YA KİMİN KİMİ EMDİĞİ BELLİ OLMAZSA…

Geçen yazımızda Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız, sözüyle başlayan tartışmalara değinmiş ve konuyu imam-cemaat ilişkisine dair atasözleriyle yorumlamıştık.  Ata sözleri doğrulanmaya devam ediyor.

Habere bakın!

Atatürk’e hakaretten sabıkalı eski Milli Gazete yazarı Hakan Albayrak, Habertürk’te bir televizyon programında Atatürk için “Mustafa Kemal düpedüz ırkçıydı, dilde bile ırkçıydı. İlk çeyrek yüzyıl tamamen ırkçı bir dönemdi. Cumhuriyet zaten her bakımdan yanlış kurulmuştur” demiş.

RTÜK telefon yağmuruna tutulmuş. RTÜK, İzleme ve değerlendirme dairesinin raporunun ardından, hukuk müşavirliğinden görüş istemiş.

Bakın RTÜK hukuk müşaviri neler yumurtlamış; “…Hakan Albayrak, programda Atatürk milliyetçiliğinin etnik bir milliyetçilik olduğunu, Atatürk’ün Türklüğü bir ruh hali veya bir vatandaş kimliği olarak gördüğü şeklindeki yerleşik anlayışın yanlış olduğunu, Mustafa Kemal’in düpedüz ırkçı olduğu, dilde dahi ırkçı olduğunu, Gençliğe Hitabe’sinde geçen asil kan sözünün bunun bir tezahürü olduğunu belirtmiştir. Bütün Cumhuriyet tarihinin bu şekilde olmadığını, yüzyılın ilk çeyreğinde böyle bir anlayışın hüküm sürdüğünü ve bu şekilde Cumhuriyet yönetiminin yanlış kurulduğunu ifade etmiştir.”

Sonuç malum. RTÜK yapılan yayına ceza vermemiş. İyi mi? Alın size şahane bir milliyetçiliği ayaklar altına alıp ezme, örneği. Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz cazibesi ve bu sayede beleşinden aferin almak da cabası.

*          *          *

Geçelim kim kimi emecek, mevzuuna.

Sağlık hizmeti herkese parasız ve kolay ulaşır hale geldi, Sağlık Bakanlığı memleketin sağlık sorunlarını tümüyle çözdü ya. Şimdi  de anne sütü bankası mucizesini gerçekleştirecek. Anne sütü verilemeyen bebeklerin hayatı süt bankasına bağışlanan anne sütüyle kurtarılacak. Buraya kadar hiçbir şey yok. Gayet güzel.

Bakanlık bu projeyi başlatmadan Diyanetten ve ulemadan fetva istemiş. Bilim adamlarına soracak değildi elbette. Cümbüş bundan sonra kopuyor işte. Bağışlanan sütü emen çocuk büyüyünce, bağış yapan annenin çocuğuyla evlenirse ne olacak? Ulema bu çocuklar süt kardeşi olurlar, caiz değildir, demiş haklı olarak.

Kürtaj, organ nakli, cinsiyet değişikliği, estetik operasyonlar, sezaryen gibi caiz olması mümkün olmayan tıbbi uygulamalar hala nasıl serbest olur, pes! Derhal tüm tıbbi mevzular için ayrı ayrı fetvalar alına! Boşuna mı her kürtaj bir cinayettir, dedik kardeşim?

Konuyu dağıtmayalım. Süt bankası işine Burdur  Müftüsü şiddetle karşı çıkmış. “Kimin sütünün kime verildiği, kiminle kardeş olduğu ve kimlerle akraba olduğunun mutlaka bilinmesinde fayda var. Ancak o şekilde olursa uygulanabilir. Yoksa kimin kimi emdiği belli olmaz, kimin sütüyle beslendiği belli olmazsa çok büyük mahsurları olabilir. Kimlerin kimlerle kardeş olacağı ve belki o kardeşlerin birbirleriyle evlenmeleri söz konusu olacak” demiş.

Eşek kadar herif amcasının, dayısının, halasının, teyzesinin 15 yaşındaki kızını alırsa sıkıntı yok. Sütünü bağışlayan bir ananın sütünü içen bir çocuk, hayatı boyunca görmediği bağışçının çocuğuyla evlenirse caiz olmayak.

Kimin kimin emdiği belli olmazsa, olmaz değil mi? Emen de emdiren de belli olmalı nitekim…