REKLAMI GEÇ

ERDOĞAN’IN CÜZDANI

8 Ekim 2015 Perşembe

Putin’in Suriye’de yaklaşık bir yıldır beklenen doğrudan müdahalesi, Türkiye’yi, daha çok da Erdoğan’ı hazırlıksız yakalamışa benziyor.

Rusya dönüşü henüz iyi niyet demecini kağıda dökmeden Suriye’de arzu ettiği ‘güvenli bölge’de Rus uçaklarının hava saldırısı ile karşılaştı.

Sonrasında ‘kırgınlık havasında’ gelen demeçler bir birini takip etti.

“Bunu kabullenmek Türkiye’ye yakışmaz.” “Rusya, dostunu kaybederse çok şey kaybeder.” “Bize yapılan saldırı NATO’ya yapılmış demektir…”

Son Avrupa gezisinde, Avrupalı liderlerin söyleminde aradığını bulamadığı zaman sarf etti bunları.

Gerçekte neler olup bitiyor?

Türkiye, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi konusunda bu kadar hazırlıksız ve beklentisiz olabilir mi?

Ya da çok başka mecralardan gelen akıntının geldiği ve gitmekte olduğu yön konusunda bilmediğimiz başka şeyler bu çatışmada rol mü oynuyor?

***

Başka olasılıklar üzerine kafa yormak isteyenlere birkaç ipucu verelim.

Rusya konusunda uzmanlığı ile bilinen T24 yazarlarından Hakan Aksay, Rusya Yakındoğu Enstitüsü Başkanı Yevgeniy Satanovski’nin iddialarına yer verdi köşesinde. http://russnov.ru/evgenij-satanovskij-rossiya-svoej-operaciej-v-sirii-nastupila-erdoganu-na-karman/ adresinden ulaşılabilen haberde Satanovski, Türkiye değil, sadece Türkiye Cumhurbaşkanı’na dönük iddialar ileri sürüyor.

Erdoğan’ı “Suriye’deki iç savaştan kazanan temel ‘siparişçi’lerden ve teröristlerin ana sponsorlarından biri” olarak suçluyor. Yanı sıra IŞİD’le petrol ticaretinden milyarlarca dolar kazandığını sözlerine ekleyen Satanovski, Rusya tarafından Suriye’ye dönük hava harekatının “Erdoğan’ın en can acıtan yerine, cüzdanına bastığını” iddia ediyor.

Rusya Yakın Doğu Enstitüsü Başkanı ayrıca, “Suriye’den çalınan arkeolojik eserlerin satışı ve esir ticaretinin” Türkiye üzerinden düzenlendiğini belirtiyor.

***

Oldukça skandal bir yaklaşım gibi görünen iddiaları şimdilik bir kenara koyalım ve Cihan Haber Ajans’nın 7 Ekim Çarşamba tarihli haberine göz atalım.

Haber, “Ceyhan’dan petrol taşıyan 4 tankerin ismi listede neden yok” başlığını taşıyor.

Nisan-Haziran 2015 tarihleri arasında yapılan yüklemelerde 4 tankerin isim bilgisi listeden silinmiş ya da yer almayıp gizlenmiş. Enerji Bakanlığı ve Botaş konuya ilişkin sorulara yanıt vermeyip suskunluğunu koruyor. Ajansın geçtiği haberde görüşlerine başvurulan uzmanlar duruma “anlaşılmaz ve skandal” yorumu yapıyor.

BOTAŞ Ceyhan tesislerindeki tanklarda depolanıp dünya pazarlarına ilk defa 22 Mayıs 2014’te United Leadership isimli tankerle sevkiyatı yapılan petrol yaklaşık 1 milyon varildi.

Bu rakamı ölçü alarak kısa bir hesap yaparsak:

Her bir tankere yaklaşık bir milyon varil petrol yüklediğinizi düşünün, kaybolan, bilgisi gizlenen miktar dört milyon varil civarında. Bir varil petrolün uluslararası ölçü birimiyle kapasitesi 159 litreye karşılık geliyor. Bu hesapla kaybolan 4 milyon ton varilin miktarı da 636 milyon litre eder. Litresini 1 liradan pazarlasanız…

Peki Enerji Bakanlığı hangi önlenemez güce karşı suskun? Neden bilgi vermiyor? Onca petrolü alan ve satan kim?

Hangi ülkeye gidiyor?

Aracısı kim?

Türkiye’de bu rakamlara göz dikip tüm bürokrasiyi felç etme yeteneğinde olan devlet yetkilisi kim olabilir?

Ya da devlet içindeki öteki devlet?

***

Hadi canım sende!” demeyin.

Yakında Wikileakes tarafından Türkiye belgeleri başlığı altında bir dizi diplomatik ifşa yayınlanırsa sakın şaşırmayın. İçindeki bilgilere de şok olmayın.

Ne de olsa, ilk zamanlar belgelerde geçen Türkiye ile ilgili ( özellikle Erdoğan ve AKP ile ilgili olduğu söylenen) bölümleri, hangi güç bilinmez, bir şekilde manüple etmişti. Kimbilir, belki yayınlama zamanı gelmiştir.

İşte en çok onları merak ediyorum. O belgelerdeki (varsa) Tayyip Erdoğan’ın yükselişine dair ipuçları neler bilmek istiyorum.

***

Pek hazzetmediğim Fuat Avni tiplemesinin son yayını ilginç biçimde harfiyen doğru çıktı.

Bilal Erdoğan, İtalya’ya taşınmış. Avni hazmı güç iddialarda bulunuyor. Bununla da kalmayıp, yakın zamanda olacakları da sıralıyor. Akla uygun mu uygun.

Bilal İtalya’ya bursla filan gitmediğine göre,

Maaile Bologna’ya avdet ettiğine göre,

Koruma ordusunca etrafına aşılması güç bir duvar örüldüğüne göre,

Ne iş yaptığı, nasıl çalıştığı, neyle geçindiği, ailesine nasıl baktığı, koruma ordusuna, bakıcıya, hizmetçiye nasıl yetiştiği bilinmediğine göre,

Ev kirasını, harçlığını ve tüm diğer giderlerini babası cumhurbaşkanlığı maaşından gönderip karşılamadığına göre;

Bilal’in İtalya macerasını merak etme hakkımız var.

Hem de hayali görünen ama akla yakın tahminler yaparak var.

Durup dururken,

Babası ateşler içinde kılıç sallayıp aile birliğine ve parti savunmasına hiç olmadığı kadar ihtiyacı varken, neyin akademik kariyeri, neden şimdi diye sormaya hakkımız var.

Akdeniz, Yunanistan, İtalya güzergahında bir transfer olabilir mi? Neyin transferini yönetiyor olabileceğini araştırma hakkımız var.

Var oğlu var.

***

Tüm bu bilgi ve iddialar arasında bir bağ yok mu sizce?

Sadece şu hatırlatmayı yapıp noktalayalım.

17-25 Aralık sonrası yayınlanan baba-oğlu Erdoğan’lar arasındaki ses kayıtları şiddetle reddedilmiş, inkarı üzerine paralellik ve hainlik suçlamaları inşa edilmişti. Halbuki sonraki haftalardan hatırlıyorum, zamanın başbakanı Erdoğan “kanunsuz kayıt altına aldılar, Başbakanı dinlemek alçaklık, şerefsizlik, ahlaksızlıktır” diyerek zımnen o kayıtların doruluğunu teyit etmişti.

Şimdi de benzer bir dönem yaşadığımızı düşünüyorum.

Güncel olarak takip ederseniz, pek çok şeyin arka arkaya geldiğini görürüsünüz.

Bunlar sizce de tesadüf mü?

***

“Kaçıyorlar” başlıklı bu köşede yayınlanan yazımıza atıfta bulunalım.

Evet kaçıyorlar. Ama sadece onlar değil, bazıları da onlardan kaçıyor.

Ordu’nun farklı kademelerinden son günlerde yapılan açıklamalar oldukça açık bir kaçışın göstergesi bence.

Hava Kuvvetleri Komutanı “bir savaştayız” diyor. (Bu konuyu yazacağız.)

Genel Kurmay Başkanı, askerin kent içi çatışmaya girmemesi gerektiğini deklare ediyor.

Diğer yandan, Suriye’ye uluslararası bir mutabakat olmadan hiçbir nedenle girilmemesi gerektiğini beyan ediyor.

Henüz birkaç hafta önce meclisten teskere almış bir hükümete karşı söyleniyor bunlar.

Bunlar da tesadüf mü?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı