REKLAMI GEÇ

DEVLET AKLI NERDE SAKLI-4

31 Ekim 2019 Perşembe

Bu yazı dizimin sonuncusuna hoş geldiniz değerli okurlarım. Konuları yine, kaldığımız yerden madde madde ele alacağız:

8- Yıllar yılı kendimi yetiştirdiğim ikinci uzmanlık konum da, sivil havalimanları planlamasıdır. Bunun için rahatlıkla söyleyebilirim ki, ülkemizdeki havalimanlarının çoğu için master plan yapılmıyor ya da yapılmıyordu. (Master planla, her zaman yapılan havalimanı planlamasının aynı şey olmadığını da unutmayalım. Master plan, gelecekteki gelişmeleri gösterir). Yıllar önce Bayındırlık Bakanlığı kütüphanesinde bu konuda araştırma yaptığımda, yalnızca iki havalimanımızın master plan kitapçığına ulaşabilmiştim: Ankara Esenboğa ve Antalya havalimanlarımız. Yayınlanmış kitapçığı olmasa da, İstanbul Atatürk havalimanının da master planı vardı sanırım.

Elbette geçen yıllar içinde hava trafiği çok arttı ve üçünün de kapsamı çoktan aşıldı. Her master plan gibi, onların da güncellenmiş olmaları gerekir ama öyle mi, bilmiyorum. Yeni İstanbul Havalimanı’nın master planı var ve ilerideki genişleme etaplarını içeriyor. Sabiha Gökçen Havalimanı için de, yanlış anımsamıyorsam Hollandalı NACO şirketine hazırlatılmış olan yeni bir master plan var.

Öte yandan, iş master plan yapmakla da bitmiyor. Bu planlarda önerilen genişleme alanlarının ve önerilen yeni pistlerin ayrılma-yaklaşma konisi alanlarının, yapılaşmadan korunması da gerekiyor. Bu konuda geçmişte bir takım zaaflar yaşandı. Örneğin, Atatürk Havalimanı için öngörülmüş olan üçüncü Kuzey-Güney pistinin hemen Kuzey bitişiğine dünya ticaret merkezi kuleleri dikildi. Gönül ister ki, her şey planlı yapılsın ve planlardaki rezerv alanlar yapılaşmadan korunsun.

9- Bir eğitimci değilim ama şu saptamaları yapmak için eğitimci olmak gerekmiyor sanırım: İngilizce eğitimi devlet okullarında hala 100 yıl öncesinin metoduyla yapılıyor. Öğrenciler sanırım altı yıl boyunca, çoğunluğu İngilizce olmak üzere yabancı dil dersi görüyor ama sonunda bu dili neredeyse hiç kullanamıyor, konuşamıyorlar. Ya da durum değişti de haberim mi yok? Halkımızda, bu yanlış durumun yol açtığı yaygın koşullanma; “dil eğitiminde işe önce gramerden başlanır” gibi bir kabulü yerleştirmiş ne yazık ki. Oysa hızlı yabancı dil eğitiminde kullanılan modern metotlar işe gramer öğretmekle başlamıyor. Bunun yerine, öğrencinin bir an önce o dili kullanıp konuşabilmesi için kalıp cümleler öğretiliyor. Elbette konunun uzmanı değilim ama çeşitli dillerin kurslarına katılmış ve birkaç yabancı dil bilen biri olarak bu konuda görgülüyüm.

Size, üniversite yıllarımda Ankara’da katılmış olduğum Fransız Kültür Derneği Fransızca kursundan bir örnek vereyim: Fransız olan bayan öğretmenimiz, biz sıfırdan başlayanlar için bile, sınıfta Türkçe konuşmayı yasaklamıştı. Verdiği eğitim de; günlük yaşamda sıkça yapılması gereken diyalogları aramızda yapmamızı sağlayan cümle kalıplarını öğretmek ve bizleri karşılıklı diyaloglarla konuşmaya, bunun için de bu cümle kalıplarını kullanmaya zorlamaktı. Örneğin, biz öğrenciler aramızda; otelde, markette, bir dükkanda, bir yolculukta karşılıklı konuşulması gereken şeyleri konuşurduk. Altı ayın sonunda, hatasız olmasa da Fransızca’yı konuşabilir olmuştuk. Elbette yabancı dili kullanmada cesaret de gerekiyor. Hata yapmaktan korkmamak gerek.

Bu yazı dizimde konu aldığım bütün bu işlerin ülkemizde artık doğru ele alınması gerekiyor. Elbette, doğru ele alınması gereken başka işler ve konular da var. Bunun için son kez soruyorum: Neredesin devlet aklı? Devlet aklı nerde saklı?

(Yazı dizisinin sonu)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı