REKLAMI GEÇ

YEDİ DÜVEL

11 Eylül 2017 Pazartesi

Artık her şey algı yönetimi, gavurlar PR diyor. Ne yaptığınız değil, kamuoyunun yaptığınızı nasıl algıladığı çok önemli.

Misal, deveyi hamuduyla götür ama yolsuzluk yapana acımam, diye yaygara kopar, en namuslu sen ol. ABD’nin yaptığı gibi hidrojen bombası dahil her türlü nükleer silahı üret, dünyayı terörize et, kirli ve kanlı emperyalist politikalarla Dünyanın kanını em, kıç kadar Kuzey Kore nükleer denemeler yapıyor diye ortalığı velveleye ver. Medyayı kontrol altına al, her Allahın günü, ‘ver mehteri’.

15 yıldır bizi yönetenler iktidarı korumak için bu PR işini iyi kullandılar. Geriye doğru bakın en çok eleştirdikleri mevzu neyse aynen ve bizzat icra etmişlerdir. Bugün kendilerinden başka herkes nasıl Fetullahçı ise veya her eleştiri ‘terör diliyle konuşmaksa’, yarın yine suçladıklarıyla yan yana gelmeleri sürpriz olmayacaktır. İş ki seçim şartları gerektirsin.

İktidarda kalabilmek için içeride OHAL koşullarının sağladığı ‘keyfi iktidar rahatlığıyla’ siyasi ve ekonomik her karar alınıp, her istenen konuda üç beş imza ile hukuk düzenini alt üst eden KHK çıkarılabiliyorsa, dış politikamız da bu uğurda feda edileli çok oldu. Önemli olan PR, yani halkın algısı, gerisi boş.

Lakin hariciye politikamızdaki PR işi giderek fiyaskoya dönüştü. İçeride kahraman görünmek için önümüze gelene dayılanalım, dışarıda işi nasılsa idare ederiz, derken iş şirazesinden çıktı. Alttan her türlü alışverişi sürdürürken, üstten İsrail’e ‘van minüt’ çekmek tatlı bir güç sağlayınca, bu kafayla önümüze gelene tosladık ve galiba sonuna geldik.

Orta doğuda her türlü tavizi verme karşılığı sağlanan ‘batı desteği’ yalan oldu. Özetleyelim;

Almanya Başbakanı Merkel, Avrupa Birliği’nde Türkiye’ye yer olmadığını, Türkiye’nin hukuk ilkelerinden uzaklaştığını, bu nedenle ekim ayında yapılacak Avrupa Konseyi toplantısında, Türkiye ile yürütülen AB üyelik müzakerelerinin dondurulması ya da tümüyle kesilmesini öneriyor.

Fransız hükümet sözcüsü Castaner, Türkiye’deki mevcut siyasi durumun, bu ülkenin AB’ye üyelik müzakerelerine devam etmesini imkansız hale getirdiğini, söylüyor.

Hollanda ve Avusturya’nın tavrı malum. Avrupa ile ilişkiler nanay yani. Rusya’ya domat bile gönderemiyoruz.

Yunanistan’la epeydir dalaşmıyoruz. Ama bunda Ege’deki 16 tane adacığı işgal edip, asker çıkarmalarına ses çıkarmıyor oluşumuzun payı büyük elbette.

Suriye ve Irak politikamızın şahane sonuçları ortada. Herkes Esad rejimiyle anlaşıp işi bağlayacak, biz iyot gibi kalacağız. Amerika ve Avrupa destekli PKK, YPG ve Barzani ittifakı artık bizi hiç tanımıyor. Barzanistan 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu yapacak. Bizim anayasa referandumu gibi maçın sonucu önceden belli. Sözde ‘savaş sebebi’ saydığımız bu mevzu dışişleri bakanının bile ilgisini çekmiyor.

Bizimkilerin ilgisi, Myanmar ve Arakan’daki Müslümanlara. Arakan’a uluslararası yardım çağrımıza ‘tek dostumuz’ Katar, 100.000 dolar bağışlarken, aynı Katar Harwey Kasırgası’ndan zarar görer Teksas’lı kardeşlerimize 30 Milyon dolarcık göndermiş. B. Arap Emirlikleri de 10 milyon vermiş Teksas’a.
Asıl büyük dert ABD. Artık bizimkileri hiç sallamıyor. Hayırsever Zarrab’la Halkbank Genel Müdür Yardımcısını attılar içeri, aylardır yatırıyorlar. Şimdi de saat sever eski bakan Çağlayan, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan hakkında da tutuklama kararı çıkarmışlar.

Yetmezmiş gibi Cumhurbaşkanlığı’nın 15 koruma polisi hakkında da tutuklama kararı çıkarmışlar. Hani Mayıs ayında, elçilik önündeki Türkiye karşıtı göstericileri pataklayan polisler. Dahası ABD, cumhurbaşkanlığı korumalarına silah satışını da yasaklıyor.

Dış politikayı, algı yönetimiydi, PR’dı diye içerideki siyasi iktidara malzeme yapınca ne hale geldik? Tarihte ilkleri yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin önceki ekonomi bakanı ve devlet bankasının en üst yöneticileri ülkeden burunlarını çıkaramaz hale geldiler. Koruma polislerine tutuklama kararı da devlet prestijinde koca bir delik açıyor.

Yaşananları ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir adım’ olarak niteleyip ‘pis kokular geliyor’ söylemiyle FETO’nun ABD yargısını etkilediği iddiasında bulunmak dışarıda zaten tutmaz, ama içeride de inandırıcı olmaz. Ne FETO’ymuş arkadaş, ABD devletini ve yargısını da ele geçirmiş, diye kimi inandıracaksınız?

Bence, yedi düvelle savaşıyoruz, konulu yeni bir PR çalışması yapmak lazım. Bu da tutmazsa işiniz yaş.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

YUNUS AKAGÜNDÜZ   -  Bağlantı 11 Eylül 2017, 22:32

sayın gönenç güzel tespitlerde bulunmuşsunuz kaleminize sağlık. Okuyanların anlaması, okumayanların da kafalarını ellerinin arasına alıp düşünmeleri dileğiyle iyi günler dilerim.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı