REKLAMI GEÇ

ŞEHREMANETİ

27 Eylül 2017 Çarşamba

İktidara gelmek ve iktidarını korumak için hiç bir zaman niyetini ve öfkesini gizlemedi. Kendisinden olmayanlara en ağır şekilde sözlerle yüklenmekten kaçınmadı. Sol’un tüm renkleri, laisizmi savunanlar, STK’lar, bir dönem üniversiteler, basın, yargı ve askerler hışmından nasibini aldı. Karşısına aldıklarına öyle sert sözlerle yüklendi ki yarattığı kutuplaşma tabanını korumasını sağladı. Zaman içinde karşısına aldıklarını neredeyse tümüyle tasfiye etti. Karşıtlarına en sert şekilde yüklenmek, yıpratmak ve tasfiye etmek temel siyaseti oldu. Bu yöntem, siyaset konusu değişse de hiç değişmedi.

İktidarı sürdürmenin bir ayağı bu şekilde sürekli değişen sert propagandalar ise, diğer ayağı da maddiyat. İşin daha önemli yanı siyasetin finansmanı. Yardım kolisi ve beleş kömür bekleyenden, devlet kadrolarında iş isteyenine ve ballı ihale bekleyen yandaş işadamına kadar her kesimin beklentisi aynı, para. Atılacak her adımda harcanacak para nereden bulunacaktı?

Özelleştirme paraları ve devletin kasasındakiler ‘hazıra dağ dayanmaz’ misali çabucak bitti. Dış borçlanma desen nereye kadar. Sürekli finansman belediyelerden sağlandı, sağlanıyor.

AKP kadroları, 1994 ve 1999 yerel seçimlerinde test ettiği belediye silahını, 2004’den itibaren çok daha etkili kullandı. Dünyada örneği yok, belediyeleri müthiş bir siyasi güce dönüştürdüler. Bir nevi belediye mucizesiydi olup bitenler. Hele ki büyük şehirlerde belediye elindeyse genel seçimlerde maça 3-0 galip çıkıyorlardı.

Belediye Kanunu, Kamu ve Devlet İhale Kanunları, Belediye Gelirleri Kanunu gibi yerel yönetim kanunları hızla ve birçok kez değiştirildi. Belediyeler, kamusal denetimden uzaklaştı, birçok belediye şirketi kuruldu. Bu şirketler eliyle hem kamu kaynakları ticari malzeme olarak kullanıldı, hem de hesap verme derdi olmadan keyfince milyonlar harcanabildi. Ankara’nın gücü ve teslim alınan yargı ile muhalefet partilerinin yönettiği belediyeler, denetim kıskacında kıvranırken AKP belediyeleri alabildiğine özgür davrandılar.

Belediyecilikte imar planları ve inşaat her şeyin başı oldu. Buradaki olağanüstü rant son 10-15 yılın en önemli siyasi finansman aracına dönüştü. Özellikle büyükşehirlerdeki imar uygulamaları, ‘win-win’ formülüne göre yapıldı. Arazi/inşaat sahipleri imardan kazandıkları olağanüstü rantı paylaşmaktan kaçamazlardı, paylaştılar. Bitmek bilmez imar ve inşaat işleri belediyelerin, dolayısıyla siyasetin en önemli kaynağını oluşturdu.

Reis, geçen hafta partili 884 belediye başkanına alarm verdi. Metal yorgunluğu dedi, ayak uyduramayanlar değişecek dedi ve ekledi “Belediyelerdeki başarımız, 2019’daki seçimi alabilmemizin en önemli ayağıdır. 2019 Mart’ı bizim için olmazsa olmazdır. Aday olacak belediye başkanlarımız, şu anki mevcut belediye başkanlarımız hedefi 2019’un Kasım’ına koymalıdır.”

Daha ne desin? 2019’daki başkanlık seçimi için en önemli silahını, belediyeleri derleyip toplamak gerekiyordu. Toplantıdan sonra büyükşehirler başta, bütün belediye başkanlarının yüreği pıt pıt!

Ankara’yı kaybetse koltuk sallanır, mazallah İstanbul Belediyesi’ni kaybetse, başkanlık gider. Başkanlık giderse, sonrasını düşünmek bile felaket. Bu kadar risk alacak değildi ya.

İstanbul Belediyesi, seçime giden dönemde finansmanın ve iktidarın en önemli anahtarı. Alıverdiler Topbaş’ı. Sözde istifa etti, sözde belediye meclisi seçim yapıp kalan bir yıldan fazla süre için başkan seçecek. Çoktan bellidir kimin şehremini olacağı. Şehr-i İstabul’un aileden birine emanet edilmesi sürpriz olmaz. Önümüzdeki günlerde Gökçek ve diğer AKP’li başkanlar da epeyce terleyecek.

Reis ve AKP cephesinde durumlar böyle. Peki ya muhalefet cephesi? Onlara da şöyle seslenelim; Demek ki neymiş? Genel seçimde başarı aranıyorsa önce belediye kazanılacakmış, kongre başarıları iktidara giden yolu açmıyormuş…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı