REKLAMI GEÇ

YAYGIN DİL YANLIŞLARIMIZ

15 Mart 2018 Perşembe

11. ve 13. yüzyıllar arasında Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime egemendi. Bu dönemde devletin resmi dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili” sayılmakta ve bu nedenle hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça-Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Öte yandan, Türkçe’nin gelişimine katkı sağlayan yazar ve düşünürler yine bu dönemde ortaya çıkmıştı: Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Dede Korkut gibi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde de; Anadolu Türk halkının ana dili olan Anadolu Türkçesi saray ve saraya yakın çevrelerde yetersiz denilerek hor görülmüştü. Kültür dilleri olarak görülen Arapça ve Farsça’dan yapılan yaygın sözcük ve kavram aktarımlarıyla Türkçe bir hayli sulandırılmıştı. Bunun sonucunda ortaya “Osmanlıca” denilen karma saray dili çıkmış ve kültür dili olarak kullanılagelmişti. Türk sanat musikisi güftelerinin birçoğu ve divan edebiyatı şiirlerinin tümü bu Osmanlıca ile yazıldı. Osmanlı İmparatorluğu, kapitülasyonlar döneminden başlayarak Fransız kültürünün de etkisinde kalmaya başladı. Dile bol miktarda Fransızca sözcük ve kavramlar girdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması, topraklarının işgali, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk önderliğinde yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması sonucu Türkçe’de yabancı sözcük ve kavramlardan arınma ve yenilenme gereksinimi gündeme geldi. Büyük ölçüde başarılmış olan bu dil devrimi sonucunda çoğu yabancı kökenli sözcük Türkçe’den atıldı, yerlerine Türkçe köklerden dil bilimsel üretilmiş öz Türkçe sözcükler bulundu ve çoğu yabancı kökenli kavram Türkçeleştirildi.

Günümüze gelindiğinde dilimizin yine yabancı sözcük ve kavramların bombardımanı altında kaldığını görüyoruz. Yabancı dilde şirket, işletme, dükkan ve toplu konut isimlendirmeleri çığ gibi arttı. Oysaki yetkin yazın insanları, bunların yerine kolayca sükseli öz Türkçe isimler bulabilirler. Bir de, İngilizce sözcüklerin konuşma diline alınması yaygın bir özenti haline geldi.

Türkçe karşılıkları olduğu halde çok yaygın kullanılan bu sözcüklerin yanlış kullanımı bir hayli yaygınlaştı. Buna en tipik örnek, sonu “siyon” ile biten İngilizce-Fransızca sözcüklerin sıfat hallerinin isim hali olarak kullanılmasıdır. Örneğin “bu işin organizesini biz yaptık” gibi bir tümcede (cümlede), aslında sıfat olan “organize” sözcüğü, isim hali olarak kullanılmaktadır. Oysaki bu sözcüğün isim hali “organizasyon”dur. “Organize” yapılmaz, edilir, “organizasyon” yapılır, edilmez. “Organize”nin Türkçesi “Düzenlenmiş”tir. “Organizasyon”un Türkçesi ise “Düzenleme”dir. Şöyle vahim bir yanlış oluşuyor: “Düzenlenmiş = X Kuruluşu” denmek istenen: “Düzenleme” (ya da “düzenleyen”)= X Kuruluşu. Sanırım anlaşıldı. Bu yanlışın sonsuz yaygın olması onu yanlış olmaktan çıkarmaz, daha da vahim bir yanlış haline getirir.

Yerel ağız ve lehçeleri dil yanlışı saymıyorum. Yerel folklorik değer olarak görüyorum. Öte yandan elbette ortak dil olarak her T.C. yurttaşının İstanbul Türkçesi öğrenmesi elzemdir. Yaygın yanlışları anlatmayı sürdürelim: “Ekmeği” yerine “ekmeğisi”, “yağı” yerine “yağısı” gibi yersiz takılar ekleme de ülkemizde yaygındır. “Gelir misin” yerine “geler misin” demenin çocuğa seslenme biçimi yapıldığı “Çocuktan Al Haberi” gibi TV programlarımız var. Oysa çocuklarımıza bebek ya da çocuk ağzıyla konuşulmaması gerektiğini tüm eğitimcilerimiz bilir.

Yaygın dil yanlışlarımız bunlarla da sınırlı değildir. Türkçe İmla ve Yazım Kılavuzu’nu ezber etmemiş herkes bolca Türkçe hataları yapar ve yapmaktayız. “Yanlış” yerine “yalnış”,“yalnız” yerine “yanlız” demek de yaygındır. Üstelik yalnız toplum değil, Türk medyası da dilimizi sıkça yanlış kullanmaktadır. “Karma Metafor” adı verilen yaygın hatayı “anlam karmaşası” ya da “anlam kayması” olarak dilimize çevirebiliriz. Alın size büyük bir medya kuruluşundan örnek: “Yatak odasındaki gardıropta sakladığı eşinin sevgilisini öldüren koca, 6 yıl 8 ay ağır hapse çarptırıldı”. Bu tümcenin yanlışı nerede? Bu anlatıma bakılırsa, adamın karısını gardıropta sakladığı, sonra gidip karısının sevgilisini bularak öldürdüğü anlaşılır. Bu tümcede ayrıca gereksiz tanımlama da yapılıyor. Gardıroplar zaten yatak odalarında bulunur, öyle değil mi? Bu tümcenin doğru anlatımı en iyi böyle olabilir: “Karısının gardıropta sakladığı sevgilisini öldüren koca, 6 yıl 8 ay ağır hapse çarptırıldı”.

“Geçtiğimiz hafta” yerine “geçirdiğimiz hafta” ya da “geçen hafta” demeliyiz. Çünkü geçen biz değil zamandır. “Müjdeli haber” yanlış, “müjde” doğru ve yeterli. Neden? Çünkü “müjde” Farsça “sevindirici haber” demektir. “Facia” ucuz atlatılmaz, çünkü ucuz atlatılan “facia” olmaz. Onun yerine “olası facia atlatıldı” ya da benzeri bir anlatım doğru olur. “gerçekleşen kaza” yerine doğrudan “kaza” denmelidir. Bu ve bunun gibi sayısız Türkçe yanlışlarımız vardır. Bazı örnekler vermekle yetiniyorum. Bir de, mümkün olabildiğince kısa cümleler kurunuz derim. Çünkü uzun cümlelerde, cümlenin öznesiyle sonundaki şahıs eki birbirini tutmayabiliyor. “Dahi” anlamındaki yani bağlaç olan “de”leri ayrı yazmaya özen gösterelim. Örnek: “Bende insanım, bende yanlış yaparım” değil, “ben de insanım, ben de yanlış yaparım” doğrudur. Bir örnek daha: “Ben de eski Denizli fotoğrafları var” yanlış, “bende eski Denizli fotoğrafları var” doğrudur.

Bu yazımın kolay okunması için, konuyu daha fazla sürdürmeyeceğim. Güzel dilimiz Türkçe’mize sahip çıkalım ve onu doğru konuşup yazmaya özen gösterelim. Bir yazar olarak yanımdan ayırmadığım üç kalın kitabım var: Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü ve Türkçe İmla ve Yazın Kılavuzu. Yazanlar için elzem, Türkçeyi doğru konuşmak içinse çok yararlı kaynaklardır. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır düsturuyla, Türkçe yanlışlarımızı düzeltmeye çalışalım ve bundan gocunmayalım derim değerli okurlarım.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı