REKLAMI GEÇ

DEVLET GELENEĞİ

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Devlet geleneği, devletin yönetilmesine dair tecrübelerin tamamından oluşur. Bu gelenek tarih içinde süregeldiği için, statükonun da kökenlerini aldığı ideolojik dayanaklardan birisidir. Devlet geleneğine sahip olan uluslar, kendi kültürleri ve bağımsızlık bilinçleri ile övünç duyarlar. Özgüvenleri de çok gelişmiştir.

Çin, İran, Rusya, İngiltere ve biz Türkler, son bin yılı aşkın süredir aynı coğrafyada bağımsız ve egemen devletlere sahip uluslardır. Kendi içinde farklı etnik-dini unsurlar bulunsa da, ulus bilinci yüksektir. Türklerin diğerlerinden farkı, sınırları değişse ve sayısı 16 olsa da daima egemen devletler kurmalarıdır.

Bu uluslar, savaşlar kaybetseler de egemen devlet olmayı bir şekilde sürdürmüşlerdir. Bağımsızlık kavramı halklarının ruhuna işlemiştir. Yüz yıllar boyunca dünyanın süper gücü olmayı başarmış Osmanlı, Avrupa, Afrika ve Orta Doğu’da devasa büyüklüğe ulaşmasına karşın komşuları İran ve Rusya ile hep iyi geçinmeye gayret etmiştir.

1979’dan bu yana ABD, İngiltere ve Avrupa’nın tamamını çok rahatsız eden İran’ı, diğer bölge ülkeleri gibi işgal edememeleri, İran’ın sahip olduğu bu bilinç ve gelenekten ötürüdür.

Batı dünyasının Anadolu coğrafyasındaki ‘Türk İşgali’ni hazmetmediği, her fırsatta Türkleri bu coğrafyadan atmaya veya etkisizleştirmeye çalıştığı herkesin malumudur. Son iki yüz yıldır bu çaba yoğunlaşarak ve yöntem değiştirerek sürmektedir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Sevr Anlaşması’yla yağmaladıkları Anadolu’yu ‘baş belası Türkler’ yine ellerinden bilek zoruyla almıştır. Mustafa Kemal, mucizesini ulusun bağımsız ve egemen devlet olma bilincini harekete geçirerek gerçekleştirmiştir.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalizm yöntem değiştirmiş ve Türkiye’yi güçsüzleştirerek, sömürgeleştirme ve kendisine mahkum etme, yoluna gitmiştir.

Bu sıkıcı cümleleri niye kuruyorum?

Geçen yazımızda 15 Temmuz girişiminin asla ‘milli’ olmadığını, bunun emperyal bir projenin parçası olduğunu, ABD ve Batı dünyasının işin tam göbeğinde olduğunu anlatmaya çalıştık.

Başarısız darbe girişiminden sonra, son günlerde yaşadığımız acı olaylar bize henüz ‘maçın bitmediğini’ hatırlatıyor. ABD ve proje ortakları darbe girişimi ile elde edemedikleri sonucu, PKK, IŞİD ve benzeri terör örgütlerine yeniden start vererek, almaya çalışacaklar.

Önümüzdeki günlerde toplumu infiale sürükleyecek bombalı saldırılar, suikastlara devam edecekler. Hedef, bin yıldır birlikte yaşadığımız etnik ve dini farklılıklarımızı düşmanlığa çevirmek.

Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi ayrışmalara ve iç çatışmaya sokmak için yapılan kalleş saldırılarla kurulan tuzaklara düşmemek gerekiyor.

Bin yıllık devlet geleneği işte bunun için çok ama çok önemli. Kötü yönetilse de insanın bir devletinin olması, kendini bir devletin yurttaşı olarak görmesinin değeri kaybedilince anlaşılır. Örneğin, işgal altındaki Irak, Suriye gibi ülkelerin vatandaşı olmak ve pasaportunu taşımak ile egemen bir devlet vatandaşı olmak arasında dağlar vardır.

Anadolu’nun hoşgörüsü ve alçak gönüllüğü ile tanınan insanının, ruhunun derinliklerindeki bağımsızlıkçı, devlet geleneğine sahip ve ona bağlı karakteri en güveneceğimiz yerdir.

Aman ha tuzaklara düşmeyelim. Enseyi de karartmayalım.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı