REKLAMI GEÇ

BİR UMUT MANİFESTOSU

10 Mayıs 2016 Salı

Hiçbir şey umurumda değil diyorum 
Aşktan ve umuttan başka… (Turgut Uyar)

Umut

Vikipedi’ye göre, umut veya ümit bir kimsenin kişisel yaşamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inancı olarak tanımlanabilir. Türk Dil Kurumu ise umut sözcüğünü “Ummaktan doğan güven duygusu, ümit” veya “Bu duyguyu veren kimse veya şey” olarak tanımlamakta.

Umutlu muyuz ?

Ülkemiz ve dünyamız umut kıran sarmallarda. Savaşlar ve uluslararası terör, sivil insanları vuruyor. Her şeye karşın umutlu olabilmek ve umuda yol alabilmek için, şiirler kadar pozitif bilimlerden de çıkarılacak dersler olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendi mesleğimdeki pozitif bilim-kökenli modellemeler bana, fen bilimlerinin sosyal bilimlere uyarlanabileceğini gösterdi. Örneğin kuantum mekaniği, atom altı parçacıkların bazan dalga bazan da kütle olarak ortaya çıkabildiklerini bulmuştur. Düşüncenin gerçeklik üzerine etki edebileceği ve gerçekliğin ele avuca sığmayabileceğini öngören bilimsel bulgular var. Bunlara göre gerçeklik, bir ‘olası olabilirlikler dalgalanması’dır. Dolayısıyla gerçekliğin ne olduğu da zamanla değişebilecektir.

Olabilirlikleri kısıtlamaya ve tek oluş biçimine sokmaya kalkarsak, ‘Kaos Kuramı’nın önermeleri gündeme gelir. ‘Doğa, kendini sürdürmenin bir yolunu bulur’. O zaman, beklenmedik bir gerçeklik başlar; ‘Jurassic Park’ filmindeki gibi: Dinozorlar üremesin diye her türün dişi ve erkekleri ayrı tutuluyor ve buna rağmen üremeler için doğanın başka bir yol bulduğu görülüyordu. Toplumsal olgulara uyarlarsak; dar bir ahlak yapısına zorlamak ahlaksızlığı doğurabilir. Topluma bir giysi dayatır gibi belli bir yaşam biçimini dayatmak, bambaşka yaşam biçimleri doğurabilir. Adaleti yalnızca güçlüye sağlamak, güçlünün yenilmesine yol açabilir. Bir tek siyasi partiyi dayatmak, o siyasi partiyi zayıflatabilir.

Her türlü dayatma ve zorlama, ‘eşyanın tabiatı’na terstir ve ters tepebilir. Doğa ve ona bağlı hiçbir şey, uzun süre tutsak alınamaz. Doğanın parçası olan insan, ‘olası olabilirlik’lerinden mahrum bırakılamaz. Bırakılırsa, düzen sağlanamaz. İnsan toplumu da doğal bir bedendir ve gelişmesi sürekli engellenemez. Bir toplum üzerinde kısıt oluşturmak, onu kaosa itmektir. Bir toplumu ya da belli bir kesimini kaostan kurtarmanın yolu, onu özgürleştirmekten geçer. Baskıcı rejimler, toplumda kaos doğmasına yol açarak, kendi sonlarını hazırlıyor olabilirler.
Bir bilim belgeselindeki fizikçi, ‘kuantum mekaniği bir tek şeyi olanaksız kılar : Hiçliği’ diyordu. Yani oluş kuraldır, engellenemez. Oluş’un ön koşulu olduğu için, özgürlük de sürekli engellenemez. Özgürlüğün, elbette sorumlu özgürlüğün en temel hakkımız oluşu biraz da bu yüzdendir sanırım.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı