REKLAMI GEÇ

SİYASİ İSTİKRAR

30 Mart 2017 Perşembe

Aslında ‘ulusal politikaların devamlılığı’ anlamına gelen siyasi istikrar kavramını çoğumuz, koalisyonsuz tek parti hükümetleri olarak anlıyoruz. (İng. Policy Stability). Üstelik bir tek parti hükümetinin uzun süre görevde kalmasını da, istikrar adına alkışlayacak olanlarımız çok olabilir. Oysa bilinmelidir ki ; yeterliliği, basireti ve kamu yararı önceliği zayıf bir ülke yönetimi, o ülkeyi çoğu kez hızla istikrarsızlığa sürükler. İstikrar sözcüğü Arapçadır ve ; karar kılma, yerleşme, durulma anlamlarına karşılık gelir. Mahfi Eğilmez’e göre, siyasal istikrar deyimini; siyasal iktidarın, toplumdan aldığı yetkiyle, yasal düzenlemeleri yapması, ülke yönetimini istikrarlı bir biçimde yürütmesi ve yaptığı işlerde halkın desteğini alması olarak tanımlarsak yanılmış olmayız (Kendime Yazılar) .

Bir siyasi partinin iktidarda kalma istikrarı ile, ülkenin genel siyasi istikrarını birbirinden ayırmak gereklidir. Çok ilişkili olsa da, ülkenin sosyal ve ekonomik istikrarını da ayrı kavramlar olarak ayırmalıyız. Genel siyasi istikrar ; aynı partinin iktidarda kalma istikrarı olarak anlaşılamayacağı gibi, ille de tek parti hükümetlerinin göreve gelmesi olarak da anlaşılamaz. Muhalefet ve koalisyon kültürü gelişmiş ülkelerde, yönetimin ortak akıl temelinde oluşması yeğlenir ve tek parti hükümetleri yerine koalisyon hükümetleri kurulmasını sağlayan ulusal uzlaşılar geçerlidir. Bunlar yasa metinleri olarak yazılı da olabilmektedir. Başta değindiğim gibi, bu modeli başarıyla uygulayabilmesi için, bir ülkenin muhalefet ve koalisyon kültürünü geliştirmiş olması gerekir.

Gerçek ileri demokrasilerde sıkça rastlanan bir durum, merkez sağ ve merkez solda iki güçlü partinin olmasıdır. Bu iki parti genellikle birbiri ardından seçim kazanır ve neredeyse sırayla göreve gelirler. Sosyal ve ekonomik istikrara katkı yapan böylesi yapılanma, ülke yönetimine taze kan da sağlamış olur. Nasıl mı ? Kapitalist ülkelerdeki merkez sağ yönetimler, geleneksel rolleri gereği, ulusal ekonomik pastayı büyütmeye daha yatkındırlar. Merkez sol yönetimler de, yine geleneksel olarak, büyütülmüş ulusal ekonomik pastayı daha eşit paylaştırabilirler. Böylece, oluşan ulusal servet artışı halk tabanına yayılmış olur. Her seçimde olmasa da sık sık bu iki siyasi partinin birbirine olan görev devri ; hem ulusal ekonomiyi daha etkin büyütmek hem de daha eşit paylaştırmak yoluyla, ulusal sosyo-ekonomik istikrar sağlar.

Zaten bir merkez sağ partisinin uzun süre iktidarda/görevde kalması, ekonomik büyümenin de azalmasına yol açar. Çünkü oluşan ulusal servet tabana yayılmazsa, ekonomik büyümenin önemli motorlarından olan talep/alım gücü azalmaya başlar. Tüketim talebinin en güçlü unsuru olan orta sınıf zayıflar. Bir merkez sol partisinin uzun süre görevde kalması da, ulusal servetin daha eşit paylaştırılması sonucu, girişimcilerde sermaye birikimi oluşmasını azaltır ya da engeller. Böylece ulusal ekonomik pasta fazla büyüyemez. Elbette sözünü ettiğim bu durumlar, kapitalist düzendeki ülkeler için geçerlidir.

Siyasi istikrarla doğrudan ilişkili olan ekonomik istikrar kavramını açalım : Nedir.com’a göre ; istikrarın (İng. Stability) kelime anlamı aynı kararda, biçimde devam etme, kararlılık demektir. Genel ekonomik faaliyetlerde daralma ve aşırı genişleme gibi ciddi bir dalgalanmanın görülmemesi durumunu ifade eden iç ve dış ekonomik istikrar diye ikiye ayrılabilir (iç denge, dış denge). İç ekonomik istikrardan fiyatların sabit kalması, üretim ve istihdamın düzenli biçimde genişlemesi anlaşılır. Genellikle üretim ve istihdam değişmeleri aynı yönde olur. Üretim genişledikçe istihdam da artar ve işsizlik azalır, fiyatlarda da makul bir artış olur. İç ekonomik istikrarın bozulması, enflasyon ve işsizlik şeklinde kendini gösterir. Ekonomik konjonktürün genişleme aşamalarında gelir ve harcamalardaki artış, aşırı fiyat artışları ya da enflasyona dönüşür. Daralma aşamasında ise fiyatlardaki artış eğilimi yavaşlar, milli gelir düşer ve işsizlik oranı yükselir. O bakımdan bir ekonomide konjonktür dalgalanmalarının önlenmesi ekonomik istikrarın da sağlanmasına yardımcı olacaktır. Ekonomik istikrarın diğer yönü, dış dengenin yani ödemeler bilançosu dengesinin sağlanmasıyla ilgilidir. Bu da dış ödeme açık ve fazlalarının giderilmesini gerektirir.

Şimdi de siyasi ve ekonomik istikrarla doğrudan ilişkili olan sosyal istikrar kavramını açalım. Çünkü ekonomik istikrar için siyasi istikrar gereklidir ama bunun yanı sıra, sosyal istikrar da gerekir : Mahfi Eğilmez’e göre (Kendime Yazılar) sosyal istikrar, bir toplumun sosyal konularda iktidar ile genel olarak benzer düşünceye ve davranışa sahip olması olarak tanımlanabilir. Yaygınlaşan sokak protestoları, toplumun çeşitli kurumlarından gelen başkaldırılar, sosyal istikrarın zayıfladığının göstergesi olarak kabul edilebilir.

Siyasal istikrarın sürdüğünü varsaysak bile, günümüzde ekonomik ve sosyal istikrarın azaldığını görmemiz gerekiyor. Ekonomik istikrardaki bozulma; büyümede ivme kaybı, işsizliğin artması, enflasyonun yükselmesi, dış finansman yapısının sıkıntılı hale gelmiş olmasından kaynaklanıyor. Sosyal istikrardaki bozulma ise, toplumun yarısının iktidar tarafından ötekileştirilmesi ve bu durumun sosyal huzuru bozmasıdır. Yargı bağımlılığı ve bozuk yargı sistemi sonucu artan haksızlık ya da hukuksuzluk toplum katmanlarında tepkiyle karşılanıyor.

Bozulmakta olan ekonomik ve sosyal istikrar bir süre sonra siyasal istikrarı da bozacaktır. İşin kötüsü sosyal ve ekonomik istikrarın bozulması, kısa dönemde farklı bir siyasal istikrar ortaya çıkmasını sağlamayabilir. Toplumun ; artan hoşnutsuzluğundan doğan mücadelesini yasal zeminde yürütmesi ve tepkilerini demokratik zeminde dile getirmesi, orta – uzun dönemde toplumu ileri götürecek değişimleri tetikleyebilir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı