REKLAMI GEÇ

ASIL ŞİMDİ PAMUKKALE ZAMANI!

20 Eylül 2016 Salı

Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü (DÖSİM) 19 Eylül 2016 tarihinde bir açıklama yayınladı.

Açıklamada, kurumun internet sitelerinde Haziran sonunda duyurusunu yaptığı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı 376 müze ve örenyerleri gişelerinin 07 Eylül 2016 Çarşamba günü topluca kiraya verilmesi işi ihalesinin iptal edildiği duyuruldu.

Bakanlık ve DÖSİM sitelerinde yer verilen bilgiye göre, “İhale Dokümanını 7 istekli almış ve 7 Eylül 2016 tarihinde gerçekleştirilen ihaleye 4 istekli katılarak teşekkür mektubu beyan etmişlerdir… İhaleye talep olmadığı için İhale Komisyonu tarafından alınan karar ile 2886 sayılı İhale kanununun 41. maddesinin c fıkrası kapsamında ihale iptal edilmiştir…”

BİZİMKİ ‘CAHİL’ CESARETİ!
Yaklaşık iki yıldan beri dilimizde tüy bitmişti. Hikayeyi çok yazdık. Son olarak Temmuz ayı içinde, beş gün boyunca konuyu yakın tarihte yaşanmış tüm serüvenleriyle özetledik. Özellikle 2008 sonrası hem Pamukkale, hem Laodikeia üzerinden devam eden tartışmaları değerlendirdik.

2006 yılında Pamukkale’nin İl Özel İdaresine devri süreci ve sonrasını, Laodikeia’nın işletme ve yönetiminin Denizli Belediyesi’ne devrini kaleme aldık.

Pamukkale’nin üzerinde oynanan devir oyununun 2012 yılında nasıl bir yoğunlukla sürdüğünü, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’un gişeler işletmesini TÜRSAB’a alabilmek için Denizli’yi nasıl mesken tuttuğunu, Laodikeia, Hierapolis, Müze Müdürlüğü, Tripolis, Kültür Müdürlüğü gibi kazı ve kurumlara herkesin gözünün içine bakarak nasıl ulufe dağıttığını yazdık.

Heyhat! Tüm bu yazılanların, açıklamaların karşılığı bizim ‘cahil’ ilan edilmemiz oldu. Sanki bilmediğimiz, başkalarının çok bildiği ‘gizemli’ bir durum varmış gibi! Sanki her şey başka bir seyir izlemiş, biz de saf saf gördüğümüze inanmışız gibi!

SATIŞ BÜFELERİ NE OLACAK?
Şimdi bunların tümünü geride bırakalım.

7 Eylül gişeler ihalesi resmi olarak iptal edildi. 1 Milyar 190 Milyon küsur TL muhammen bedel, her babayiğidin altından kalkacağı bir rakam değil. Nitekim ihale şartnamesini (katılımcı sadece şartnameyi elde etmek için 5.000 TL ödemek zorundaydı) alan toplam 7 şirket, ihaleye salonuna gelen ama sadece teşekkür edip ayrılan 4 şirket olduğu bakanlık açıklamasından anlaşılıyor. Sonuçta dün yapılan açıklamayla ihale resmi olarak iptal edilmiş oldu.

Yarın (21 Eylül) yapılacağı duyurulan satış ve ticari alanlar ihalesinin ne olacağı ise muamma. Muhammen bedel çok yüksek tutulmamış. 103 Milyon küsur TL olarak belirlenmiş. Bu ihaleye katılımı örenyeri satış büfelerinde son dönemde ortaya çıkan yasak ve kısıtlamalar belirleyecek. Eğer en önemli gelir potansiyeline sahip ilk 20 örenyeri ve müzede bu rakam karşılanabilecek olursa ne ala. Yoksa bu ihalenin de iptal edilmesi zayıf da olsa bir olasılık. Ne olacağını iki gün içinde göreceğiz.

İHALE KONUSU KAMU ÖNCELİKLİ
Burada bir başka noktaya değinelim.

2010 yılında, önceki Bakanlardan Ertuğrul Günay döneminde ihale edilip, sonra Ankara 3. İdare Mahkemesi tarafından 2015 yılında iptal edilen 48 örenyeri ihalesi işlemi ile ilgili Danıştay görüşü, yanılmıyorsam ‘ihalenin Devlet İhale Kanunu’na göre yapıldığı, oysa ihalesi öngörülen yerlerin kamu çıkarı öncelikli olduğu, o nedenle doğru olanın Kamu ihale Kanunu’na göre yapılması’ olduğu yönündeydi.

Oysa Bakanlığın son gişeler ve satış alanları ilanlarında her iki ihalenin de, “2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51. Maddesinin (g) Fıkrası uyarınca pazarlık usulü ile” yapılacağı duyuruldu.

Bu noktaya hukukçular nezdinde dikkat çekmek istedim. En azından bilgi olarak!

İŞE KOYULMA ZAMANI
Şimdi işe koyulma zamanı. Kapsamlı bir çalışmayla, hem kurumsal girişimler, hem de sosyal etkiler bundan sonraki gelişmelerin tayininde rol oynamalı.

Mesela Pamukkale Belediye Başkanı Gürlesin, ihale arifesindeki son açıklamalarında işletme taşeronu olmaya bile razı geldiyse, bundan sonrası için daha etkili bir mücadeleyle daha fazlasını elde edebilir.

Mesela Büyükşehir ile uyumlu biçimde sürdürülecek Pamukkale-Laodikeia mirasını sahiplenen kamuoyu baskısı, Bakanlığın en azından “ne oluyor” diye sormasına yol açabilir.

Mesela Büyükşehir Meclisinde muhalif Meclis üyeleriyle birlikte harekete geçebilir.

Mesela Ankara’da Muhalefet milletvekilleriyle birlikte hükümet düzeyinde görüşmeler yapılabilir.

Denizli işadamları ile birlikte oluşturulacak (yönetimi kamuda kalmak kaydıyla) konsorsiyum cinsi bir ekonomik oluşum yoluna gidilebilir, bu yapının örenyerleri yönetimlerine talip olması sağlanabilir. Bu tür bir yöntem başarılırsa, tüm ülkeye örnek olması işten bile olmaz.

Örenyeri algısı son yıllarda toplumda sıfırlandı. Bunu canlandırma yoluna gidilebilir. Yerel yönetimler eliyle halkın talebi canlandırılarak kamuoyu oluşumu güçlendirilebilir.

Eğitim kurumlarının, müfredat dışı zamanlarını değerlendirme seçeneği olarak örenyeri ve kültür gezileri tercih edilebilir.

Özellikle üniversite!Son dönemde yönetime yapılan atamaların sağduyulu olabileceğine ilişkin işaretler çoğalıyor. Etkisini Pamukkale ve diğer ören yerleri işletmelerinin yerel-kamusal yarar önceliğinde ele alınması için girişimlerle gösterebilir. Öğrencilerin bu alanda bilinçlenmesine katkı sağlayabilir.

Basın! Çok fazla umudum yok ama yine de yerel basının yerel kamuoyu oluşumundaki rolü hesaba katılmalı. Örneğin kıytırık spor haberlerini abartarak sayfa doldurmak yerine, o sayfanın dörtte birini bu işlere ayırabilir. Diğer kurumlar ilan ve duyurularla basını bu konuda teşvik edebilir.

Yukarıda sıralananlara ek olarak başka öneriler de dikkate alınarak ortak bir kampanya sloganı, ortak bir logo, ortak bir görsel sunum materyali oluşturulabilir.

Bu materyal eşliğinde tanıtım araçları devreye sokulabilir. Dijital, görsel, yazınsal araçlarla güçlü bir talep oluşturularak tüm kamuoyuna, bölgeye örnek teşkil edilebilir.

Bu örnek eşliğinde diğer illerde, bölgelerde benzer taleplerin ortaya çıkması kışkırtılabilir. Daha da sayılabilir…

PAMUKKALE KAMUSAL KÜLTÜR DEĞERİ!
Tüm bunların tek bir koşulu var: son zamanlarda mesnetsizce ileri sürüldüğü gibi “Pamukkale’nin Geliri Denizli’ye kalsın” yaklaşımı reddedilmeli. Amaç geliri gideri değil burada. Aksine, Pamukkale’yi bir Dünya Kültür Mirası olarak sadece para kazanılan yer olarak gören bakış açılarından korumak.

Bu günkü rant merkezi olarak gören TÜRSAB tipi anlayış da zaten Pamukkale’yi sadece para basma makinası olarak görme zihniyetinden kaynaklanmıyor mu?

Bu durumda “biz kazanacağımız paraya bakarız” zihniyetindeki TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’dan sizin ne farkınız kalacak?

Biz geçmişin mirasını geleceğe daha sağlam biçimde devretmekle yükümlüyüz. Yoksa üzümünü ye, bağına bakma! Bu mu yapılmak istenen?

***

Not: Konuyu polemik haline getirenlerin bizi cahil ilan etme cüretine küçük bir yanıt ve hatırlatma: Diyor ki, “Evime 15 Temmuz gibi, 31 Aralık 2013 gece yarısı baskın yaparcasına gelindi.” Oysa aynı gece, bir süredir yaşlılığa bağlı olarak kalp yetmezliğinden özel bir hastanede tedavi gören babası saat 00.30 sıralarında yaşamını yitirdi. O gece yarısı evde değil, vefat eden babasının cenazesi başında, hastanede milletvekilleri ve maiyetleriyle birlikte taziyeleri kabul ediyordu. O ortamda ‘baskın’ yapma cesaretini hangi bürokratya da görevli gösterdi doğrusu merak ediyorum!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı