REKLAMI GEÇ

KİM KAZANDI?

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Fetocu generallerin yarım yamalak demokrasimizin içine etme girişiminden bu yana üç hafta geçti. Toz duman yatıştıkça darbe girişiminin önü, arkası yavaş yavaş aydınlanıyor.

Aslında her şey yıllardır ortadaydı. Ne Amerika, ne de oyuncağı olan Gülen hedeflerini hiç gizlemedi. Biri Ortadoğu planlarında aksamaya yol açacak iktidar değişikliğine asla izin vermiyor, gerekirse ‘bizim oğlanlar’ dediklerine darbe yaptırıyor, diğeri de Türkiye’yi ‘ele geçirip’ yönetme sevdasını her fırsatta söylüyordu.

Nisan 2013’te yayınladığımız ALTIN OPERASYON adlı yazımızda uzunca anlattık (İsteyen denizlihaber.com arşivine bakabilir). Gülen, 2000’lerin başında defalarca yayınlanan sohbetlerinde şunları vurguluyordu;
“Bizim yetiştirdiğimiz nesil, altın nesil bir gün Türkiye’yi ele alacak. Altın nesil önce mülkiyede, adliyede ve askeriyede en etkili noktalarda yer alacak. Sonra Türkiye’nin kaderi 2015 yılına kadar değişmiş olacak. O güne kadar, kendinizi saklayın. Uygun zaman ve zemin bulduğunuzda hedefinize doğru iki adım atın, durun, bekleyin. Tepki gelirse bir adım geriye atın, orda durun. Başlangıçtan bir adım ilerlemiş olursunuz. Tekrar iki adım atmak için uygun zamanı bekleyin. Sabırlı ve kararlı olun…” Fazla söze gerek var mı?

1970’lerde camilerde vaizlik ederken keşfedilen bu cevher, yıllar içinde hızla büyüdü, özellikle ABD’nin ‘bizim oğlanlarının’ yaptığı 1980 darbesinden sonra semirdi ve 2002‘de kurulan AKP iktidarında gördüğü olağanüstü himaye ile ejderhaya dönüştü ve altın vuruşunu yaptı.

ABD destekli dinci/gerici darbe girişiminin sebebi Türkiye’de iktidarın zorla el değiştirmesini sağlamak gibi görünse de görünmeyen sebebi, ABD’nin bölgesel çıkarlarına aykırı tutum almaya kalkan Türkiye’nin hizaya sokulmasıdır.
Bu girişimle milletin göz bebeği ‘Türk Ordusu’ kepaze edilmiş, bölgedeki askeri caydırıcılık gücünü tümüyle yitirmiştir. Türk istihbaratının ‘hikaye’ olduğu ortaya çıkmıştır. ‘Enişte’nin istihbaratı, devlet istihbaratından daha iyidir. Ya da istihbarat, sandığımız gibi ‘milli’ değildir.

Darbe girişimi, içe içe geçmiş birçok senaryo içermekte, fakat kazanan hiç değişmemektedir.

Darbe başarılı olsaydı ABD ve Gülen kazanacaktı. Bizler; bağımsız, demokratik, aydınlık ve çağdaş Türkiye sevdalıları kaybedecektik. Darbe başarısız oldu yine ABD ve başka yandaşları kazandı, yine biz kaybettik. Ordumuza olan güvenimizi kaybettik, eksik gedik özgürlüklerimizi kaybettik. Yarım yamalak demokrasimiz, en az 40 yıl geriye gitti. İktidar, ilan ettiği ohal ile hukuku askıya aldı. Kurunun yanında bolca yaş da ateşlere atılacak, çok üzülecek, acı çekeceğiz.

Darbecilere, onlara arka çıkan emperyalistlere, bunu fırsata çevirip siyasi rant peşinde koşanlara lanet olsun!
Peki ya umut? Hiç mi umudumuz kalmadı. Kaldı elbet!

En büyük umut sensin kardeşim. Darbeye kalkışanların önüne çıkan, her fırsatta ve her zeminde darbeye karşıtlığını haykıran vatansever kardeşim, sen.

Günlerdir Türkiye’nin meydanlarında bayrak göstererek, Taksim’de, Gündoğdu’da ; ‘ne darbe ne dikta’, ‘özgürlükçü demokrasi, eşitlik, adalet’ diye haykıran, bin yıldır bu topraklarda kardeşçe yaşamayı başarmış insanlar.

Tek umut sizde!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Ziya Tıkıroğlu   -  Bağlantı 6 Ağustos 2016, 20:29

Çok doğru söylersin Zafer bey,çok şey kaybettik alçak darbeyle,ama yaşanan bunca darbelerden ayrı olarak, halkın uyanışını kazandık, Atatürk sevdasını tazeledik, birlik ve beraberlik deyip, küfürlü konuşmalara biraz ara verdik. Dilerim akıllandık.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı