REKLAMI GEÇ

DESAV’I BIRAKIP KAÇAN KİM?

29 Ocak 2015 Perşembe

Son günlerde, Denizli Turizm Kültür Sanat ve Tanıtım Vakfı (DESAV) deyip duruyorum. İki haftadır (DESAV) demeden önce, Vakfın açılımını uzun uzun yazmak zorunluluğunu hissediyorum. Çünkü 5 yıla yakın zamandır, bir zamanlar Denizlide kültür ve sanat denilince herkesin aklına gelen DESAV, neredeyse unutulup gitmiş gibi. Aktif çalışmalarını 2000 Yılının Temmuz ayında başlayan DESAV, 2010 Yılı Temmuz ayına kadar 10 yılın sezon süreci olan 80 aylık çalışmalarıyla, çok güçlü 170 eserle hizmet verip gelmiştir. Detaya girmeden DESAV çok önemli olan bu hizmetleri, yönetim kurulu üyelerinin her birinin canla başla çalışmaları sayesinde başarmıştır. Yoğun geçen bu 10 yıl süresince Vakfın başkanlığını ben üstlenmiştim. 2. Başkanlığını da Sayın Müjdat Keçeci yapmıştı. 21 Ocak 2015 günü gerçekleştirilen genel kurulda yeni Valimiz bile bu durumu, (Vakıf kültür sanat etkinlikleri çerçevesinde Denizli’ye çok güzel hizmetler sunmuş) diyerek değerlendirmiştir.

2010 Yılının Temmuz ayına gelindiğinde, dönemin Valisi ve meslektaşım ve dostum dönemin Belediye Başkanı Sayın Zeybekçi, bence yanlış değerlendirmelerle Vakfa karşı tavır takınmışlar, Vakfın çalışmalarını sürdürdüğü Çatalçeşme Parkı içindeki İbrahim Çallı Sanat Evi’ndeki 2 odalık çalışma ofisini terk etmemizi istemişlerdi. Hemen ertesi günü kiramız altındaki 2 odayı boşaltıp, dönemin Rektörü Sayın Fazıl Ardıç’ın yardımıyla yeni çalışma büromuzu oluşturmuştuk. Darbe bununla bitmemiş, bir tek çalışanımıza verilen destek bile geri çekilince, başkan olarak ben kendimi Vakfa zarar verir hale gelebileceğim endişesiyle, görevimden istifa etmek zorunda kalmıştım.

Yaz tatilinde olduğum dönemde konu Belediye Meclisinde bile tartışma konusu olmuş ve bizzat Sayın Zeybekçi basın mensuplarının önünde, alınganlık yaptığımı söyleyip ortamı yumuşatmaya çalışmıştı. O haftaki yazımda ben de, (alınganlık değil, kırılganlık) diyerek, 10 yıl süreyle Denizli’nin bir vakfı olan DESAV’a verebildiğim hizmetlere karşılık olarak alınan bu tavra kırıldığımı vurgulamıştım. Tabi ilk zamanlardaki gibi bizlere ve Vakfa arka çıkacak valimiz de yoktu. Ayni zamanda Sanayi Odası gibi güçlü bir kuruluşun da başkanı olan 2. başkan Müjdat bey ise ilgililer nezdinde hiçbir girişimde bulunmamış, sadece istifa edip terk ettiğim Vakıf Başkanlığına geri dönmemde ısrarcı gibi görünmüştü. Kendi kararımla ayrıldığım, hiçbir çıkarım olmadan hizmettir diye çalıştığım Vakfın başına geri dönüp gelmemin bir anlamı olabilir miydi bilemiyorum. Sayın Keçeci ile Vakfın hiç bir şey yapamayacağını tahmin ettiğim için, 10 yıl hizmet etmiş birisi olarak (onursal başkan) adıyla görev verilirse, ayni şevkle yeniden çalışabileceğimi söylememe rağmen, Sayın Keçeci karşı çıkmış ve çekilmemin daha doğru olacağını hissettirmiş ve her şey orada bitmişti.

Sayın Keçeci son genel kurul gündemini hazırlarken (Vakfımızın dağıtılması konusunun görüşülmesi) diye madde koymuş. Gündemde kendi imzası gerekirken, Sayın Valimize imzalatması çok manidardır. 5 yıl süresince hiçbir iş yapamamış, bu süreçte doğru dürüst bir genel kurul dahi toplayamamış, genel kurulu Kasım ayı başında toplaması gerekirken, kanunsuz olarak Aralık sonunda tebliğ etme cüretini göstermiştir. Bütün bu ve benzeri yanlışların sahibiyken, Valimizin ve genel kurulun önünde hiç sıkılmadan ve kabaca herkesi orta sahaya davet edip şahsımı kastederek, (Vakfı bu hale getirenler yönetimi bırakıp kaçanlardır. Ben dört yıldır vakfın başkanlığını yürüttüm. Ancak hiçbir faaliyette bulunamadık.) diyebilmiştir. Madem bu işi beceremediniz ve görevden istifa edip ayrılanlar daha önce bu iş çok iyi becermişlerdi, neden beğenmediğiniz bizleri hiç çağırıp yardım istemediniz? Gururunuz mu elvermedi bilmem ki. Sonuç olarak ve kısacası bu durumda Sayın Keçeci hiçbir beceri ve güvene layık olmadığını kendisi kanıtlamıştır. Hiç istenmez, ama bunca yakınlık ve dostluklara da yazıklar olmuştur.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Cihan   -  Bağlantı 30 Ocak 2015, 11:13

DESAV’a sahip çıkılamayacaksa, Denizli’de büyük etkinlikler organize edilemeyecekse yanan sinemanın yerine yeni sanat merkezi ve İncilipınar’a devasa Kültür ve Sanat merkezi neden yapılıyor ki?Alt yapı oluşturulurken planlama ihmal edilmemeli derim.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı