REKLAMI GEÇ

BELDE-İ TAYYİBE

15 Ağustos 2013 Perşembe

BELDE-İ TAYYİBE

Geçtiğimiz Pazar günü vüzeradan, AB Nazırı Egemen Bey’in inciler dökülen açıklamalarını okuduk. Gözden kaçıranlar için satırbaşlarına tekrar bakalım.

İstanbul’un adını “Belde-i Tayibe” olarak anmış. Yanlış anlaşılmasın, “güzel belde” manasına. Yoksa “Belde-i Tayyip” demiş olsa, Tayyip’in beldesi demiş olacak, öyle demiyor.
Başbakanın pek yakını Egemen beyin açıklamasından birkaç cümle cımbızlayalım. Yerel seçimlerde İstanbul ve 39 ilçesinin tamamını alacaklarını ve hedefin yüzde 60 oy almak olduğu söylüyor ve devam ediyor:

“İstanbul’un Sayın Başbakan için ayrı bir yeri var. Çünkü bu sokaklar, yeni Türkiye hayalinin doğduğu yerdir. İstanbul vatanımızın bu yeni kurtuluş destanının yazıldığı yerdir. Bu şanlı belde atalarımızın bize bıraktığı en nadide mirastır. Burası Belde-i Tayyibe’dir. Yani güzel beldedir. İlk defa 1453’te fethedilen bu muhteşem şehir tam 541 sene sonra 1994’te tekrar fethedildi. Ve bir zamanlar kaderine terk edilen İstanbul 1994’te adeta yeniden doğdu. 1453’te bu aziz şehri Fatih fethetti, 1994’te de Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan burada gönülleri fethetti. İstanbul Türkiye’nin can damarıdır… O yüzden bu şehri korumak ve kollamak için biz, her an her saniye teyakkuz halinde olmalıyız. Önümüzde çok kritik bir seçim var. Hatta bir değil 3 seçim, belki bir de referandum var…”

Demek ki neymiş? İstanbul’u 1453’ten sonra 1994’te yani Tayyip Bey belediye başkanı olduğunda, yeniden fethetmişler. Onun için burası Belde-i Tayibe imiş. Severim bu Osmanlıca tamlamaları.
Sanki, 1918’den 1923’e kadar düşman işgalinde kalan İstanbul, Kurtuluş Savaşının sonunda geri alınmamış, beş yıl düşman çizmelerinin çiğnediği sokaklarda yeninden Türk Bayrağını dalgalandıran ordular hayalmiş, tarihte böyle bir olay hiç yaşanmamış, yakın zamana kadar her yıl 6 Ekim’de kutlanan kurtuluş törenleri uydurmaymış gibi. Asıl işgal 1923’te başlamış ve 1994’te son bulmuş.

Artık hiçbir şeyi saklamıyorlar. Kurtuluş Savaşından, Cumhuriyetten, Mustafa Kemal’den bahsetmek bir yana, Cumhuriyetin tüm kurumlarına yönelik “fetih” anlayışı açıkça sürdürülüyor.
Her yeri ve her şeyi fethetmek ruhlarına işlemiş. Kamu kurumları, üniversiteler, yargı, ordu, medya, ekonomik gücün kontrolü, sivil toplum kuruluşları yavaş yavaş elde edildi, ediliyor. Direnen kurumlar, sıranın kendilerine de geleceğini biliyor.

Egemen Bey’in açıklamaları aslında bir korkuyu da ifade ediyor. Biliyor ki, Türkiye’de siyasette güç olmak ve gücünü korumak yerel yönetimden geçiyor. Yerel yönetimleri eline alan ve iyi kullanan, genel seçim başarısını ve iktidarı elinde tutar. İstanbul gerçekten Türkiye’nin can damarı.

Onun içindir ki Başbakan asli görevi olan İstanbul’un yönetimini hiç elinden bırakmadı. Kentin imarındaki değişiklikler onun onayından geçiyor. Neyin nereye yapılacağına o karar veriyor. İmar demek rant demek, kontrolü elde tutmak lazım.

Yerel seçimlere yedi ay kaldı. Son dönemece giriliyor. Egemen bey ve partisi İktidarı elde tutmanın yolunun İstanbul’u almaktan geçtiğini çok iyi biliyor. Yukarıya aldığımız sözleri, cümle cümle ve dikkatle irdelemek lazım, niyeti apaçık ortaya koyuyor.
Umalım ki muhalefet durumun farkında olsun.
Yoksa Belde-i Tayyibe, Belde-i Tayyip olacak, memleket de sultanın mülkü…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı