REKLAMI GEÇ

ZAMANA DİRENEN KENT TRİPOLİS (1)

14 Nisan 2014 Pazartesi

denizli-tripolis-tarihin-pesinde-h

Tarihin Peşinde adıyla başladığımız yazı dizisi Tripolis antik kenti ile son buluyor.
Bir yılı aşkın bir zaman boyunca devam eden yazılarımız, Denizli bölgesinin tüm antik yerleşmelerini kapsamıyor. Önemli olduğuna inandığımız ama gidip yeniden görme fırsatı bulamadığımız yerleşme alanlarına haksızlık yaptığımızı biliyorum. Örneğin, Çivril Işıklı’nın üzerine kurulduğu, Bergamalılar tarafından kurulan Eumeneia, yine Bergamalıların kurduğu Babadağ bölgesindeki Attuda, Trapezapolis kentleri ya da Tavas bölgesinde trajik biçimde yok olmuş Sebastapolis vd.

Ne yazık ki, içinde bulunduğumuz yıl için geliştirdiğimiz ve önümüzdeki haftalar içinde yayına girecek olan başka bir yazı dizisi projesi nedeniyle artık arkeoloji yazılarımıza nokta koyacağız.
Umarız başka sebeplerle gidişlerimiz, adı geçen ve geçmeyen diğer antik kentlerimize ilişkin gözlem yapma fırsatı verir ve biz bir dizi içinde değilse de, serbest stilde o kentlerimizle ilgili yeniden yazma fırsatı buluruz.

***
Tripolis ile ilgili söyleşimiz çok yeni değil. Ekim-Kasım ayları içinde yapılmış uzun bir söyleşinin yayına hazırlanmış hali. Ancak, 2013 yılı kazılarının tamamlanıp, artık ‘mutfak’ çalışmasına geçildiği bir dönemde yapıldığı için eskidiği söylenemez. Dolayısıyla Kazı Bilimsel Başkanı Yard.Doç.Dr Bahadır Duman ile kazı alanında yaptığımız röportaj, yeterince güncel bir söyleşi olarak okunabilir.

ic-1Bahadır Hoca’yı yeni tanıdım. Ancak uzun zamandır aynı bölgeyi kazıyor hissine kapılıyorsunuz. Tripolis üzerine etraflıca bilgi derinliğine sahip. Konuya sizin istediğiniz gibi odaklanabiliyor. 

Kentin tarihi her zaman ilgimi çekmiştir. 2007 yılından beri düzenli olarak her sezon gidip yeni açılan kazı açmalarını, buluntuları, tespitleri ve restore edilen alanları gezmeyi ihmal etmedim. 2007’de başlayıp üç sezon devam eden Ege Üniversitesi kazılarını ve o kazı sonuçlarını, dönemin kazı başkanından görüş alıp çokça fotoğrafladım. Üzerine hatırı sayılır yazılar yazıp, röportajlar yaptım ve belgesel programına konu ettim. 2009 yılında sona eren o ilk dönem sonrası yıllarca içim sızladı. Hep savunduğum gibi, bölgenin belki de toprak altında kalmış en sağlam yapıları buradaydı. Kazı yapılmadığı sürece ise çobanların otlağı, kaçakçıların ziynet madeni, sorumsuz kamu yöneticilerinin kolayca üzerinde tepineceği bir devlet arazisinden başka bir şey değildi.
2012’de başlayan kazıların ilk yılı yerine ikinci yılında görüştüm Bahadır Hoca ile. İyi ki öyle yapmışım, ilk yıl yapılan çalışma ancak, yılların tahribatına önlem almakla geçebilirdi, nitekim öyle olduğunu hoca ile konuşmalarımız teyit etti.

Şimdi ise yeniden düzene girmiş bir kent kazısı örneği ile karşı karşıyayız. Tam bu aşamada Bahadır Duman bize yapılan çalışmaları, hedefleri ve projeleri ile çalışma kaynaklarını, yöntemlerini anlattı.
Aşağıdaki röportajın bunca zamandır yayınlanmamış olmasının tek sebebi, yerel seçim dönemi ile örtüşen bir zamana denk gelmesiydi. O hay-huy içinde kaybolup gitmesini istemedim.

ic-9

TRİPOLİS KAZILARI NE ZAMAN BAŞLADI?

Yaşar Tok: Ne zaman başlandı kazıya?

Bahadır Duman: 2012 Haziran’ında başladık burada çalışmalara. Daha önce 1993 yılında, bir aylık kısa bir dönem çalışma yapılmış. Sonra 2007 yılında Ege Üniversitesi’nden Aytekin Erdoğan’ın bir çalışma dönemi var Müze Başkanlığında. Sonra 3-4 yıllık bir ara veriliyor. 2012 Haziran’ında da Müze Başkanlığında bilimsel danışman sıfatıyla biz kazıya yeniden başladık.

Y.Tok: Yrd.Doçent kazı alamıyor, o nedenle müze müdürlüğü başkanlığında sanırım?

B.Duman: Evet, Müze Müdürlüğü başkanlığında devam ediyor.

BAKANLIK DESTEĞİ-VALİLİK DESTEĞİ

Y.Tok: Bakanlık ödenek çıkartıyor. Vali’nin açıkladığı İl Özel İdaresi’nden gönderilen harici rakamlar var. Bakanlık size nasıl bir destek veriyor?

B.Duman: Bakanlık 2012’de 100 bin TL civarında destek, 150 bin TL civarında ek destek verdi. Valilikten 400 bin TL civarında destek aldık. 2013’de Nisan’da başladık çalışmalara, hala devam ediyoruz. 800 bin lira civarında bir para Valilik, 100 bin lira Bakanlık tahsis etti. Aslında müze denetimindeki kazılara Bakanlık çok fazla ödenek vermez. Yani onların bütçesi daha düşüktür ama bizi bir kazı başkanlığı gibi görerek Bakanlık her yıl diğer antik kentlere verilen para kadar bize de ödenek gönderdi. Bununla kalmadık, PAÜ’ye 2012’de 100 bin liralık bir proje yapmıştık, 2013’de yeni bir proje yaptık ve 150 bin lira daha aldık. Bilimsel projeler bunlar. Daha çok makine teçhizat alımı için kullandık. Türk Tarih Kurumu’na bir proje yaptık, düşük gelebilir belki ama 5 bin lira gönderdi. Ama ne yaptık, kırtasiye giderlerimizi karşıladık. Yani bize bu para yatırıldı, biz bununla idare edelim demedik, yetkili yerlere başvurduk. Yine bu yıl güzel bir haber, bunu da ilk kez sizinle paylaşıyorum; Güney Ege Kalkınma Ajansı’na Tripolis’in etrafının çevrilmesi projesiyle ilgili başvurduk. 6 km’lik alanı şimdi çeviriyoruz. Proje kabul edildi, 400 bin lira da oradan destek alıyoruz.

ic-5

YILLIK ÇALIŞMA SÜRESİ-ÇALIŞAN SAYISI

Y.Tok: Sizin bu yıl buradaki çalışmanız ne kadar sürecek, çalışan sayısı ne kadar?

B.Duman: 2012’de 32 işçimiz, arkeolog, desinatör, mimarlardan oluşan 18 personel vardı. Ayrıca 15 arkeoloji bölümü öğrencisi vardı. 2013’te 45 işçiyle çalıştık. 2012’de 18 Haziran da başladık, 8 Kasım’a kadar arazide çalıştık. Ama çalışma kışın da devam etti laboratuvarda arkeologlarla, desinatörlerle. Buradan çıkan eserlerin envanter çalışması yapıldı. Kayıtları çizimleri vs. değerlendirdik. Nisan’da tekrar araziye çıktık ve şu ana kadar da çalışıyoruz. Yani 12 ay çalışıyoruz aslında. Ama bunun 6 ayı arazide 6 ayı laboratuvarda geçiyor.

Y. Tok: Şimdi şunu bir netleyelim hocam, 12 ay çalışmak, 12 ay kazı yapmak! Yıl boyunca neler yapıyorsunuz?

B.Duman: bunun 6 ayında kazı çalışması yapılıyor. Tabi bu yıla göre değişir, bazen 5 ay arazide, 7 ay laboratuvarda çalışılır. Bazen 6-6 paylaştırılır. İşin durumuna göre onu ayarlıyoruz. Yani bizim işimiz ilk etapta toprak altında saklı olan bilgiyi almak. Bilim insanı bunu gözetmek zorunda. İlk etapta amacımız bu bizim. Arazide çalışmalar bittikten sonra bitmiyor iş, restorasyonun yapılması lazım. Eğer restorasyonu tamamlayamazsak çıkan eserlerin hepsi bir iki kış geçirdikten sonra deformasyona uğrayacak, bunu engelliyoruz. Ondan sonrada çıkan bütün malzeme bilimsel anlamda değerlendiriliyor. Bunu işin uzmanları yapıyor tabi. Tek başına bir kazı başkanı bununla başa çıkamaz. Şimdi bir kilise var mesela, kiliseyi Doç. Dr. Fahriye Bayram çalışıyor, Bizans işlerini o yapıyor. Etnografik ve biyolojik analizleri jeoloji bölümünden iki doçentimiz var onlar çalışıyorlar. Sonra yazıtlarımızı İtalya Salento’dan epigraflarımız var onlar yapıyor. Yani inter(bileşik) bir çalışma olmaz ise kazı ile başa çıkamazsınız.

ic-6

Y.Tok: Kazı için ayrılan ödeneğin ne kadarı işçiye gidiyor? Ne kadarını çalışma, ne kadarını koruma amaçlı ayırıyorsunuz?

B.Duman: Özel İdare tarafından tahsis edilen paranın tamamı işçi ücreti, operatörler, personelin ücretleri ve restorasyona gidiyor. Üniversiteden yaptığımız proje ile de makine teçhizatı, yani bilgisayar alımları, yazıcılar, fotoğraf çekimleri, çıktıları sağlamaya çalışıyoruz.

____________________________________________________

FC_Kis450x150

____________________________________________________

MİMARİ ÇALIŞMALAR

Y.Tok: Şehrin mimari özelliklerinden söz edebilir miyiz?

B.Duman: Şimdi Roma kentleri Helenistik bir gelenektir aslında. Izgara planıyla yapılır genelde. Bu bölgelerde bunu hep görüyoruz. Hierapolis ızgara planı, Laodikeia ızgara planı ile aynı. Tripolis tıpkı onlar gibi tipik Roma kenti. Helenistik kökenli bir kent. Tabi bundan öncesi var mı, var. Geç Kalkolotik döneme kadar gidiyor buranın geçmişi.

ic-10

Y.Tok: Siz en erken hangi döneme kadar gidiyorsunuz?

B.Duman: Şu anda mimari anlamında M.Ö 5.yy. seramik buluntularımız var. M.S 10.yy’a kadar burada yerleşim olmuş, ama kent küçülmüş. Geriye doğru 5.500’e kadar gidiyor burası. Yani ana caddelerden bir tanesinin üstündeyiz. Orjinalinde bu cadde 10 metre ama daha sonra Bizans döneminde sur duvarı yapılmış buraya. Onun için sizin gördüğünüz duvardaki sütunlar, mimari bloklar daha sonraki bir evrenin sur duvarı olduğu için Roma yapılarından sökülüp burada kullanılmış. Telaşla yapılmış bir işlem. Bu ana caddelerden bir tanesi doğu-batı yönlü. Bir de kuzey-güney yönlü bir caddemiz var. 11 metre genişliğinde, bağların içerisine kadar devam ediyor. İlerideki asfalt yola kadar. Asfalt yolun 100 metre ilerisinde mermer kapı var, şehre giriş oradaydı aslında. Ama şimdilik orada bir kamulaştırma yapamadığımız için çalışma sürdüremiyoruz.
Bu cadde Hierapolis’e doğru gittiği için Hierapolis caddesi. Orada da Tripolis caddesi var buraya doğru gelen. Bu caddeye sütunlu cadde dedik. Yaklaşık 1 kilometre uzunluğunda bir cadde. Biz 300 metre uzunluğundaki bir bölümünü açığa çıkardık.
Şimdi bunlar ahşap arabaların teker izleri. Belli bir süredir su geldiği için aşınmış. O aşınmayı da görebiliyoruz. Bu gördüğümüz caddeleri 1.yüzyıla tarihliyoruz. Burada caddenin ortasında bir platform görüyorsunuz, nedeni M.S 5. yüzyılda buraya bir kilise yapılmış olması. Daha sonraki dönemde caddeyi iptal etmişler, ön avlu gibi bir giriş yapmışlar kiliseye.
Mesela yamaç kent diyoruz Tripolis için, neden dediğimiz buradan da belli. 7.5 metre yüksekliği var. Çatı seviyesinden girdik bu yapıya biz. Bırakın Denizli ve civarını, Anadolu da çok azdır böyle bir yer. Yamaçta olduğu için erozyon toprağı burayı yüzyıllarca kapatmış. Seller, rüzgar ve toprak erozyonu ile burası kapanmış. Burada ne eksik derseniz, sadece çatısı eksik. Önümüzdeki dönem hazırlayacağımız projeyi kurula sunacak ve ahşap çatı yapacağız.

ic-7

TRİPOLİS KİLİSESİ

Y.Tok: Hocam burada büyük bir kilise var mı?

B.Duman: Var, büyük kiliseler var ama henüz açmadık. Ayinin yapıldığı yer burası. Sintronon dediğimiz basamaklar. Kilisenin rahipleri buraya oturup, halkın karşısında ilahiler okurdu. Hemen yanında bir altar var mesela, yine rahipler kullanıyor.

Y.Tok: İçinde bulunduğumuz yapıyı anlatır mısınız?

B.Duman: İçinde bulunduğumuz yapı geç Helenistik dönem mimarisi. M.Ö 1.yüzyılda yapılmış. Hem atölye hem depo olarak kullanılmış. 400 metrekarelik kapalı alana sahip. Kazı yaparken buraya da aynı çatıdan girdik. İçeridekilerin hepsi orijinal. Biz yalnızca derzleri doldurduk, kalan sıvası düşmesin diye sağlamlaştırdık. Binanın orijinalinde her yer böyle kaplı. Burada yaptığımız işler karşıdan görülüyor. Kaç metre dolgu yapıldığını görüyorsunuz. O dolgudan sonra ortaya çıkıyor yapılan işler. Az önce caddeden yürüdük ya, o caddeden dükkanlara giriş var. Ancak sonraki sur duvarı dükkanları kapatmış. O duvarlar devşirme.

ic-4

Y.Tok: Latince bir yazı mı bu?

B.Duman: Evet. “Burada Hristiyanlık yasaktır” diyor. Çalışmayı tamamladıktan sonra koruma amacıyla ilaçlayacağız ve daha parlak görülecek.

Y.Tok: Burada ne yazıyor?

B.Duman: İsim, Ahmet Mehmet gibi isim yazıyor.

Yaşar Tok: Tuvalet yazı kültürü o zamanda varmış yani.

B.Duman: Altında bir yapı daha var. Oraya da çatıdan gireceğiz.

Yaşar Tok: Sondaj yaptınız mı hiç?

B.Duman: Jeoradarla tarama yapıyoruz. Planlarını çıkartıp ondan sonra kazı yapıyoruz. Karşıda, nekropol alanlarında bu taramayı yaptık.

ANTİK KRAL YOLU

Y.Tok: Hierapolis-Laodikeia’dan buraya bir kral yolu olduğu söylenir. Böyle bir kral yolu var mı?

B.Duman: Evet böyle bir yol var. Bu kral yolu mu bilmiyorum ama ticaret yolu olduğu kesin. Antik bir yol. Bergama’dan başlıyor, Salihli(Sardes), Alaşehir(Philedelphia) üzerinden gelip, Tripolis’ten geçip, Hierapolis’e doğru devam eden bir yol. Oradan da Anadolu içlerine doğru gidiyor. Bunu kanıtlayan veriler neler? Kazı bilimcisi olarak bu civardaki kentlere ait sikkeler bulduk. İnsanlar gelip, burada alışveriş yapmışlar veya buradan gidip harcama yapmışlar.

ic-2

BERGAMA TARZI ANTİK TİYATRO

Y.Tok: Tiyatroya geldik. Tiyatro neredeyse yok denecek kadar tahrip edilmiş. Giriş kapısı değil mi burası.

B.Duman: Evet. Buraya dışardan gelip tonozlardan geçerek basamaklı bölüme giriyorsunuz, sahne bölümüne giriyorsunuz yani. Burada 5 tane tonozlu giriş var, iki tane de karşıda var. 7 tanesi de sağlam durumda bunların. Helenistik gelenekte yapılmış bir tiyatro, Helenistik dönemde doğal yamaçlara oturtulmuş bir tiyatro. Yaklaşık 7 bin 7 bin 500 kişilik bir kapasiteye sahip. Dediğim gibi güneyden 7 tonozlu giriş, kuzeyden de iki tonozlu giriş var. Yani farklı alanlardan seyirci sirkülasyonunu sağlamak için geçişler yapmışlar. Basamakların büyük bir kısmı erozyonla birlikte aşağı dökülmüş. Kazı çalışması yaparsak büyük bir kısmını burada bulacağız. Belki bir bölümde tamamını görebileceğiz. 1890’larda buraya Lavordo isimli bir Fransız seyyah geliyor. Onun da bir gravürü var karşı tepeden tiyatroyu çizmiş. Oturma basamakları filan o zamanlar sağlammış. Belki de dediğim gibi hepsi de kaymış olamaz. Büyük bir kısmı da aşağıda olabilir. Göreceğiz bunu. Sahne binasının birinci katı ayakta. Mermer bir platform var. 3.5-4 metre civarında dolgu var. 1. Katı ayakta, ben içeri girdim zaten. İçerde Hierapolis tiyatrosunun sahnesinin altındaki gibi bir tonozlu galerisi var bunun da. Tabi bunlar için ayrı projeler lazım.

Y.Tok: Bu biraz da Bergama stili bir tiyatro mu?

B.Duman: Kesinlikle. Kent zaten Bergama kenti gibi. Biliyorsunuz Bergama da yamaçtadır.  Bir bağımsızlığı vardır. Farklı bir cepheye bakar.

ic-8

KAZI SONUÇLARI 2013

Y.Tok: 2013 yılı kazıları yaklaşık 8 aydır devam ediyor. Kazılarda geçtiğimiz yıllara göre önemli buluntular neler?

B.Duman: Arkeolojik kazılarda ilk çalıştığım yer burası değil tabi. 15 yıldır bu işin içindeyim. Farklı 6 kazıda çalıştım. Tripolis’te ilk etapta Ege Üniversitesinin yaptığı çalışmalarda ya da müzenin 93’te yaptığı çalışmalarda Ana Caddeden başlanmıştı hatırlıyorsunuz. Bu ana caddedeki çalışmalar belli bir yere getirilmiş ama tamamlanmamış. İnsanlar geldiği zaman burası bir cadde mi değil mi, arkeoloji bilgisi olmayan kişi anlayacak durumda değildi. Bunu sağlayalım, yarım kalan çalışmayı tamamlayalım diye caddeden başladık çalışmalara. Büyük bir kısmını açtık caddenin. Projeleri yapıldı, mevcut sütunlar ayağa kaldırıldı. Ama herhangi bir ekleme yapılmadı. Sütunlarda tamamlama yaparak ayağa dikmedik. Mevcudu koruduk sadece. Burada en büyük tahribat yolda olmuş. Çünkü Yenicekent’i Güney’e bağlayan asfalt yol antik Roma yolunun üstünden geçmiş ve asfaltı dökerlerken caddedeki bütün sütunları parçalamışlar. O yüzden mevcut sütunları ayağa kaldırabildik sadece. Ondan sonra da yavaş yavaş şehrin ana yapılarına girmeye başladık. Arkeolojik anlamda bir çalışmaya başlıyorsanız bu her yerde böyledir. Türkiye’de de böyledir Avrupa’da da böyledir Amerika’da da böyledir. İlk önce o kentin topografik haritasının çıkarılması lazım. 93’te çalışma yapılmış, 2007-2009’da çalışma yapılmış ama elimizde bir harita yok. Ya da daha önce burada bir yüzey araştırması yapılmış TÜBİTAK desteği ile ama bir harita yapılmamış. Gördüğünüz bu binalar topografik harita üzerine oturtulmamış. İlk işimiz bu oldu, çok önemli bir işti. Yani, herkes kazar burayı, Bahadır Duman önemli değil, Ahmet bilmem kimi getirin o da kazar burayı ama bu iş çok önemliydi. Bizim belki ileride anılacağımız işlerden birisi bu. İkincisi, bu tel çitle çevirme olayı. Bunu da başardık sayılır. Kazı anlamında da biraz önce o gezdiğimiz depo ve atölye olarak kullanılan ana cadde ve ana caddenin kenarında kullanılan dükkanlar ve dükkanlardan geçiş olan o kemerli bölümü açtık. 13 tane sütun üzerinde 26 kemer yükseliyor. Yaklaşık 450-500 metrekarelik kapalı bir alan. Büyük oranda sağlam kalmış. Zaten biz sadece çatı kapaklarından bir tanesi kırılmış, onun restorasyonunu yaptık. Derzler boşalmış yüzyıllarca toprak altında kalmaktan, o derzlerin sağlamlaştırmasını yaptık. Şu anda da büyük oranda çalışmaları bitti.
Bir başka yapı mozaikli villa dediğimiz bir yapı. Şu anda 6-7 tane odası görülüyor. İki katlı bir bina olması lazım. Bu 6 odanın 2’sinde mozaikler var. Ve mozaikler yüzde 90 oranında korunmuş. Zaten Tripolis’in güzel evlere sahip olduğunu biz antik metinlerden biliyorduk. Çünkü M.S 3. Yüzyılda yaşayan Tripolisli, Romalı bir senatör var. Hermenaus Roma’da senatörlük yapıyor, onun anısına Tripolis’te dikilen bir heykel kaidesinde, “Hermenau s’un memleketini bilmek istiyorsan onu Tripolisli vatandaşlara ve o güzel evlere sor” filan diyor mesela. Evleri 3. yüzyılda övüyor bize. Biz de kanıtını ortaya koyduk.

ANTİK KAYNAKLARDA TRİPOLİS

Y.Tok: Antik kent hangi kaynaklarda geçiyor? Mesela Strabon, Plinius?

B.Duman: Strabon’da geçiyor. Plinius’ta iki isimle beraber geçiyor. Bir dönem Tripolis Antoniopolis olarak da anılıyor. M.Ö 41’de Markus Antonius Anadolu’nun içlerini ziyaret ediyor. Onun anısına da şehir kısa bir dönem Antoniopolis ismini alıyor ama, Augustus döneminden itibaren artık Tripolis olarak biliniyor. En erken ismi de Apolllonia bu kentin.

Y.Tok: Yüzeyde kalan mimari örneklerinin tümü de kamu yapıları örnekleri, şunlar hamam yapıları galiba.

B.Duman: Evet, iki hamam var, kiliseler var, tiyatro var, stadyum var. Sol tarafımızdaki bina hamam. Toplam 6 ayak üzerinde iki kemer yükseliyor. Şehrin batıdan giriş kapılarından birisi o. Yapı blokların olduğu yere yıkılmış. İleride yapacağımız kazıyla onu ayağa kaldırabiliriz.

ic-3

Y.Tok: Burası geniş bir arazi. Nekropolü içinde barındırıyor. Kazdığınız alan belki de bunun yüzde 1’i bile değil. Bir başka çarpıcı gerçek kentin deprem sonrası erozyonlardan dolayı nerdeyse büyük ölçüde sağlam biçimde, toprak altında kaldığı. Onun da muhteşem bir faydası olmuş?

B.Duman: Meclis binası var hemen karşımızda tepenin altında, sapasağlam mesela.

Y.Tok: Buralarda yakın zamanda, yani birkaç yıl içinde çalışmayı düşünüyor musunuz?

B.Duman: Aynı bölgeden devam edelim diyoruz. Erozyonla yapıların toprakla dolması bir avantaj ama modern alet ve edevatı kullanırken de bir dezavantaj. Yani vinci kullanmamız lazım bizim her yerde ve kazıyı yapıp restorasyonunu tamamlayıp ondan sonra çekilmemiz gerek. Çünkü her yerde çalışma yaparsak bir daha aynı yere ulaşamayabiliriz. O nedenle planlı programlı gitmek zorundayız.

Y. Tok: Peki üzerinde çalışmadığınız diğer yapılarda korumayı gerektiren şeyler yok mu?

B.Duman: Acil, önlem alınması gereken yerleri sürekli kontrol ediyoruz zaten. Bununla ilgili çalışmalarımız oluyor. Mesela biraz önce bahsettiğim batı kapısı yıkılmak üzereydi artık. Belki de bundan sonra insanlar göremeyecekti ama hemen ayak bölümünde küçük sağlamlaştırmalarla uzun vadede onu koruma altına almış olduk.

(Devam edecek)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı