REKLAMI GEÇ

KENT PLANLAMA ZAAFLARIMIZ

31 Mayıs 2016 Salı

Bunca şehir plancısı mezun ediliyor ama devlet ve ulus olarak planlama bir türlü tam ve doğru olarak önemsenmiyor. İmar yasalarımız şehir plancısını bir zanaatkar imişcesine ele alıyor ve meslek hak ve ödevlerini bu anlayışa göre düzenliyor. Örneğin, imar planı yüklenici karnesi verirken, master ve doktora gibi daha yüksek eğitimler almış olanlara da aynı sınıf karneyi veriyor. Şehir planlama disiplinler arası bir ekip çalışması gerektirdiği halde bu konuda bildiğim kadarıyla yasal bir zorunluluk da yok. İmar planlama uygulaması, tasarım yönü çok cılız ve iki boyutlu basmakalıp bir uygulamadır. ‘İmar Planı’ ve arsa-parsel düzeni’ anlayışları antika sayılacak denli zamanın gerisinde kalmıştır.

Devletimizin ve ulusumuzun bir kamu yararı ve planlama kültürü ne yazık ki oluşamadı. Ulusal ölçekten başlayan ve birbiriyle uyumlu her ölçekte planlamalar silsilesi kurulamıyor. Bölgelerarası kalkınma dengesi politikaları yetersiz ve fiziki bir ülke planlamasına dayanmıyor. En fazla sektörel boyutta yapılırlar. Bu konuda, İstanbul’a seçenek oluşturacak çeşitli büyüme kutupları oluşturulmalı ve uluslararası sermayenin, işgücünün İstanbul’da toplanmasına yönelik dayatması kırılmalıdır. İstanbul’un şişirilmesi, ulusal çıkarlarımıza aykırıdır.

Özellikle turistik yörelerimizde gerekeceği üzere, yöre çapında ve ayrıntılı bölge planları yapılmıyor ve korunması gereken doğal güzellik, doğal habitat, ve hassas ekoloji alanları tümüyle yapılaşma tehdidi altında kalıyor. Karayolu, havaalanı ve diğer devlet bayındırlık yatırımları planlanırken, o konunun mühendisleri dışında bir ekip oluşturulmuyor ve çevre etkileri, şehirleşme etkileri gibi harici etkilerin, projelendirme sürecinde dikkate alınması olanak dışı kalıyor. ÇED çalışmaları çoğu altyapı yatırımını kapsamaz ve olanlar da yeterli olmayabilir ve pek dönüşü olmayan bir noktada gelir.

Kentsel etkileri hiç düşünülmeden yürürlüğe konulmuş bir AVM yapma furyası var. Yeni kentleşme bölgelerinde ve gereksinim oranında yapılabilir ama kent içinde ve hele kent merkezinde AVM yapımı, tasarımı ve sayısına da bağlı olmak üzere, son derece sakıncalıdır. Küçük esnafa zarar verdiği gibi, sokak ve mahalle canlılığına da zarar verir ve kent merkezlerini, canlılığı ve güvenliği azalan yerler haline getirir.

İyi planlama ve kentsel tasarım örnekleri ortaya koyma ve bilinmesini sağlama yoluyla da ülkemizde bir planlama kültürü geliştirilebilir. Nitekim Habitat Uzmanlar Kütüğü üyesi olarak katıldığım B.M. Habitat Kuruluşu toplantılarında, iyi proje örneklerinin sunulmasının önemsendiğini ve bu tür sergilerin yer aldığını gördüm. Her ölçekteki ve kentsel planlamaya mutlaka ‘sosyal planlama’ da eşlik etmelidir. Böylece, projenin yarar ve zarar dağılımında adaletsizlik önlenmiş olur. Örneğin, bir kentsel bölgenin iyileştirilmesinin, mevcut sakinleri yerinden etmemesi gibi. Bu iyileştirmenin yaratacağı iş üretiminin, öncelikle mevcut sakinlere yarar sağlaması gibi.

Ülkemiz, doğru ve çağdaş bir planlama anlayışından çok şey kazanacaktır. Bunun esası da, kent topraklarının mülkiyetinin, bir çeşit kooperatifleştirme ile iyi yönetilmesi ve kamuya tahsis edilebilmesidir. Kent planlama eğitiminde de bir güncelleme gerekiyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı