REKLAMI GEÇ

BİZDE KALMADI, SİZDE VAR MI?

24 Ocak 2012 Salı

“Vurulduk ey halkım unutma bizi… Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler…”(*)

Önce Prof. Dr. Muammer Aksoy’u katlettiler. Tarih, 31 Ocak 1990. Evinin önünde güpegündüz takır takır vurdular, hocayı. Geriye sadece birkaç boş kovan kaldı. Dosya FAİLİ MEÇHUL! O gün bugün ne bir kanıt, ne katiller, ne arkasındaki eller… YOK!

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun öğrencisi, sonra Ankara Hukuk Fakültesinin ışık saçan dev bir hocası. Hukuk Fakültesini tüm derslerden tam not alarak bitirir, Zürih de doktora yapar ve fakültesine hoca olarak döner. Türk Hukuk Kurumunun ve Ankara Barosunun Başkanlığını yapar. Binlerce ‘adalet ve demokrasi aşığı’ öğrenci yetiştirir. Son olarak 1989’da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurar ve genel başkanı olur. Daha ne kadar suç işlesin benim hocam? Katline ferman yazdılar…

Sonra 24 Ocak 1993 Pazar günü Uğur Mumcu katledildi. Onu anlatmaya gerek var mı? Yılmaz bir hukuk adamı, namuslu bir gazeteci. Bağımsızlık, vatan, namus, hukuk, adalet ve demokrasi kavramlarının timsali.

Onu ilk kez 1982 yılında Hukuk Fakültesi kantininde gördüm, herhangi biri gibi çay içerken. 1980 darbesinin en baskıcı günlerini yaşıyorduk. O günlerde Mumcu fakültede, gazetede, konferanslarda, panellerde cuntaya meydan okuyordu. Ankara’nın sinema salonlarında paneller yapılırdı. Tarık Zafer Tunaya ve Coşkun Üçok hocalarla birlikte o karanlık günlerde hukuk adına, adalet adına, demokrasi adına gümbür gümbür konuşurdu. Bizler deli gibi alkışlardık, onun bu deli cesaretini. Panellerde karşısında kim vardı, hatırlayan var mı? Darbe yönetiminin hukuksuz uygulamalarını savunan kimdi? Demirel’den Evren’e, Özal’dan Erbakan’a, Eh 10 yıldır Erdoğan’a kadar tüm liderlerin en … gazetecisi. Şimdilerde darbe ve 12 eylül karşıtı ve tüm zamanların TV gülü, elma yanaklı, hiç yaşlanmayan hanım.

Atatürk’ün tam bağımsızlık ilke ve inancıyla, her türlü gerici, baskıcı ve sömürücü güce karşı koyan Sevgili Uğur Mumcu’nun da katline ferman yazdılar. Öldürüldüğü yeri alelacele süpürdüler. Cinayetin üzerindeki sis perdesi giderek kalınlaştı.

İki değerli hukuk ve düşünce adamının, adaletin ve demokrasinin iki yılmaz savunucusunun ölüm tarihleri Adalet ve Demokrasi haftası oldu. Geçen 19 yılda geldiğimiz yer “Yargısız Adalet, Adaletsiz Hukuk”. Demokrasi mi? O bir tren. Uygun istasyona gelinceye kadar binilen ve artık inme zamanının yaklaştığı zavallı tren.

Adalet ve Demokrasi haftasında ülkemizde yaşanan faili meçhul cinayetler, haksızlıklar, yolsuzluklar karşısında suskun kalmayacağımızı ve aydınlarımızı unutmayacağımızı bir kez daha dile getirelim, unutmayalım, unutturmayalım.

“Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi…”(**)

(*) (**) Sesleniş, U.Mumcu

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı