REKLAMI GEÇ

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ, BAĞNAZLIK VE KAMPLAŞTIRILMA

26 Ekim 2017 Perşembe

Değerli okurlarım; şunu bilmenizi isterim ki, her görüş belirttiğimde, bu görüşümde yanılıyor olabileceğimi de hesaba katıyorum. Ama bu, görüşlerimi sağlamca temellendirmeye çalışmadığım anlamına da gelmez. Çünkü sürekli okuyor, araştırıyor, öğreniyor, sindiriyor ve çözümleme yapıyorum. Şimdi konumuza gelelim:

Herbert Marcus’un ‘Tek Boyutlu İnsan’ adlı kitabında şu saptamalar yer alır: “4. Sanayi Devrimi’ne geçen ve geçecek olan toplumlarda, daha düşük üretkenlik durumuna yol açan özgürlüklerin olması istenmiyor ve istenmeyecektir. Bireylerinin gereksinimlerini karşılayabilen böyle toplumlarda, düşünce özgürlüğü ve siyasi muhalefet işlev kaybetmektedir.”

Ülkemizde henüz düşünce özgürlüğü ve siyasi muhalefet işlev kaybetmese de, bizi yönetenlerin baskısı altında olduğu açıktır. Üstelik, Türkiye’deki iktidar partisinin mevcut yakıtı esasen tükendi ya da tükenmekte. Bunun türlü nedenleri var : Yanlış politikalar, aşırı kadrolaşma sonucu insan kaynağının darlığı ve yetersizliği, Cumhuriyet kazanımlarının bazılarının yok edilip bazılarının yıpratılması gibi. Ayrıca, uyguladığı kamplaştırma politikası sonucu, iktidar partisi de bir kampa sıkışmış oldu ve gerçeklerle olan bağını yitirmeye başladı. Büyük ölçüde yitirdi belki de. Yani dar görüşlülüğü arttı. Ünlü filozof Nietzsche’nin deyişiyle “İktidara gelmek bedeli ağır bir iştir. İktidar insanı aptallaştırır” (Putların Alacakaranlığı sf.63). Kaldı ki; daha önceki bir yazımda değindiğim gibi, kapitalist sistemde dengeyi merkez sağ ve merkez sol siyasi partilerin birbiri ardına göreve gelmeleri sağlar. 15 yıldır (eğer merkez sağ denebilirse) aynı kanatın iktidarda kalması bu dengeyi bozmuştur. Bunun etkileri giderek kötüleşen iktisadi iklimimizde görülebilir.

Nietzsche’nin bu gibi siyasi durumlardaki öngörüleri : “Gazete okuyucusu şöyle der: ‘Eğer bu (siyasi) parti böyle gidecek olursa, kendisini bitirecek’. Benim yüksek (olan) siyaset idrakim ise, şöyle der: ‘Eğer bir (siyasi) parti böyle gidiyorsa, zaten bitmiş olduğu için, itici güçleri, güdüleri artık güven veremediği için, bu duruma gelmiştir. Hangi türden olursa olsun her yanılgı, fıtratın (insanın doğal yapısında var olan iç güdülerin) bozulmasının, iradenin bozulmasının bir sonucudur: Böylece herkes, bir şekilde, örtülü bir biçimde kötüyü tanımlamış olur. Güzel olan her şey fıtri olandır; dolayısıyla da, kolay, gerekli ve serbesttir” (Friedrich Nietzsche, Putların Alacakaranlığı kitabı, sf. 44-45).

Biz Atatürkçülerin de, siyasi alternatif oluşturabilmek ve toplum barışına katkı yapmak için bazı hatalarımızla yüzleşmemiz gerekmiyor mu? Öz-eleştiri yapmaya var mıyız? Örneğin; bizler de kendi çevremizin baskısı altındayız ve çoğu kez ‘fikri hür vicdanı hür’ olamıyoruz. Bazen de dışlanma korkusuyla, böyle olma lüksümüz yok. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma hastalığından uzak değiliz. Kamplaştırılma kurbanları olmak bizleri tepkisel hale getirdi. Bu sözüm, doğru zamanda doğru tepkiler verilmesin anlamına gelmiyor. Anlamı şu: Ortaya atılan yapay gündemlerle uğraşmaktan, kendi gündemimizi oluşturmakta zorlanır hale geldik. Bir kısmımız halktan kopuk ve bu yüzden halkçı ve eşitlikçi olamıyor. Halkı hor görerek halka öz-güven aşılanamaz. Oysa yapmamız gereken biraz da budur. Bu konuda Ata’mızı örnek alabildiğimiz söylenebilir mi? Yaygın cehalet ve bağnazlıktan acı çekiyor olsa da; halkımızın saf ve temiz yanını, olan sağduyu ve ferasetini yok sayamayız. Buna ‘solduyu’ eklense iyi olurdu diyorsanız, buna yürekten katılırım, o başka.

Gelişen çağın yeni değerler dizisini (paradigmalarını) iyi inceleyip, bunlara uygun yeni değişkenlerle donanamıyoruz. Böyle olamayınca da, Kemalizm’i güncel bir doktrin haline getiremiyor, yani yeniden yorumlayamıyoruz. Bazı şeyleri yeniden ve yeni biçimde söylememiz gerek. Buna yürekten inanıyorum. Naçizane kanımca, gereksiz yere yasakçı tutumlara girmiş olduğumuz için, laikliğin toplumsal bünyemize pek uymayan tanım ve biçimlerine sarılıyoruz. Oysa toplumsal uzlaşmayı laikliğin şu üç tanımında kurmak o kadar da zor olmasa gerek:

1—Din ve devlet işlerinin ayrılması, 2—Herkesin her türlü inanma ve inanmama özgürlüğünün tanınması. 3–Bunların gereği nasıl görülüyorsa, yasaklanmaması.
Yazımı sonlandırırken, şu sözlere kulak verelim diyorum:
1—Çağdışı yobazlık eskiyi putlaştırır, çağdaş yobazlık ise içinde yaşanılan zamanı.
(Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk)
2—Bağnazlık bulaşıcıdır. (Ian Rankin)
3—Birçok insan düşündüğünü sanır, aslında yaptıkları sadece önyargılarını yeniden düzenlemektir.  (William James).
4—Düşünce bağnazlığından kurtulmanın yolu şudur: Doğruluğunu apaçık olarak bilmediğimiz hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmemek, yani acele hüküm vermekten ve peşin hükümlere saplanmaktan dikkatle çekinerek verdiğimiz hükümlerde açık ve seçik olarak kavradığımız şeyleri bulundurmak.  (Descartes)
5– Doğruyu söylemekten korkmayınız.  (Mustafa Kemal Atatürk)
Cumhuriyet değerlerine saygılı ve Atatürk’e gönülden bağlı bir hemşerinizim. Doğru bildiğimi söylemekten ve yazmaktan korkmamaya çalıştım ben de. Yanlış anlaşılma riskim az değil. Sözlerim kastetmediğim ve istemediğim yerlere çekilebilir. O halde, ünlü Meksikalı yazar Miguel Ruiz’in şu ünlü deyişini anımsatmamda yarar var: “Ben söylediklerimden sorumluyum, ama sizin ne anladığınızdan sorumlu değilim”.

Bu toplum, giderek zıtlığı ve zıtlaşması artan iki kampa dönüşmüş bir haldedir. Nedenlerine biraz değindim. Çok üzücü değil mi? Bu durum böyle ne kadar sürdürülebilir? Ülkemizi barış ve huzur içinde hızla kalkındırabilmemiz için ne yapmalıyız? Bence yanıtı şu: Makul vicdan, ortak değerler, ulusal yararlar ve ulusal kazanımları temel alan bir toplumsal anlaşma! En geniş katılım ve en saydam yöntemle. Bu yazımı; böyle bir mutabakatın oluşabilmesi için kanımca gerekli olan bir ortak anlayış, ortak payda inşasında minicik bir tuğla olabilmesi için kaleme aldım.
Yaşar Oğuz Ergun, 25.10.2017

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

sadettin gördes   -  Bağlantı 30 Ekim 2017, 21:11

kutlarım…. keşke herkes sizin kadar olaylara objektif bakabilse….. kaygıları ve art niyetleri; davranışlarını bilgileri ve akılları ile birleştiremiyor

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı