REKLAMI GEÇ

TARİHE TANIKLIK ETTİM  2

18 Nisan 2019 Perşembe

Değerli okurlarım, bu yazı dizimin ikinci bölümüne hoş geldiniz. Burada O.D.T.Ü. Hazırlık Okulu’ndan başlayarak O.D.T.Ü.’ye tanıklık etmeye çalışacağım.

HAZIRLIK OKULU NEYE HAZIRLIYORDU ?

İngilizcem iyiydi. ODTÜ hazırlık okulu muafiyet sınavına girsem, kazanırdım herhalde. Girmeyi İstemedim. Teknik İngilizce öğrenmeliydim. Nitekim hazırlık okulunun ikinci sömestrinde öğrettiler de. İyi ki hazırlık okulunda bir yıl geçirdim. Hazırlık okulumuz ODTÜ yerleşiminin ana girişine en yakın yapıydı. Dersler sabah erken başlıyor, yarım gün sürüyordu. Neden ? İlk günlerde bu soruyu kendime çok sordum. Artık bildiğimi sanıyorum. Ve hazırlık okulumuzun neden ana girişe yakın olduğunu. Hazırlık okulu bir uçta, Avarel diğer uçta. Avarel, Mühendislik Fakültesinin ana binası olan minik gökdelen. Kütüphane ve yemekhane de ortada. Revir ve sosyal tesisler de. İşte O.D.T.Ü. Hazırlık Okulu:

Hazırlık okulunda öğleden sonraları serbestiz. Yemekhaneye gider gelirken, kütüphaneye aşık oldum. Belki çoğu öğrenci gibi. Öğleden sonralarımı çokça kütüphanede geçiriyordum. Girişinde panolar vardı. Panolarda çeşitli O.D.T.Ü. öğrenci kulüplerinin afiş ve ilanları. Bana uyan havacılık ve fotoğraf sanatı kulüplerine üye oldum. Bazı arkadaşlar spor kulüplerine girdiler. Hazırlık okulu öğrencilerine böyle böyle bir formasyon şırınga ediliyordu. Damardan giren. Meraklarımızı ve zekamızı besleyen. Çalışkanlığımızı bileyen. Yemek yiyebilmenin yolu, kütüphaneden geçiyordu. Çoğu kez orada ders çalışıyorduk. Mutlaka afiş ve ilanları görüyorduk. O.D.T.Ü.’lü olmak, ders dışı ilgileri zengin olmaktı. İşte O.D.T.Ü. yerleşiminin ana yaya yolundan bir görüntü. Ön planda sağda görülen yapı, yemekhanedir. Onun arkasında rektörlük, onun arkasında da Kütüphane görünüyor:

Hazırlık Okulundayım. O sene fazla siyasi olay yok. 78 kuşağı sancılarımız henüz başlamadı. 68 kuşağı ağabeylerimize son derece saygılıyız. Onlar gözümüzde olgun birer üniversiteli. Bizler ise toy birer liseli.  Öğleden sonraları kampüste kalıyorum. Hazırlık Okulunun arkasında, Eskişehir Bulvarına kadar uzanan ormanlarda yürüyüşler yapıyoruz. Anadolu’nun her yerinden gelme gençleriz. Büyük kentlerden gelenler de var ama, tüm öğrencileri birleştiren ortak bir düşümüz var : gerçek birer O.D.T.Ü.’lü olabilmek. Anadolu’nun zeki ve çalışkan gençlerinden olarak; iyi yetişip olgunlaşmak, en az İngilizceyi iyi öğrenmek, dünyaya açılabilir hale gelmek, ve mezun olup ülkemize yararlı olmak.  O.D.T.Ü.lü olmak, bu dönüşümü başarabilmekti.

Kütüphane’yi biraz daha anlatayım. Zemin kattaki referans salonunda ders çalışıyorum. Denetimli ana blok kapısından geçer, serin bir zeminde ilerlerdiniz. Sağda, göğüs hizamızda bir çok dolap var.Onlar kitap bulma fişlerini içeriyor, çekmeceleri var.  Amerikan Kongre Kütüphanesi sınıflandırma sistemi kullanılıyor.  Solunuzda ilkin fotokopi merkezi, az ilerisinde de üst katlara çıkan merdivenler var.  Sol duvarında boydan boya pencereler olan, sağ duvarında da boydan boya asılı fotoğraf ve resimler olan ferah koridorda uzun uzun yürürdünüz. Yolun sonu, Referans Kitapları salonudur.

ODTÜ’LÜ OLMA YOLUNDA İLK HEYECAN 

Hazırlık Okulunda İngilizce öğretmenlerimiz harikaydılar. Birinci sömestr, bulunduğum B kuru’nun genel İngilizcesiyle geçti. Gramer öğretimini arka plana alarak kalıp cümlelerle en kısa sürede İngilizce konuşabilmeyi sağlayan harika eğitim teknikleri kullandılar. İkinci sömestr ise, teknik İngilizce eğitimine ağırlık verdiler. Günün ikinci yarısında ders olmadığı için, kaldığı yurda ya da tuttuğu eve giden pek az olurdu. Üniversite yerleşiminin genel havası bizi büyülemişti ve ayrılamıyorduk. Öğlen yemeğini Yemekhane’de yedikten sonra çeşitli ders dışı uğraşlara dağılırdık. Spor yapar, özel ilgi kulüplerine katılır ya da gezerdik.

ODTÜ YURTLARI YENİ BİR YAŞAM

Yurtlar bölgesi yemekhaneye bir hayli uzaktır. Yurtta kalan arkadaşlarıma imrenirdim. Ben ailemin Ankara Yukarı Ayrancı’da bu amaçla satın aldığı dairede kalıyordum. Gelen gidenim eksik olmazdı ama, benim gözümde yurt yaşantısı bir başkaydı. Akşamları ODTÜ otobüslerine doluşup Ankara’ya giderler, yer içer eğlenirlerdi. Yurtlar bölgesi günün her saatinde cıvıl cıvıldı. Çünkü market, banka şubeleri, kafeterya, ODTÜ kitapçı dükkanı, vb. oradaydı.  Her zaman, o saatte dersi olmayan öğrencilerle dolup taşan bir bölge. Son dersten çıkıp, öğle yemeğini alan hazırlık okulu öğrencilerinin bir kısmı, sosyalleşmek için o yolu teperdi.

Hazırlık Okulunda çoğu ders günü akşama kadar üniversitede kalsak da, hava kararmaya yüz tuttuğunda, evlerimize ya da kaldığımız yurtlara giderdik. Evde kalanların toplu akşam eğlenceleri kendi bölümlerindeki ilk yıllarında başlardı. Ulus semti yakınlarındaki ünlü dönerci Kukla’ya gidilir, ya da Piknik Kafeteryasında Arjantin bira içilir, bazen da yemek yenirdi.  O Piknik Kafeteryası, Ankara’da okuyan tüm üniversiteli gençler için belki bir okul gibiydi. Sanki, yeme içme adabını, genel nezaket kurallarını belli etmeden öğreten bir yanı vardı. Arjantin birayı o devasa kupalarda birbiri ardına devirip sarhoş olmamak, öğrencilik namusumuzdu. En azından, buna çabalardık.

ODTÜ’lü olmak, kibar kentliler olmaktı. Kent kültürü ve kentli kimliği ODTÜ öğrencilerine, Ankara’da yaşamanın yanı sıra, üniversite yerleşiminde geçirilen zamanlardan da geçerdi. Çünkü Orada; öyle bir planlama, tasarım, ve mimarlık niteliği vardı sanırım. (Devamı haftaya)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı