REKLAMI GEÇ

TOPLUMSAL KÜLTÜRÜMÜZ NEREDE BAŞLAMALI

2 Kasım 2017 Perşembe

“Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.” Cumhuriyet bayramımızı kutlamış olduğumuz şu bir haftalık dönemde, Atatürk’ümüzün bu sözlerini anımsamanın tam zamanıdır kanısındayım.

Toplumların ve insanların kültürü doğru yerde, doğru zeminde başlatmaları gerekir. Bu doğru yer ya da zemin neresidir ya da nedir? Ruh mu, akıl mı, beden mi? Davranış mı, kişilik mi, terbiye mi?

Toplumsal kültürümüzü acilen doğru yerden başlatmak zorundayız. Bir kaç nesil ötesine fırlatılan bir ok olacak ve tam meyvesini bir kaç nesil sonrasında verecektir.

Biz Türklerin ileriki bir tarihte, yüzyıl ya da yüzyıllar sonra, Dünya tarihinin üstün bir kültürel olayı olma şansımız nedir? Bu günkü durumumuzla, korkarım koca bir sıfır.

Böyle olmayı hedeflemeli miyiz? Sanırım kesinlikle evet. Gerçek ulusal rehberimiz olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusumuz için böyle olmayı hedeflemiş olduğu açıktır. Geliniz şu tarihi sözlerini yeniden anımsayalım:

“Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli bir sebep olduğu inancındayım. Bunun için bir millî eğitim programından söz ederken, eski dönemin hurafelerinden ve doğuştan var olan özelliklerimizle hiç de ilişkisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, millî ve tarihî karakterimizle orantılı bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam gelişmesi, ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Gelişigüzel bir yabancı kültürü, şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür, zeminle orantılıdır. O zemin, milletin karakteridir.”

Görülüyor ki; yüce Atatürk toplumsal kültürümüzün doğru başlama yeri ya da zeminini, ulusumuzun kişiliği olarak tanımlamıştır. O kişiliğin yüksek niteliklerinin ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi gerekir. Yine Atatürk’e kulak verelim:

“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını anmaya olanak yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim’ diyemez.”

“Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve kapsamlı uygarlıklara da sahip olmuştur. Bunu aramak, araştırmak, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur.”

“Ulusumuz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez.” “Giriştiğimiz büyük işlerde, ulusumuzun yüksek yetenek ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur.” “Türk ulusu kahramanlıkta olduğu kadar, yetenek ve yeterlilikte de tüm uluslardan üstündür.”

Atamızın bu önemli, yaşamsal sözlerinden sonra biraz da diğer büyük düşünürlerin toplumsal kültür zemini üzerine söylediklerine değinelim:

“Toplumların ve insanlığın kültürü (papazların ve sahte papazların vazgeçilmez bir hurafeye dönüştürdükleri gibi) ‘ruh’ta değil, doğru yerde başlatmaları gerektiği kesin bir gerçekliktir. Doğru yer; bünye, davranış biçimleri, düzenli beslenme alışkanlıkları ve fizyolojidir. Gerisi, artık bunlardan sonra kendiliğinden gelecektir.” (Friedrich Nietzsche)
“Tapmadan sevmek, aşağılamadan eleştirmek gelişmiş bir kültürün davranışlarıdır.” (Erdal Atabek)
“Adaleti, yüksek bir yasa olarak benimsemekten vazgeçen millet, bu felaketini hiçbir başarı ile gideremez.” (W. E. Channing)

“Ülkede kültür işçisi yoktu. Halkın zekası uyuyordu. Cahillik bilgisizlik artıyordu. Kalabalıkla yoksulluk da artış gösteriyordu. Devlet yoksullaşıyordu. Ahlakça, fikirce, ekonomice iflasa sürükleniyordu. Oysa biraz okuyup yazmış olanlar, ülkenin haklı olarak kendi kalkınmasını (onlardan) bekleyeceği insanlar ne yapıyordu? Onlar budalaca, ama ilgi çekici uydurmaları okumaktan sarhoştular.” (Grigory Petrov)

“Kültür yaratmak için: Onu öğret, onu tanımla, onu yaşa, onu ölç, onu ödüllendir.” (Ari Weinzweig, Five Elements of Building an Organizational Culture.)

Tüm bu önermelerin sonucunda, ‘toplumsal kültürümüzü nerede başlatmalıyız’ sorusunun yanıtı yanı sıra, bu yanıtı ya da yanıtları yaşama geçirmenin kritik unsuru olan eğitime gelip dayandık. Ulusumuzu ilerletecek doğru eğitim ve öğretim yöntemlerinin uygulanmaya başlanması gerekiyor. Orta öğretimin İmam-Hatip’eştirilmesiyle, üniversitelerin medreseleştirilmesiyle olacak iş midir bu?

Naçizane ve kendi çapında, yalnızca kendisiyle yarışan bir kültür işçisi olarak karşınızdayım, değerli okurlarım. Halkımızın, kendi gerçek yükselişini beklemesi gereken o iyi eğitimli insanlardan yalnızca biriyim. Yazılarımı bu kavrayışla ve görev bilinciyle kaleme alırken, konu önceliklerimi de buna uygun belirlemeye çalışıyorum. Yazıma son verirken, şu çağrımı yeniden seslendirmemi mazur görünüz:

Toplumsal kültürümüzü acilen doğru yerden başlatmak zorundayız. Bunun için ilk iş, ulusumuzun kişiliğini ve tarihini doğru saptamaktır. İkinci iş ise; bu kişiliğe uygun kafa ve beden gelişimini, sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmayı ve doğru davranış kuralları edinmeyi halkımıza sağlayabilmektir. Gerisi, birkaç nesil içinde kendiliğinden çözüme kavuşacaktır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı