REKLAMI GEÇ

“PAMUKKALE iDARECİLERİN SİGORTASI OLMAKTAN KURTARILMALIDIR”

1 Ekim 2015 Perşembe

ic_kapak

Bu haftanın görüşmesine geçmeden önce, yazımıza Antalya mahreçli bir haberle başlayalım.

Haber, bu yıl turizm sektörü için hiç de yabancı olmayan bir bilgiyi güncelliyor. İlginç olan, bunu turizm konusunda ülkenin en büyük meslek birliği olan Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin dile getirmesi.

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Akdeniz Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı’na göre 2014 rakamlarını yakalamak vakit alacak” diye başlayan haberde Başkan Kerim Çavuşoğlu, “Dünyadaki gelişmenin aksine Türkiye’deki küçülmenin çalışılan pazarların daralmasından kaynaklandığını söyledi. Rus turist sayısındaki kaybın 500 bin civarında olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, düşüşten en fazla Antalya’nın etkilendiğini belirtti. Rusya’daki ekonomik krizin devam etmesinin sıkıntıyı önümüzdeki senelere de taşıyacağını belirten Çavuşoğlu,“2014 rakamlarını yakalamamız bir iki seneyi alacak”dedi.

Haberin devamında ise dünyada ve Türkiye’deki turizm hareketliliği istatistikleri yer alırken, “Dünya turizmi yılın yarısında yüzde 4 büyürken, 21 milyon artışla ziyaretçi sayısı 538 milyona ulaştı. Aynı dönemde Türkiye turizmi ise küçüldü. Yılın 6 ayında ziyaretçi sayısı yüzde 2 azalan Türkiye’nin turizm geliri ise 1,2 milyar dolar düştü. Türkiye’nin turizmde kötü bir sezon geçirmesinde; hedef pazarlarındaki daralmanın ve bölgesindeki karışıklıkların yanı sıra siyasi belirsizlik, ülke imajı ve artan terör olayları da etkili oldu” bilgisine yer verildi.

Yanlış hatırlamıyorsam, “Denizli Turizmi Efes’e gelenleri ikiye katladı” haberi de yine kentin yerel basınına İl Kültür Müdürü’nün demeci olarak yansımıştı. Hangisi doğru bakacağız!

***5

Yazılarımıza bayram nedeniyle verdiğimiz bir haftalık aradan sonra devam ediyoruz. Bu hafta yine bir görüşmeye yer vereceğiz. 1990’lı yılların başından itibaren 2 dönem seçimle göreve gelmiş Denizli Belediyesi önceki Başkanlarından Ali Marım sayfa konuğumuz oldu.

Ali Marım’ı konuk etmemizin nedeni, Pamukkale ile ilgili uzun vadeli ve kalıcı pek çok kararın onun döneminde alınması ve uygulanması oldu. En önemlisi, Travertenler bölgesindeki otellerin kamulaştırılarak yıkılmasıydı. Yanı sıra travertenlere girişin yeniden düzenlenmesi, beyazlatıcı suyun dağıtım organizasyonunun yapılması, kuzey ve güney girişlerindeki uzay çatıların projelendirilip uygulanması aynı dönemde gerçekleşti. O dönem alınan kararlar, bu güne kadar süren Pamukkale politikalarının temelini teşkil etti ve halen yürürlükte olan yönetme mevzuatı o dönemde hazırlandı.

Ali Başkan’ı, Bayındırlık önceki İl Müdürlerinden, İnşaat Mühendisi Mehmet Acar’ın mütevazi kır evinde konuk ettik. Birlikte söyleştik ve zaman zaman Mehmet Acar’ın hatırlatmaları ile yakın tarihin olaylarına dair kavrayışımızı güçlendirdik.

Keyifli ama eksik bir söyleşi oldu. İleride boşlukları doldurmak üzere yeniden söyleşmeyi kararlaştırarak şimdiki görüşmemize nokta koyduk.

***

0

Ali Marım başkanın belleğinin maşallahı var. Pek çok ayrıntıyı dün gibi hatırlıyor. Bizim zaman zaman detaylandırdığımız sorulara hiç duraksamadan yanıt veriyor.

ESKİDEN MEZARLIK HACETLİKTİ

Reddedilemez gerçek; Pamukkale’nin olmadığı yerde Denizli turizminden söz edilemez. O nedenle Pamukkale hatıratı olanların anıları bizim için önemli. Sizin gibi seçilerek kamu yöneticiliği yapmış olanların daha da önemli. Dahası, siz oranın otellerden temizlenmesinde ilk kazmayı vuranlardansınız. Soru sormadan, önce sizden Pamukkale ve o dönem Denizli’sini özet olarak dinleyebilir miyiz?

Pamukkale gerçekten dünyanın incisi. UNESCO Dünya miras listesine giren, doğa, tarih ve kültür gibi değerlere sahip en önemli turizm merkezlerinden birisi. 1950’li yıllarda oranın cazibesini arttırmak için ulaşım olarak bu günkü yerel yönetimler veya özel idare gibi kurumlar, travertenlerin ortasından bir yol yaparak turizmi başlatmışlar. Daha sonraları bakanlık, belediye ve şehir yönetiminin etkisiyle 4-5 tane otel inşa edilmiş. Bunlar, Koru Motel, Mistur, Tusan, Beltes (Palmiye) ve Özel İdare’nin sonradan yaptığı Pamukkale tesisleriydi. Öyle ki, jandarmanın bile orada yeri vardı.

O dönem bu alanlar Denizli için çok cazipti. Şehir insanı ilk defa turistik bir yere gidiyor, orada düğün, piknik yapıyordu. Öte yandan travertenlerin üzerinde çıplak ayakla geziyor, mezarlıkta(nekropol alanı) hacetini ve diğer ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Oteller bir yandan müşteriye hizmet verirken, diğer yandan fosseptik atıklarını travertenlerin üzerine açtıkları mekanlarda deşarj ediyorlardı.

4

Bu durum herkes için cazibesini uzun yıllar korudu. Ne zaman ki 1991 yılında kurulan koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş görev aldı, ondan sonra otellerin yıkılması gündeme geldi. Kültür Bakanı Sağlar, Denizli’ye bir gelişinde, “örenyerinde bulunan oteller buraya yakışmıyor, yerel yönetimlerle elbirliği içinde bunları kaldıralım” dedi. Buradaki odalarımız da; mimarlar, inşaat mühendisleri, makine mühendisleri ve sivil toplum örgütleri ile duyarlı vatandaşlarımız da aynı görüşü paylaşıyordu.

Bu çerçevede, Denizli Mimarlar Odası öncülüğünde 5 gün süren bir sempozyum düzenlendi. “Pamukkale’de turizmi nasıl canlandırabiliriz, travertenleri nasıl kurtarabiliriz” konulu bir sempozyumdu. Çok değişik düşüncede bilim insanları o sempozyumda konuşmacı olarak yer aldı. Kimisi rapor verdi, hatta dışarıdan çok değerli bilim adamları raporlarını gönderdi.

Sempozyum neticesinde, otellerin burada kesinlikle yıkılması gerektiği düşüncesi çıktı.Ayrıca çıkan suyun sadece travertenlerin beyazlatılmasında değerlendirilmesi önerildi. O dönemde Pamukkale suyunun büyük bir kısmı sulama suyu olarak kullanılıyordu.

Sonuç olarak sempozyum kararı bize güç verdi. Bakanlığın bu kararı desteklemesi ise daha da moral değer sağladı. Kültür Bakanlığı, buraların istimlak edilmesi konusunda bir karar çıkardı.

1

OTEL YIKIMINI DESTEKLEDİK

İlk yıkılan otel hangisiydi?

Tesisine ilk kazma vuran Belediye olarak biz olduk. Kendi tesisimizi yıkarak işe başladık. O dönemin Mimarlar Odası Genel Başkanı rahmetli Oktay Ekinci’de gelmişti. Kazmayı beraber vurduk.Ardından sıra diğer otellerin yıkımına geldi. Biz yerel yönetimler olarak yıkımların tamamlanması ve bölgenin otellerden arınması konusunda bayağı baskı kurduk.

Diğer otellerden itiraz olmadı mı?

Doğrusu düşman edindik. Dostlarımız dahi ciddi anlamda bize kızıyorlardı.Belediye işletmecisi Mehmet Bey, Tusan’ın sahibi Ali Baysal çok kızmışlardı. (Ali Baysal aynı zamanda Göveçlik’teki kapanan iplik fabrikasının da sahibiydi.)

Bütün bunlara rağmen bu işin olması gerektiğini anlatmaya çalıştık. “Geleceğe dönük hem ekonomik, hem de tarihi mirası korumak için üzerimize düşen görevi yerine getiriyoruz” dedik. “Zaten nimet karşılığını aldınız, bedava da terk etmiyorsunuz” falan derken ikna ettik. Böylece tümüyle kamulaştırma ve yıkım yapılmış oldu. Sonradan yapılan hiçbir bina kalmadı. Bu gün travertenler beyazladıysa, oradaki suyun tamamının travertenlerin ağartılması konusunda planlı programlı çalışıldığı için oldu. Beyazlık artarken, alan da genişlemiş oldu.

KORUMA KURULLARI ESNEK DAVRANMIYOR

Her şey bu kadar kolay mı oldu?

Türkiye’deki koruma kurullarının bazı inatları vardı, bunların bir kısmı Pamukkale lehineydi ama bazıları da Pamukkale turizminin ilerlemesine engel oldu. Alınmış kararları yeniden gözden geçirip Pamukkale menfaatlerine uygun düzenleme konusunda kolaylık göstermediler. Onlar da eğer biraz çağa uyup esnek davransalardı, bu gün buradaki günlük turizm birkaç güne yayılmış olurdu. Hem daha fazla ekonomik gelir elde edilmiş olur, hem de daha fazla turist daha fazla gün konaklamış olurdu. O engeli bir türlü aşamadık.

Bu engeller genel olarak neydi?

Mesela bazı konularda düzenleme ve yenilenmeyi kabullenemediler. Pamukkale’deki antik kentin restorasyon ve bakımında turistlere cazibeyi önemsemeyip statükoyu korumaya çalıştılar.

O dönem hangi kurul bakıyordu buraya?

İzmir II No.lu koruma kuruluydu onlar. Kararı orada alıyorlardı. Gelip yerinde inceleme konusunda fazla gayretleri yoktu. Kendilerini tüm yasaların üzerinde görünce yenilenme noktalarını açamadılar.

YANLIŞ POLİTİKA UYGULANDI

Dönemi anlatan ilgililer, travertenlerin yasaklanmasının batı medyasında “tümüyle yasaklandı” şeklinde yer aldığını ve Avrupalı turistin gözünde kötü bir imaj oluştuğunu belirtiyorlar. Sizce böyle bir algı oluştu mu?

Oradaki algı şu: Birincisi, biz ekonomik anlamda sadece paraya baktık. Oradaki parasal geliri ölçü aldık. Turizm veya Kültür Bakanlığı buralardan nasıl bütçe denklerim hesabı yapmaya başladı. Türkiye çapında, örenyerlerine ilişkin aldıkları böyle kararlar bazen ters tepiyordu. Turistleri uzaklaştıran şeylerden biri bu tür kararlar oldu.

Tur operatörleriyle ilişkileri tam kuramadık, reklam-tanıtımı iyi yapamadık. Turizm Bakanlığı’ndaki değişimler neticesinde işte buraya kilise yapılacak, yok cami yapılacak gibi spekülasyonlara meydan verildi. Yani bence politika yanlış uygulandı.

Turist  dünyanın neresine giderse gitsin şöyle bakar: Bir, burası korunabiliyor mu? İki, bakım yapılabiliyor mu? Üç, buranın kültürel mirası günümüze aktarılabiliyor mu?

Bunlar Pamukkale’de yapılamıyordu ama?

Biz o zamanlar daha hala, oradaki mezarların etrafını tuvalet olarak kullanıyorduk. Restorasyonda gecikmiştik. Gelen turiste tanıtım yapacak ne bilgi, ne de doküman yoktu. Bir başka kötü yanı işin, buraya gelen turisti halıcıların getiriyor olmasıydı. Türkiye’nin en büyük halı fabrikaları Denizli’de kuruldu. Antalya’ya gelen turisti tur operatörleri önce halı mağazalarına getiriyorlardı (oradan aldıkları primlerle bunu yaparlardı.) Geç vakit Pamukkale otellerine getirir, sabahın erken saatinde ise Antalya’ya geri götürürlerdi, Pamukkale’yi dahi yeterince anlatamıyorlardı. Bu konuda Turizm Bakanlığı ya da ilgili kurumların ciddi bir yatırımı olmadı.

HALA TURİST AĞIRLAYAMIYORUZ

Şimdi farklı mı?

Şimdi de farklı değil. Pamukkale, Laodikeia, Afrodisias gibi bir güne sığmayacak yerler var. Ama bizim ne yeterliğe sahip rehberimiz, ne donanımlı tarihçimiz ve ne de turizm müdürlüğümüz var. Burada temsilcilikler var, müdürlük yok. Var olanlar turisti buraya getirip birkaç gün ağırlayacak durumda hiç değiller.

Otellerin kapanmasından önce turistler nispeten uzun süreli geliyordu diyor o günlerin tanıkları. 1970’li yıllarda çoğunlukla karavan turizminin etkin olduğu belirtiliyor. Termal sağlık, çamur banyoları falan gibi. “Oteller kapandıktan sonra ise konaklamak için yer kalmadı, birkaç günlük turizm konaklamasını o günlerin altyapısı kaldıramadı” görüşü yaygın. Sebeplerden biri bu olabilir mi?

Anadolu’da üç bine yakın antik kent var, bunlarla ilgili yurtdışında hiçbir reklamasyonumuz yok, tanıtım yapmıyoruz. En büyük eksikliğimiz bu. Diğer yandan, burada çok güzel yatırımlar yapılmasına rağmen termal özelliği değerlendirilmiyor. Hierapolis nekropolü neden bu kadar geniş? Tüm arkeologlar bunu “kentin sağlık merkezi olduğu” gerçeğiyle açıklar. Doğrudur. İki bin yıl öncesinden beri burası bir termal sağlık merkezi. Ama her defasında bakanlar, valiler ve başka yetkililer Denizli ve Pamukkale’nin termal turizme açılması gerektiğini söylese de bundan sonuç çıkmaz. Şimdiye kadar pek çok toplantı yapılmıştır ama bir türlü termale açılamaz. Bu olmadığı müddetçe, gelen turist dolaylı yoldan edindiği bilgi ile yetinmek zorunda kalmaya devam edecek. Böyle tanıtım olması mümkün mü? Böyle bir cennet dünyanın hiçbir yerinde yok ama biz bu cenneti satamıyoruz.

Oradaki otellerin 1996 yılındaki yıkım kararı öncesi kamulaştırmalar yapıldı. Bedel belirlendi ve ödendi. Belediyeye de ödendi mi?

Evet, ödendi.

3

PAMUKKALE DENİZLİ BÜYÜKŞEHİR’İN OLMALI

Özel idare alanı için ödeme yapılmamış. Üzerinden 20 yıl geçti. Şimdi Pamukkale işletmesi bir özel şirkete devredildi. Devredilirken, Büyükşehir yasası ile fesih edilen Özel İdare taşınmazları da aynı işletmenin kullanımına bırakıldı. Sonuçta Özel İdare üzerinden Denizli halkının olan kamu malvarlığı, şimdiki örenyeri işletmecisine peşkeş çekiliyor iddiası var. Sizce bu değerlendirme doğru mu?

Doğru! O dönemde kamulaştırma ve istimlak için Belediye öncülük yapmış ve kamu malının korunmasını sağlamış olmasına rağmen maalesef devlet kendi mülkünün yıkımında gecikmiştir. “Nasılsa herkes yıktı, meydan bize kaldı, kaymağını biz yiyelim” anlayışıyla hareket edilmiştir. Özel idare uhdesindeki havuz ekonomik anlamda ciddi bir kaynaktır, bundan bürokrasi adına vazgeçilememiştir. O ve sonraki dönem göreve gelen valiler kendi çıkarları için kullanmışlardır. Ankara bürokratlarını ağırlayarak geleceklerini garantileyecekleri bir mekan olarak görmüşlerdir. Yani orası kamu mülki idarecilerinin sigortası işlevini üstlenmiştir.

Oysa orası özel İdare’nin bütçesini denkleyen bir kaynaktı. Bu paylaşılamadı. Mademki bir yasa çıktı ve büyükşehirlerde özel idareler lağvedildi, buradaki kaynak ve malvarlığı tamamen Denizli Büyükşehir’e ayrılmalıydı. Neden gitmedi? Bunun sebebi yine valilerdir. Elindeki gücü belediyelere kaptırmaktansa, bakanlık vasıtasıyla dolaylı da olsa kontrolünde tutmayı tercih ediyor.

Diğer yandan şöyle düşünülebilir. Türkiye de hangi gün, hangi yasa tam işledi ki burada işleyecek? Yine de şunu söylüyorum; Sayın Zolan bu işin takibinde olsun, özel idareye ait tüm Pamukkale demirbaşlarının devrini istesin. Bu konuyla ilgili gerekirse mahkemede yasal hakkını arasın. Yok bunu yapmıyorsa, Denizli halkının hakkını aramıyor demektir.

Benim meraklarımdan biri şu; bakanlık 2013 sonlarında şimdiki işletmeci TURSAB’la protokol yaparken özel idare demirbaşlarını özel bir sözleşme ile ayrıca kiraladı mı, yoksa hepsi örenyeri kiralaması içinde mi gösterildi?

Bence bunun adı peşkeş çekme olmalı. Antik havuzun bu gün ne kadar para getirdiğini tahmin edebiliyorum. Bu gelir, Büyükşehir bütçesine girmesi gerekirken neden başka bir özel şirketin cebine giriyor? Bu anlaşmada bilmediğimiz bir rant ilişkisi mi var acaba? Türkiye’de son yıllarda maalesef işler böyle yürüyor ve her ihalenin, verilen her işin arkasında böyle soru işaretleri oluyor.

PAMUKKALE İÇİN DAVA AÇMAYA HAZIRIM

TURSAB ihalelerinin hemen hepsi Ankara 3.İdare Mahkemesi’nce iptal edildi.  Sadece Pamukkale dava dışı. O nedenle sadece burada yetkili görünüyor. Ben bir hukukçuya danıştım, İdare Mahkemesi ve Danıştay kararlarının emsal olacağını söyledi. Pamukkale işletmecisi olan şirket ve Bakanlık aleyhine böyle bir dava açılırsa Denizli Büyükşehir Belediyesi geri alabilir mi?

Burası kısa zamanda geri alınabilir. Mahkemede emsal var çünkü. O nedenle Büyükşehir takip etmeli. Üstelik sadece Zolan değil, aynı zamanda Zeybekci’nin bunu yapması gerekiyor. Hem önceki belediye başkanı, hem milletvekili, hem de Bakan sıfatıyla ona daha çok görev düşüyor. O nedenle her ikisinin de duyarsız kalacaklarını düşünmüyorum.Yasal yoldan gidilecekse, eski bir belediye başkanı olarak ben bu yasal müracaatı yapmaya hazırım.

Bu arada 2016 sonu itibariyle TURSAB sözleşmesi sona eriyor. Büyükşehir Belediyesi’nin ihale ile yeniden alma olasılığı nedir?

Bence dava açılmasında fayda var. O ihaleyi de Bakanlık oldu-bittiye getirebilir veya Büyükşehir’i ihaleye sokmayacak yöntemler bulabilir. En doğrusu şimdiden dava açmak. Davayı kazandıktan sonra isterlerse devretmesinler. Kazanılmış hakkın her zaman tazminatı olacaktır. O nedenle iptal kararını almak lazım. Geçen her gün mali olarak benim aleyhime işliyor çünkü.

BÜROKRASİNİN KONUK AĞIRLAMA MERKEZİ

Ben yeniden geriye dönüp devam etmek istiyorum. O dönemin en önemli aşaması otellerin kaldırılması, travertenlerin beyazlatılması, kullanım sınırı getirilmesi vs. Sonrasında ise uzay çatılar yapılıyor, giriş çıkışlar düzenleniyor ve böylece asgari bir koruma formatı getiriliyor. Ama yine de Pamukkale tartışmaları hiç bitmedi. Nedir bu gelirlerin devlet bürokrasisi nezdindeki cazibesi?

Birincisi şu: Pamukkale kimin elindeyse Ankara bürokrasisini her zaman elinde tutacak gücü kendinde buluyor. Müsteşarını, bakanını, bilmem neyini davet edip ağırlayabiliyor.

Yani bir tür örtük rüşvet mekanizması mı bu?

Şöyle diyelim, bir yerde örf ve adetlerimize göre misafirperverliğimizi gösterebileceğimiz çok özel ve seçkin bir yer veya üst noktası…

Diğer taraftan oradaki gelirler ciddi rakamlara ulaşıyor. Temizliğini belediyeler yapıyor, bakımını belediyeler yapıyor, ulaşımını belediyeler yapıyor ama geliri ilgili bakanlık alıp götürüyor. Hiç olmazsa bir kısmını yine oranın kalkınmasına ayırsa şimdikinin iki-üç katı bir gelişmişliğe ulaşırdı. Restorasyonlar daha fazla yapılır, daha çok gezinti alanları ortaya çıkardı.

Yıllardır süren tartışmaların temel nedeni buydu. “Maden bu işleri biz yapıyoruz, bu parayı bize verin ve her şeyini biz üstlenelim, geliri de bize kalsın.” Asıl sebep buydu. Hierapolis’in Afrodisias’tan geri kalır yanı ne? Ayrıca kazılacak pek çok antik kentimiz var. Bu para neden oralarda kullanılmıyor?Laodikeia örneği var, demek ki bu işler yapılabiliyor.

ŞİMDİKİ BAŞKAN PAMUKKALE’YE UYMUYOR

Toparlayalım isterseniz. Siz deneyimli ve iki dönem seçilme başarısını göstermiş bir başkan olarak, önceden beri Denizli yerel yönetimine seçilenlerin Pamukkale konusuna yeterince duyarlı oldukları veya olacaklarını düşünüyor musunuz?

Ben kişisel hırs ya da siyasi hesaplarla davranmayı çoktan aştım. O nedenle odlukça objektif bir yanıt vermeye çalışayım. Pamukkale için başkanlığa aday olacak kişinin en az iki lisan bilen, PAÜ ile işbirliği yapabilecek, kariyer sahibi, kısaca oldukça donanımlı birinin olması lazım. Ben zamanında bizim Karahayıt Belediye başkanımıza bile o nedenle karşı çıkmıştım. Bu görevi bana teklif etseniz, ben de yapamam. Oysa bu görevi yerine getirebilecek pek çok yetenekli, genç ve ufku geniş hemşehrimiz var, onları arayıp bulmak gerekiyor.

Ama şu andaki yönetimlerden pek umutlu değilsiniz anlaşılan.

Şu andaki yönetimlerle olması mümkün değil. Bir kere mesleki anlamda dışarıdan biri. Tekstil sektöründen geliyor. Ayrıca dünya görüşü olarak da çok önemli. Siyasi anlamda bakarsak, mantalitesinde turizm yatırımlarıyla kalkınmaya önem verecek bir ufuk yok. Oysa önümüzdeki dönemde en önemli ihtiyacımız mutlaka Denizli’nin turizm, tarım ve sanayi yatırımlarının artmasıdır.

6

ÜNİVERSİTE BİLİM DEĞİL ŞOV PEŞİNDE

Peki bu iş üniversite ile olmaz mı? PAÜ burada bir termal tesisin 2013 yılından beri temelini atmayı bekliyor.

Mevcut yönetim anlayışıyla üniversiteden çözüme dönük bir çalışma yapılacağını sanmıyorum. Bilim kurumlarının bilim ve uygulama konusunda göstermesi gereken öncülük görev ve yeteneğini maalesef PAÜ yerine getirecek durumda değil. Giderek istenmeyen biçimde siyasallaşan bir yönetim anlayışı var gibi geliyor bana. Yapılanların çoğu şovdan ileri gitmiyor. Bu söylediklerim bazılarının hoşuna gitmiyor olabilir. Ama şimdi konuşmayıp ne zaman konuşacağız? Eğri giden bir şeyler varsa, şimdi konuşarak doğrultmak mümkün olabilir.

Kent içi turizm konusunda neler yapılabilir?

Benim başkanlığımın ikinci döneminde biz 46 evin rölövesini yaptırdık. Restore ederek bir turizm alanı oluşturmak üzere karar çıkarttık. Üzerinde çalıştık hatta kitaba dönüştürdük. Çınarda, değirmenlerin olduğu bölgedeki yapıları avlu içine alalım dedik. Restore edeceğimiz o 46 evi geleneksel kültürümüzü yansıtacak çeşitli işyerlerine dönüştürelim istedik. Mesela bir evi şarap sektörüne ayıralım, birini halıcılara, bir başkasını yemek sektörüne, tekstile diye düşündük. Amaç cazip bir lokal turizm alanı yaratmak, turisti şehre sokmaktı. Bunu meclisten de geçirmiştik. Otel fikrine dahi karşı çıktık.

Ben başlangıçta böyle düşünene Nihat (Zeybekci) Bey’e katılıyordum. O nedenle şehirde büyük bir müze fikrine ilkin sıcak bakmıştım. Ne zamana kadar, Endüstri Meslek Lisesi yapılarının yıkımı gündeme gelene kadar. Sonra farklı düşünmeye başladık.

Uzay çatılar sizin başkanlığınız döneminde yapıldı sanırım.

O zamanlar Kültür Bakanı Fikri Bey şöyle bir ifade kullanmıştı, “burada giriş çıkış kapıları yapacağız, bunu yaparken geçmiş ve bu günü yansıtacak bir tasarım yaptıracağız” demişti. Yarışmanın şartnamesinde de vardı bu koşul.

M.Acar: Ben bu konuda iki valinin iki ayrı tutumunu hatırlıyorum. Vali Yusuf Ziya Göksu, güney ve kuzey kapılarındaki uzay çatılar için, “benzin istasyonuna benziyor” diyerek eleştirirdi. Oysa zamanın Kültür Bakanı Fikri Sağlar döneminde projeyi ODTÜ’den bir öğretim üyesiyapmış ve o projeyi de ondan önceki Vali Oğuz Kağan Köksal kabul etmişti.

(NOT: Pamukkale-Hierapolis Örenyeri kuzey ve güney giriş kapıları ziyaretçi kabul merkezinde yer alan metal özellikli uzay çatılar, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 11.02.1993 tarih ve 3066 sayı ile yapımına karar vermişti.)

Yorumlar

ali akturk   -  Bağlantı 25 Aralık 2015, 12:51

dünya;tarihi yerleri,yaşayan tarihi kentler yapmaya çalışır biz koruma adı altında insansız,öldürmeye çalışırız.pamukkale koruma amaçlı imar planının altında yunan yeşillerinin olduğunu da söylemişti ilgili valimiz ama planıda kabul edip tayin oldu

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı