REKLAMI GEÇ

SURUÇ’TA KATLİAM!

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Her şey geliyorum dedi.

Bundan önce yapılan çeşitli katliam girişimleri bir biçimde önlenmişti.

Bazıları önceden yakalandı, belli ki bazıları da caydırıcı önlemler sonucu vazgeçti.

Ramazan havası, bayram haftası derken, epeyce ertelenmiş kanlı temsiller nihayet sahnelenmeye başladı.
***
Katliamın sorumlusu kim?

Bu sorunun yanıtını herkes üç aşağı beş yukarı biliyor.

Asıl önemlisi göz ardı edilen, önemsenmeyen gündelik politika tutumlarının bu tür girişimlere etkisi.

Bayram namazından çıkıp bayramlık ağzıyla konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefine koyduğu HDP mesela…

Mesela, Kobani’de yaşanan süreç dahil, yakın dönem Kürt halk mücadelesini Bahçeli başta olmak üzere siyasi cenahtan pek çok etkili ve yetkilinin yok sayarak adeta hedefe dönüştürmesi.

Bu saldırgan üslubun, yok sayan tutumun, düşmanlık, kin ve katliam girişimlerine hoşgörü zemini hazırladığı nasıl inkar edilebilir?
***
Örneğini daha önce gördük, görmeye devam ediyoruz. Anlaşılan daha da devam edeceğiz.

Gezi’de açığa çıkan tiranlıktan zerre kadar geri adım atmış değil Erdoğan. İşine gelmediği sürece ölüm onun için en basit ifadeyle fıtratın tezahürüdür.

Bırakın Suruç’u, 301 işçinin Soma’da daha bir yıl önce göz göre göre katledilmesine dahi aynı mantıkla bakmıştı. Şimdi farklı düşündüğünü söylese bile inandırıcı olabilir mi?
***
Suruç bir katliam.

Ama Erdoğan için öyle olduğundan kuşkuluyum.

Diyarbakır katliamı gibi Suruç katliamı da yılları bulan Suriye politikalarının meyvesini kanla devşirmek olmalı onun için.

Öyle ya, henüz iki ay önce Diyarbakır’da aynı biçimde tezgahlanan katliamın gerçekleştiği saatlerde, hala Diyarbakır’ın temsil ettiği Kürt imgesine Karadeniz mitinglerinin birinde veryansın eden, “başınız sağ olsun” veya “geçmiş olsun” demekten imtina eden Erdoğan değil miydi?

Şimdi farklılık beklemek için bir nedenimiz var mı?
***
Bu yazı Suruç katliamından çok saatler sonra kaleme alındı.

Henüz Cumhurbaşkanlığı’ndan en küçük bir tepki yok. Başka türden olsaydı atmaca gibi dalardı olayın üzerine. Ama şimdi… Neden? Kıbrıs’tan yaptığı açıklama o kadar resmi, o kadar düz ve ruhsuz ki, istek dışı yapılmış olduğu seçilen sözcüklerin hamasetinden belli.
***
Şu saatlerde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklaması düştü haber bültenlerine.

Açıklamada çok önemli iki nokta var dikkati çeken. İlkinde devletin güvenlik organlarının konuya vakıf olduklarının altını çiziyor. “Bakın iddia ediyorum” diyor ve devam ediyor “Suruç’ta açıklama yapacak gençlerin tamamı kayıt altındadırlar. Orada kimler var Emniyet biliyordur. Kimse kimseyi kandırmasın. Devlet oraya kim gelecek kim gidecek biliyor.”

İkinci nokta daha da önemli,” “En önemli konu” diyor, “artık halkımız kendi güvenliğini almak durumunda. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımız kendi güvenlik tedbirlerini almalıdırlar.”
***
Son bir nokta.

AKP’ye avdet etmiş eski Kürt ve sol siyasetin acar yazarlarından ‘Birikimci’ Muhsin Kızılkaya, Mersin AKP milletvekili sıfatıyla ilk açıklamalardan birini yaptı. Öngörüsü, “Suriye gibi olabiliriz” oldu. “DAEŞ yapmış olabilir” dedi.

İyi de, bunu görmek için AKP milletvekili olmak gerekmiyordu Muhsin Bey!
***
Suruç’ta katliamın bilançosu şimdilik 28. Daha da çoğalmasından korkuluyor.

Umarız çoğalmaz. Yitirilen onca genç insanın yeri doldurulmaz ama aileleri, dostları ve yoldaşlarına başsağlığı dilemekten alıkoymaz bizi. Sadece onların mı? Tüm Türkiye ve bölge Halklarının başı sağ olsun.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı