Denizli Turizminin ‘Baltacı’sı!

Denizli Turizmi üzerine aylardın sürdürdüğümüz yazılarımız biliniyor.

Bu yazılar bir tesadüf ya da güncel bir gelişme üzerine kaleme alınmadı. Aksine zaman içinde önce fikir olarak olgunlaştı, devamında araştırıldı, nihayet sahada yapılan çeşitli çalışmalar sonucu yazıya dönüştü.

Yani öyle ucuz gazeteci fırsatçılığı falan değil. O nedenle arka planını hiç bilemeyen, düşünemeyen, buna yeteneği dahi olmayanların fikir ve emek hırsızlığı ile aynı kategoride görülmek biraz hakarete maruz kalmak gibi geliyor insana. İki de bir ‘çok etraflı bakıyorsun konuya’ diyen sığlık tüccarlarına duyurulur.

Aynı gruba bir çift söz daha; bu sütunlarda yayınlanan hiçbir yazı birilerine hoş görünme, birlerinin birilerine ‘giydirme’ sahası olmadı. Bildiğini okudu, duyduğunu test edip yazdı, gördüğünü yayınladı. Bir de alışık olunan dışında bir şey yaptı, soru sordu! Gerçi yazıların çoğu yanıtsız sorular manzumesi gibi kaldı ama olsun. Zaten yanıtı önceden verilmiş sorular niye sorulur ki?

Bu faslı belirtip geçmiş olalım.
***
Gelelim Denizli turizminin ‘baltacı’sına.

Bu hafta basının farkına vardığı ören yeri zamları uzun zamandır planlanıyordu.

Bu zammı isteyen tek bir kurum değildi.

Birisi Kültür Bakanlığı. O biliniyor.

Ama Bakanlığı yönlendirip kışkırtan kim? TÜRSAB.

Hani bu ayın ilk hafa sonu genel kongresini yapıp 20 küsur yıllık genel başkanını yeniden seçen,

Hala nasıl olduğu çözülemeyen bir biçimde örenyeri ihalelerini Devletten topluca alan,

Sonra bu ihale fırsatçılığı önce Danıştay’dan sonra idare mahkemesinden dönen,

Şu anda işlettiği 49 örenyerinin 48’inde işgalci olarak varlığını sürdüren,

İşgalci gibi görünmediği tek yer olarak elinde Pamukkale örenyeri işletmesi kalan,

Onun da ihale, sözleşme vs. şartları sır gibi saklanan;

Türkiye örenyerleriyle maymuncukla oynar gibi oynayan,

Henüz 15 Nisan’da, yani sekiz ay önce yaptırdığı zamma rağmen gözü doymayan,

Zam yapacağı bilindiği halde kongre öncesi bunu ilan ettirmeyen,

Şimdi de yeni yıl, turizm krizi, Rusya ve Asya’nın krizdeki rolünü bahane eden,

Bakanlıkla kol kola girip halkı bir güzel kandıran…

Daha sayalım mı? Hem de sayfalar dolusu.
***
Şimdi de yapılan zammın kime zarar verdiği tartışılıyor.

Kime zarar verdiği ortada. Aslolan kimin zarar verdiği.

İki zararlısı var bu işin:

Bir, TÜRSAB,

İki, Kültür Bakanlığı!

İki ahbap çavuş kol kola girmiş, kendilerini turizmde Rusya krizinin ‘Baltacısı’ ilan ediyorlar.

Ne de olsa “Baltacı-Katherina” efsaneleriyle yetişmiş tipik erkek nesli yönetiyor bu kurumları.

Ama baltaladıkları Türkiye turizmi o başka.
***
Deniyor ki, “Rusya ile yaşanan kriz turizmi vurdu!”

Evet, vurdu. Ama ne kadar vurdu?

Zaten sonuna yaklaşan sezonun hesaba katıldığı bir kriz değil miydi sanıyordunuz?

“Önümüzdeki kış aylarında arayı düzeltmek için fırsat doğar, nemelazım” diye düşülmediğini ya da?

O halde kime bu kendini acındırma halleri üzerine gelen zamlar?

İç turizmdeki dolaşımın, iç politikadaki dolaşıma tevdi edilmesinin bir aracı mı yoksa?

Bana öyle geliyor ki, yakın zamanda, yapılan zamları vs. meşru göstermek için “Rusya’ya havada, denizde dersini veriyoruz, karada da verelim. Zaten onlar bize Rusya vizesiyle zulüm etmiyorlar mı? Biz de zam yaparak onların gelmesini engelleyelim, görsünler günlerini” türü zeka özürlü açıklamalar duymamız beni şaşırtmaz.

Çok gülünç değil mi? Ama bu aptal, gülünç ve faşist zihniyet ürünü savunmayı yakında görebilirsiniz, sakın siz de şaşırmayın.
***
Hadi biraz da biz kışkırtalım:

Neden 35 lira olmuş giriş? Neden 50 lira değil?

Bu soru, bir aralar “Pamukkale’ye yapılan giriş zammı az” diyen ilgili müdüre gelsin!