MÜMKÜN

Alaturka başkanlık sistemi öngören AKP’nin Anayasa değişiklik tasarısı, Bahçeli’nin sıkı desteği ve MHP’li vekillerin sözde gizli kullandıkları ‘evet oyları’ teker teker kontrol edilerek 330’un üstünde bir sayı ile meclisten geçirildi.

Nur topu gibi bir referandumumuz oldu. Nisan ayında OHAL koşulları altında yapılacak. Reis, sandığa, “OHAL ile gidilmesi çok daha rahat bir zemin de hazırlayabilir” diyor. Kendisi için rahat olacağına şüphe yok.

Basitçe ve kısaca OHAL şöyle bir şey. TBMM kanun yapma yetkisini KHK’larla hükümete devretti. AİHM’ye giden yol kapalı, zira ilk iş AİHS askıya alındı. KHK ile 24 saat olan gözaltı süresi 30 güne çıktı. Artık gözaltındaki kişinin avukat yardımı alması hiç kolay değil. Soruşturma ve kanıtlar avukattan bile gizli. Görüşmeler kayıt altında. Tutuklanan kişi veya avukatı dava açılana kadar iddiaları öğrenemez. Devlet kişinin mal varlığına ve banka hesaplarına el koyabilir. Şirketlere el koyup, kayyumlara devredebilir. İstediği derneği, vakfı, gazeteyi, televizyonu kapatabilir. Bütün bunlara karşı yargı yolu kapalı. Yargı yolu o kadar kapalı ki, örneğin karakolda işkence gördüğü iddiasıyla yapılan şikayet bile KHK nedeniyle soruşturulamaz.

OHAL koşullarının soğuk kış koşullarını aratmayan sert ikliminde Cumhurbaşkanı, AKP ve diğer destekçileri “rahat bir ortamda” halkın evet oyunu alabilmek için özgürce propaganda yapacaklar.

Babaların babası Sedat Peker, “15 Temmuz’da Fethullahçı Terör Örgütü’nün üyelerine karşı nasıl ki sokaklarda olduysak, referandumu yapmamak adına sokaklara çıkan birileri olursa, onları sokaklarda bekliyor olacağımızı şimdiden özellikle söylemek isterim…” derken,

Maltepe CHP Gençlik kollarından bir genç ‘Hayır’ yazılı afiş asarken, Polis Gazetesi yazan kimliklerini gösteren kişilerce evine kadar izlenip silahla yaralanırken,

Şehir hatları vapurunda, referandumda hayır oyu verilmesi masajı içeren bir şarkıyı söyleyen gençler, iskelede ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan gözaltına alınmak isteyip, halkın tepkisi ile şimdilik serbest bırakılırken, Halk Partisi mensupları ve diğer muhalif olanlar korku ve baskıları yenebildikleri ölçüde hayır propagandası yapacaklar.

Cumhurbaşkanı Anayasa tasarısını bugün yarın keyifle onaylayacak ve arkasından hızla meydanlara inecek ve ‘Evet’ kampanyasının lokomotifi olacaktır. Cumhurbaşkanlığından, hükümete, belediyelere ve mahalle muhtarlarına kadar tüm devlet aygıtı, devletin olanca gücü ve maddi imkanlarıyla ve medya gücünü dibine kadar kullanarak ‘evet’ kampanyası yaparken ve iktidar mensupları CHP’yi HDP, PKK, FETO ve IŞİD’le yan yana göstermeye çalışırken, Halk Partisi ve diğer ‘HAYIR’ diyenler, kısıtlı bütçe ve medya imkanlarıyla çarpışacaklar.

Peki bu koşullarda HAYIR çıkar mı? Elbette çıkar. Çıkmalı! Çıkacak!
Zor olacak, ama imkansız değil. Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir!

İçinde bulunduğumuz vaziyet, ne Kurtuluş Savaşı koşullarından, ne de “gerçekçi ol imkansızı iste” diyerek Dünya’yı dize getirenlerin koşullarından daha ağır değil. Özgürlük rüzgarı estirmek ve umut yaratmak, her şeyin ötesinde.

İktidarın siyasi tuzaklarına düşmeden, derhal sokaklara çıkıp insanımıza dokunarak, elini tutup, gözünün içine bakarak vatan ve cumhuriyet sevgisini hatırlatmak; Türkiye’nin ekonomisi çökerken, terör ve savaş sürerken, işsizlik ve sosyal sorunlar dağ gibiyken 15 yıldır her imkanı elinde olmasına karşın bu sorunları çözemeyip, hala muhalefetteymiş gibi eleştiriler yapan iktidara, başka bir derdimiz kalmamış gibi Alaturka başkanlık vermenin yanlışlığını anlatacağız.

Üstelik bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durumunu etkilemeyeceğini de vurgulayarak, Hayır, çıkarsa mevcut siyasi düzenin korunacağını, bunun da daha özgür ve daha demokratik bir Türkiye için umutları yeşerteceğini de vurgulayarak.

Sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara, odalara ve elbet barolara ve avukatlara büyük iş düşecek. Prangaya vurulup esir edilen THEMİS’in katledilmesini engellemek için mücadele kaçınılmaz.

Vakit o vakittir.