REKLAMI GEÇ

SİZE SESLENİYORUM, DUYUNUZ BENİ!

20 Temmuz 2017 Perşembe

Devletimizin ve toplumumuzun temelleri çürümeye ve çökmeye başladıysa hangi mühendisler imdada yetişecekler? O temelleri yeniden sağlamlaştırmak için neler yapılmalı?

Devlet yaşamı, toplum eğitilirse ve insan haklarına dayalı özgürlükçü, adil bir düzen kurulursa güçlenir. Gençlerimizin çoğunun kafalarının içi bomboş. Futbol spor olmaktan çıkıp fanatizme dönüşmüş. Gençlerde ve halkımızda bağnazlık ve cehalet hala yaygın. Çoğu insanımız belki bu yüzden huy olarak kabalaşıp zalimleşiyor. Kadına ve çocuğa şiddet olaylarının çığ gibi büyümesi bunu göstermiyor mu? Kendi hukuku için mücadele etmeyi bilen insanımız; başkalarının hukukunu gözetmesini de, kamu yararını kendi yararından önce görmeyi de öğrenmelidir.

Bu durumda; yıkılmadan çağlar boyu ayakta durabilecek ulusal onurumuz, devlet ve toplumumuz olacak mı? Kültürel gelişme ve uygarlaşma çığırı açıp, uygar milletler arasında yerimizi alamazsak, göz önündeki bu iştah kabartan Ön-Asya coğrafyasında tutunmayı sürdürebilir miyiz?

Devlet ve toplum düzenimizin fırsat ve adalet eşitliğine, yeni ve çok daha sağlam temellere gereksinimi yok mu? Sürekli yeni nesiller geliyor ve yeni koşullar doğuyor.

Bizler için de yeni nesiller için de daha yeni, daha akılcı, daha adil ve daha sağlam temelli yönetim anlayışları, yasa ve kurallar gerekmiyor mu? Devlet adamları akıllı ve sağduyulu olan uluslar bu yenileşmeyi sancısız ve çatışmasız gerçekleştirebiliyorlar. Çünkü daha bilgece ve daha adil yöntemler kullanıyor ve bunu toplumun tümüne sahip çıkarak yapıyorlar. Kendi devlet adamlarımız, halk yönetimi ve toplum eğitimini adım adım uygar ve çağdaş bir düzene sokma yolundalar mı?

‘Mane tekel fares!’ ‘Yaşama gücünü yitiren devlet çöker’ Devletimiz yaşama gücünü ancak ve ancak herkese adalet, özgürlük, refah, fırsat eşitliği ve yaygın halk eğitimi sağlamaya başlarsa sürdürecektir.

Tarih yıkılmış devletlerle doludur. Bütün bu konuları lütfen elbirliğiyle düşünelim. Devletin temelleri ve toplumun eğitimi nasıl olmalı? Bunları düşünelim. Umutsuzluğun enerji yitiminden başka bir şey olmadığını da bilelim. ‘Tarih bazı milletlerin ve devletlerin feci sonlarını yazdığı gibi, bazı devletlerin ve milletlerin ilerleme ve yükselmesini yazmak için de parlak sayfalar açmaktadır’ (Grigory Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde.)

Ulusal yaşantımızı yaratıcı üretken bireyler olarak neşeyle sürdürebileceğimiz yeni temellere gerek var dersem, abartmış olur muyum? Yozlaşmayı sürdürelim mi, yoksa silkinip çağdaş ilkeler temelinde bir eğitimli düzenliliğe geçip toplum ahlakını yüceltelim mi? Demokratik ve laik sosyal hukuk devleti olmak sözde kalmamalıdır. Bir halk olarak, daha iyi yönetilmeyi hak edecek düzeyi yakalamalıyız diyorum. Halk, okumuşlarını öncülüğe özendirmeli ve halkımızın büyüklük ve kahramanlık gibi asli ve asil ateşini küllenmeye bırakmamalıyız. Bu ateşi eğitim ve kalkınma seferberliğine kanalize etmeliyiz.

Ünlü İngiliz düşünürü Carlyle’a göre ‘millet cansız bir kil tabakasından ibarettir. Eğer ona bir sanatçının eli değmeyecekse, sonsuza dek şekilsiz ve hareketsiz kalacaktır’.

Leo Tolstoy ise aynı görüşte değil. ‘Hayatı yaratan, olayların akışını belirleyen ve bunların özellik ve biçimini veren tek başına kişiler, Napolyonlar değil, halk kitlesinin kendisidir’.

Ulusumuz Atatürk gibi büyük dâhiler, devlet adamları çıkarmıştır. Yine çıkarabilir. Yine de dikkatli olmak zorundayız. Ulusumuzda iyi hasletler boy gösteriyor ve yaygınlaşıyor mu? Halkın içinden çıkan okumuşlar yeterince öncü ve örnek oluyor mu? Ulusun akıl, irade ve vicdanı yükselme gösteriyor mu? Yoksa tam tersi mi oluyor? Yozlaştırıcı etkiler altında yozlaşıp zehirleniyor mu?

Medya, siyaset kurumları, eğitim sistemi yozlaştırıcı etkiler mi taşıyor? Her zamanki beyin göçü son on yılda muazzam artışlar göstermişse, ülkemizin geleceğini inşa etmesi gereken iyi eğitimli gençleri nerede arayıp bulacağız? Yıkıcılık yapıcılıktan fazla mı? Ben, sen, o, biz, siz, onlar ne yapmakta, ne tür üretim ve eğitim gerçekleştirmekteyiz? Her işimizde ‘öğrenme odaklı’ olabiliyor muyuz? (Bkz. ‘Umut matematiği’ isimli makalem.)

Sorular, sorular, sorular… Can alıcı, can yakıcı, can sıkıcı sorular… Sorunlar, sorunlar, sorunlar…

Bu yazıyı, sorular ve sorunlar üzerinde kafa yormaya zaman bulmamız için kısa tutuyor ve yine soruyorum: Ulusal kültürümüzün gelişmesi için çalışacak mıyız? Halkımıza iyi örnek, iyi öğrenci ve iyi öğretmen olacak mıyız? Halkımızın daha iyi bir konuma gelmesi için çözümler düşünecek miyiz?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı