapının iki metre ilerisinden yürüyerek eşiğe kadar geldi ve durdu. İlkin irkildim doğrusu. İğrendim ondan. Anlayışsız bir ön-yargıyla davranıp, onu ayağımla itmeye kalktım. Ama kurbağacık yerinden bile kımıldamadı. Şimdi bana, sorgulayan masum gözlerle bakıyordu.

Bu kez ben de ona baktım. Dikkatle. Aslında hayvan tertemizdi ve bana içtenlikle, pırıl pırıl gözlerle bakıyordu! Aslında ne kadar güzel ve ne kadar masumdu. Birden alçakgönüllü bir sevecenlikle doldum. Birden anladım ki, onunla yaşadığım bu deneyimden almam gereken dersler vardı:

* Başkalarından görmek istemediğim bir tutum ve davranışı ben de gösterebilirdim demek. Kurbağa bana ayna tutmuştu.

* Bu kurbağa gibi, insanları aydınlatacak olanların ilkin yanlış anlaşılıp dışlanabileceğini anladım. Tarih böyle örneklerle doluydu ve bu acılara katlanabilmek gerekiyordu.

* Nasıl o kurbağa aydınlanmama vesile olmuş ve sonunda anlaşılmışsa, böyle insanlar da er geç kurtulacak ya da anlaşılabileceklerdi. Annem ‘sakın eve girmesin!’ diye telaşlanırken, kurbağacığın o karşılaşmadan yara alması işten bile değildi.

* Kurbağadan bir azim ve yüreklilik dersi de çıkarmıştım.

* Daha iyi bir gözlemle, iyiyle kötüyü ayırabileceğimizi öğrendim.

* İnsanlara nasıl iyi bir örnek olunacağını öğrendim : Sabır, azim ve kararlılık, cesaret, görev bilinci, tevazu, güven duygusu, iyimserlik, ve yargılamayan bir sevecenlik ve tatlılıkla.

* Bu karşılaşmadan; büyük acı ve üzüntülerin, büyük aydınlanma ve mutlulukla dengeleneceğini, bozulanın onarılabileceğini öğrendim. (Kurbağanın tekrar prense dönüşmesi gibi).

* İnsanın kendini tanıyıp uyanması, güçlerini odaklayıp gerçek kimliğinde kalması için, zorluklara cesaret ve umutla göğüs germesi gerekiyordu.

* Deneyimlerinden ve bilgilerinden ders almayı bilene, alınacak derslerin sonu gelmez sanırım. Benim aldığım son ders de, başkasını kendimiz gibi sanabileceğimiz ve bu yüzden başkasını değerlendirmekte yanılacağımız idi. O kurbağanın ilk zorlukta ürküp çekileceğini sanmıştım. Bu belki de kendi özelliğimdi. Yine de artık bu dersleri çıkarttım ve kendime, ilk zorlukta ürküp çekilmemeyi öğütledim. Elbette bilmek yetmiyor, yapabilmek de gerekiyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı