REKLAMI GEÇ

SEÇİM SONUÇLARININ MARJİNAL FAYDASI

12 Ağustos 2014 Salı

“Marjinal fayda”ya inanır mısınız?

Eğer inanıyorsanız, son Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına bir de bu çerçeveden bakmakta yarar var. Erdoğan’ın seçilmiş olması, İhsanoğlu’nun CHP ve MHP yerel seçim toplam oylarının altında kalması ya da Demirtaş’ın oy oranını arttırması, böyle bir analiz için bize yeterli verileri sunuyor.

“Marjinal fayda” ekonomik bir kavram. Neoklasik iktisat teorisi neredeyse bu kavram temelinde seyreden bir prensipler toplamıdır. Kısaca; Bir mal veya hizmet üretimi artarsa, o malın tüketiciye olan faydası artar. Tersi durumda da aynı doğrusal paralellik geçerlidir. Mal veya hizmetin azalması demek, tüketiciye olan fayda oranının azalması anlamına gelir.

***

Cumhurbaşkanlığı seçimi için sandık başına giden seçmenin fayda-zarar ilişkisi çerçevesinde ne kazandığı ya da kaybettiği, sadece adayların aldıkları oy oranı ile hesaplanırsa doğru bir analiz yapmış olur muyuz? Kanımca bu sığlıkta bir değerlendirme, sadece Erdoğan’ın kazandığı diğerlerinin ise kaybettiği sonucuna mahkum olur. Oysa bakış açısını matematiksel bir azalan-artan fayda ilişkisinden çıkarıp toplumsal portrenin hareketli ve değişken süreçlerine uyguladığınızda çok başka sonuçlara ulaşmak olanağı elde edilecektir.

***

Aslında geçen hafta “Diktatörün Fıtratı” başlığıyla yayınlanan köşe yazımızdaki görüşlerimizde milim değişiklik yok. Aksine o yazımızda öne sürdüğümüz argümanlar bu gün de geçerli ve sanırım bizim bakış açımızı doğrulayan verilerle sonuçlanmış bulunuyor.

Bu verileri bize sağlayan; doğrudan seçim sonuçları, seçime katılma oranı, seçimde oy kullanmayanların olası politik profili, ‘Kaybeden’adaylar ilgili siyasi çevrelerinin değerlendirmeleri, tek adayın kamu olanaklarını sorumsuz ve sonsuz biçimde kullanışı ve AKP sözcülerinin seçim öncesi yürüttükleri abartılı oy patlaması bekleyişinin bir balon gibi sönümlenişi olarak özetlenebilir. Bu arada seçimin ertesinde ortaya çıkan ‘Gül’ krizi bu verilerin son eklentisi olabilir.

***

Bu seçimlerde Erdoğan’ın başarısız oluşunun en tipik göstergesi doğrudan seçim sonuçlarıdır. 30 Mart 2014 yerel seçim sonuçları ile karşılaştırma doğru olacaksa, bu karşılaştırma başarısızlığı doğrulamaktadır.

Seçimde 15 Milyon civarında oy kullanmayan seçmen var. Bu rakam, iptallerle birlikte toplam seçmen sayısının ¼’ün den fazla. Önceki saptamayı ölçü alırsak, AKP kendi oyunu koruduysa, kalanı AKP profilini onaylamayan kitleye dahil edilmeli. Yani AKP’nin aldığı 20 küsur milyon civarındaki oy, aslında toplam oyların %39 oranına tekabül eder.

CHP ve MHP Genel başkanlarının ‘aslında biz başarılıyız’ mealinden demeçlerini dikkate almıyorum. O açıklamaları, hesaplamaların merkezine gelecek genel seçimlere yönelik olarak seçmen psikolojisini yerleştiren demeçler olarak anlıyorum. Ama gerçek olan şu ki, CHP ve MHP yükselişte değilse bile, AKP artık zirveden iniş için bavullarını hazırlıyor.

AKP yöneticilerinin %60-70 gibi afaki beklentileri sönümlendi demiştik. Böylesi beklentiler onlar açısından sadece seçmeni etkilemeye dönük manevra mıydı kuşkuluyum. Çünkü ciddi olarak kendi konumlarını kaf dağının zirvesinde görüyorlar ve bu rakamsal beklentilerinin doğru olması bana daha gerçekçi görünüyor.  Ayrıca sözcüleri Çelik başta olmak üzere tüm yönetim kadrosunun dehşet verici saldırganlıklarının, bizim görmediğimiz ama onların en azından sezinledikleri hangi olumsuzluklara işaret ettiğini merak ediyorum.

Gül’ün partiye dönüp politika içinde yer almak istemesi doğal gibi görünse de, AKP içinde daha 11 Ağustos sabahından başlayarak çetin rahatsızlıklara yol açması olasılığı çok güçlü. Nitekim son demeçler, kongre tarihinin geriye çekilmesi, Gül’ün üyeliği meselesi vb. bunun emareleri olarak değerlendirilebilir.

***

Herkesin teyit ettiği gibi bu seçimin en çok fayda sağlayanı Demirtaş olmuştur. Demirtaş’ın temsil ettiği demokrasi, barış, insan hakları, adalet vb. anlayışı kabul görmüş, umulmadık bir sempati toplamıştır. Bu ise göstermektedir ki, Türkiye toplumu, yeni ve daha güçlü demokrasi bağlarıyla örülmüş bir geleceğe giderek sanıldığından hızlı biçimde özlem duymaktadır. Konu PKK, terör, BDP etiketli HDP yaftalarının çok ötesinde algılanmaya başlamıştır. Kürt toplumunun özgürlüğü bağlamı, toplumsal yeniden yapılanmada öncelikli olduğunu kitlelere daha fazla kendini kabul ettirmektedir.

***

Sonuç olarak ‘marjinal fayda’ dediğimiz alanın bileşenleri sadece alınan oylar toplamı ve bunun oranları çerçevesine sıkıştırılamaz. Toplumsal yapının itiraz biçimi belirgin olarak ve sokakta tezahür etmeyebilir. Ama bu kez daha açık biçimde görüldüğü üzere sandıkta tezahür etmiştir. AKP’nin sunduğu ara kimlik bırakın üst kimliğe dönüşmeyi, kimlik olarak bile kabul görmeyeceği bir mecraya doğru sürüklenmektedir.

Marjinal fayda toplumun kendine sunulanı değil, kendi tercih ettiğini seçmeye doğru evrim gösterdiğini işaret ediyor. Dünyanın olanaklarını yığdığınızda bile bunu başaramayacağınızı öğretiyor. Bu faydadan kazananın her zaman görünen olmadığını, hesabın bu biçimde yapılmaması gerektiğini anlatıyor.

***

Birkaç satır da İhsanoğlu için; köksüz olana ‘türedi’ denir. En azından politika labirentlerinde dirsek çürütüp taban tepmiş olanlar bilir. İhsanoğlu böyle biriydi. Toplumun AKP’ye oy veren kitlesi dışında kalanları için hazmı güç bir adaydı. Nitekim kullanılmayan oy oranlarına baktığınızda bunun doğru olduğu ortaya çıkıyor. İhsanoğlu bir şeyi gösterdi, tıpkı AKP gibi, onun yöntemleriyle(copy-paste) kanırta kanırta kabul ettirmeye çalışacağınız hiçbir şey kolayca kabul görmeyecek. Görmedi de.

***

İnancım şu: AKP için çıkışın inişi başlamıştır. Çok değil orta vadede inişin somut sonuçları ortaya çıkacak. Önümüzdeki dönemde yeniden ele alınacak ve epeyce tadilattan geçirilecek diye düşündüğüm yeni anayasa görüşmelerinde ne çıkacağı da önemli değil artık. İsterse tek başkanlık sistemi çıksın. Akışın önünü kesmeye yetmeyecek.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı