REKLAMI GEÇ

“MENDERES HAYATI BESLİYOR”

23 Haziran 2014 Pazartesi

denizli-olmeye-yatan-nehir-menderes-yasar-tok-h
Geçtiğimiz hafta ortası Dinar Belediye Başkanı Saffet Acar’la bir telefon görüşmesi yaptık. Derdimizi anlattık, görüşme isteğimizi ilettik. Makul karşıladı, kısa zamanda görüşme tarihini bildireceğini belirtti.

Haftanın ilk günü Dinar Belediye Başkanlığı’ndan aradılar. Belediye Başkanı’nın sekreteri 24 Haziran Salı günü saat 15.00’te Başkan’ın bizi beklediğini bildirdi. Dinar’ı Başkan’la birlikte gezip fotoğraflamak istiyoruz” dedik, “başkana ileteceğim” dedi. Bu hafta Dinar gezimize nokta koymadan önce Belediye Başkanı Saffet Acar ile uzun ve olumlu bir görüşmeyi sizlerle paylaşmaya hazırlandığımızı not ederek kaldığımız yerden devam edelim.

ic-7

DİNAR KAYMAKAMI: “PROJE YOK”
Menderes için kaynağında yaptığımız gezi devam ediyor.
Belediye Başkanlığından, Çevre Mühendisi Mustafa Şenyurt ile yaptığımız görüşmede orta ölçekli bilgiler elde etmiş olarak çıktık. Hiç bilmediğiniz, sadece ana yol üzerinden geçip giden yolculuklarda gördüğünüz bir yerleşim alanı için nasıl bir tahayyülünüz olabilir? Önce alanı kavramaya çalışırsınız. Gördüklerinizden veya iletişim kurduğunuz insanlardan yola çıkarak yaşama kültürünün ipuçlarını yakalamak istersiniz. Tarih kitaplarında yazan ve zaman içinde değişmiş tariflerle, terimlerle, adlandırmalarla bir yere kadar devam edersiniz. Bundan sonrası sizin somut gözlem, görüşme ve anlama yeteneğiniz dahiline kalmıştır. Hattı çekmeyen cep telefonu gibisinizdir, sinyalleri yakalayıp, çevrimdışından çevrimiçi olmaya çalışırsınız.

Daha fazla bilgi nerede olabilir deyip, Hükümet binasına yöneldik. Belki onun da bu konuda diyecekleri vardır düşüncesiyle Kaymakam Bey’in kapısını çaldık.

Bizi Dinar kaymakamının sekreteri karşıladı. İçeride kısa bir toplantı varmış, biraz beklememiz gerekiyor. Çay teklifini geri çeviriyoruz, derdimizi birkaç cümle ile aktarıp, Kaymaka’a iletmesini istiyoruz. Birkaç dakika sonra Kaymakam Avni Kula makam odasından çıkıp bize hoş geldiniz diyor. Bu kez doğrudan meramımızı anlatıyoruz.

Bizi dikkatle dinleyen Kaymakam Kula, bu konuda kurumsal olarak bir çalışma ya da proje hazırlıkları olmadığını, konuyla daha çok Devlet Su İşleri’nin ilgilendiğini açıklıyor. Evet ama, bu tür çalışmalar hangi kamu kurumuna ait olursa olsun, en yüksek mülki amir sıfatıyla mutlaka kaymakamın bilgisi dahilinde olması gerekmiyor mu?
Bu kısa görüşmeden, Dinar Kamu kurumlarının Menderes Nehrinin sorunları ile ilgili somut çalışma içinde olmadığı sonucuna vardık. Belki bizimle konuşmak istemiyor ve çalışmalar hakkında bilgi vermek istemiyorlar diye düşünülebilir. Ama belediye Çevre Mühendisi Mustafa Şenyurt’un verdiği bilgilere bakarsak, bu düşüncemizde pek haksız sayılmayız. Daha sonra Belediye Başkanı Saffet Acar’la yaptığımız telefon görüşmesindekişikayetleri de aynı kanaati destekliyor.

ic-10

DÜDEN SU KAYNAĞI
İlçenin yeraltı su kaynakları bol. Sırtını dağa vermiş, Isparta ve Çivril yönlerine, geniş tarım arazilerine sahip ovaya açılıyor. Menderes’in hemen çıkışında yer alan Düden de böyle bir kaynak suyu.

Düden adına yabancı değiliz. Antalya’daki ünlü şelale. Dinar Düden’i ise Suçıkan ile birlikte Menderes’i besleyen iki önemli kaynaktan biri. İlçenin güneyinde ve yerleşimin hemen sınırlarında yer alıyor. İlçeden geçip tali yollarla ulaşabiliyorsunuz. Özel bir arazi içinde olduğu için her isteyen kolayca gidip gezemiyor, göremiyor. Arazi sahibinden mutlaka izin alınmak zorunda.

Biz gittiğimizde arazi sahibini göremedik. Ancak suyun kaynağını çevreleyen demir parmaklıkların kapısı açık olduğu için izinsiz içeri girdik. Hemen kapıda, suyun yanına dizilmiş kova, olta ve yemlere bakılırsa, suda avlanacak türde balık yetişiyor. Eski balık iskelelerinin hemen yanında bir iki kulübe göze çarpıyor. Belli ki zaman zaman arazi sahibi gelip kalıyor.

ic-9

Kaynak bölgesinde su küçük bir göl oluşturmuş, arazide akıntı yolu dışında küçük bir kama yapmış. Üzerindeki çürümeye yüz tutmuş ahşap iskelelere bakılırsa, yakın zamanlara kadar balık üretme çiftliği olarak kullanılıyor olmalı. Kaynağa doğru daha fazla ilerleyemediğimiz için iskelelerin bulunduğu tarafta bir süre çevreyi gözleyip fotoğraf çekiyoruz. Su çok durgun ve bulanık. Etrafında pek çok ağaç var, su yüzeyi ağaç yaprakları tarafından neredeyse kaplanmış. Kenarlardan ortaya doğru su kamışları gölü işgal etmiş.

ic-8

Her iki su kaynağını aynı gün gezip gördükten sonra oluşan kanaatimiz, Menderes nehrinin iki kaynağı da bakım, terbiye ve çevresel korumayı öngören projelere ihtiyaç duyuyor. Düden kaynağında biriken durgun suyun kendi haline bırakılmışlığı Suçıkan’dan daha olumsuz. Üzerindeki balık üretme döneminden kalma ahşap iskeleler, yosun, su kamışı ve çevresel atıkların yanı sıra dip görüntüsünü yitirmiş bulanıklığı nehrin kendisine de bulaşmış olmalı. Durgun, keyifsiz, iç karartan bir birikinti olma hali onu da mutsuz ediyor.

____________________________________________________

FC_Kis450x150

____________________________________________________

DİNAR’DAN ÇIKIŞ’TA
Dinar çıkışına yöneldik. Geldiğimiz yolu bulmak için ara sokaklarda ilerlerken, şehrin antik çağda akropol tepesi olabileceğini varsaydığım yüksekçe yerleşim noktalarına ulaştık. Geleneksel yerleşim alanları buraları. Ortalama bir-iki katlı evler. Arada eski mimarinin cılız örneklerine rastladık ama korumaya değer pek bir şey kalmamış. Birkaç fotoğraf karesi alıp yola devam ediyoruz.

ic-12

Birkaç kilometre sonra nehri bulmak üzere ana yoldan ayrılıp güney yönüne dönüyor, köylere doğru giden yola sapıyoruz. Menderes Çivril-Dinar yoluna yaklaşık bir kilometrelik bir mesafede. Şehir çıkışında ovayla buluşuyor. Devlet Su İşleri,nehrin ovada yolculuğuna başladığı noktadan itibaren sulama kanallarına su vermekte. Ancak hemen önünde küçük bir enerji üretim ünitesi var.
(Bu konuya ileride çokça değineceğiz. Şimdilik geçelim. Dinar içindeki dolaşmalarımızda rastladığımız enerji şirketi tabelaları dikkatimizi çekmişti. Kurumuş, kanala dönüştürülmüş kuru dere yataklarının bitişiğinde yer alan bu şirketlerin ne gibi işlevleri olduğunu haftaya yazabileceğimizi umuyorum.)

ic-5

Köy yolu üzerinde bir köprü altından Menderes akıp gidiyor. Bir diğer kol sulama kanallarına su taşıyor. Geniş ama yüzeyden akan nehir suyu etrafına arka arkaya dizilmiş küçük ve büyükbaş hayvan grupları görüyoruz. Ağırlıklı olarak koyu-keçi besleyen çobanlar, sulamak üzere hayvanları Menderese getirmişler.

ic-3

ÇOBAN ABDULLAH’IN ŞİKAYETİ
Uzaktan el salladığımız koyun çobanı, selamımızı karşılıksız bırakmıyor. Aracı park edip yanına yaklaşıyoruz. Merhaba faslından sonra sorular soruyoruz, o da yanıtlıyor. “Dinarlıyım” diyor. Hayvancılık yapıyormuş. “Zaten bizim buralarda hayvancılık yapmıyorsan ya şeker pancarı, ya da ayçekirdeği yetiştirirsin” diye ekleyerek ovadaki tarımın niteliğini özetliyor. Gezmelerimizde zaman zaman haşhaş tarlalarına da rastladığımızı belirtelim.
Kendimizi tanıttığımız zaman daha konuşkan hale geliyor Çoban Abdullah. Biz Menderes nehri ile ilintili sorular soruyoruz, çekinmeden cevaplıyor.

ic-11

Kabak Köyünden Çoban Abdullah’ın kısa anlatımı:
“Menderes bizim için hayat suyu. Hayvanımızı, toprağımızı buradan suluyoruz. Nehir olmasa bu ovada hiçbir şey yetişmez. Gerçi bölgemiz oldukça sulak ama yine de deniz(Menderes)’in yeri ayrı. Her gün tüm hayvan yetiştiricileri hayvanlarını sulamak için Menderes üzerine gelir. Ama su eskisi gibi değil. Hayvanlara zarar veriyor. Suya şehirden bırakılan kirli sular, hayvanlarda parazit yapıyor. Ayrıca Dinar mezbahasından kesim hayvanlarının kanı nehire bırakılıyor, asıl zararlı olan da bu. Hayvanlarımızı ilaçlamak zorunda kalıyoruz, o da ayrı bir zarara uğratıyor. Bunları yazın, biz çok mağduruz. Böyle giderse sağlıklı hayvan kalmayacak. Bilmiyorlar, Menderes hayattaki her şeyi besleyen su kaynağı!”

ic-4

Bizim bu görüşmeyi yaptığımız yer, Dinar ile epey mesafeli sayılır. Dolayısıyla şehir içindeki dere ve su kanallarında gördüğümüz günlük kullanım atıklarına pek rastlanmıyor. Bunu Çoban Abdullah da teyit ediyor. Hayvancılığın aileden gelen bir yetiştiricilik mesleği olduğunu öğreniyoruz.
Bir süre oyalanıyor ve kendisine teşekkür edip yola devam ediyoruz.

ic-6

Ana yoldan ayrıldığımız için, yavaş ve araziyi izleyerek yol almaktayız. Kuzeye doğru karşı dağların zirvesinde rüzgar panelleri enerji üretimi amacıyla sıra sırayerleştirilmiş. Dağ yamaçları İç Anadolu bitki örtüsünün karakterini taşımaya başlamış. Çivril’den Gümüşsu (Homa)’ya kadar neredeyse kesintisiz devam eden gür bitki örtüsü, giderek seyrekleşip azalıyor. Tarım arazilerinde çoğunlukla birer-ikişer kişinin gündelik bakım için uğraştığı görülüyor.
Bir süre yol aldıktan sonra şekerpancarı üreten bir tarla sahibine merhaba diyoruz. Tarlanın ortalarında birkaç kadın çalışıyor. Belli ki hepsi aileden insanlar. Henüz işçi tutmayı gerektirecek safhada değiller.

ic-2

Adını sorduğumuzda Mustafa Emirbey diye yanıtlıyor. “Irgıllı Köyü’ndenim, çiftçilikle uğraşıyorum” diyor.
Hasat ne zaman diye takılıyoruz, “ooo daha çok var” diyerek tarlayı işaret ediyor. Sulamayı Menderes nehrinden yapıyorlarmış. Sulama konusunda şimdilik sıkıntı çekilmiyormuş. “Pancar” diyor “çok su isteyen bir bitki. Bu aylarda yağmurun bol olması bizim işimize çok yarar. İlerleyen aylarda su ihtiyacı artar o zaman sulama için denizin önemi de artar. Hastalık ve haşere bizim için en zararlısıdır. Yabancı otları yolarsın, çapalarsın, seyreltirsin ama haşereye ilaç almak zorundasın. Kuru arazide bu meret yetişmez. Yetişse topraktan alamazsın. Topraktan alırken bile sulamak zorundasın yani” diyerek kısaca hem kendi derdini, hem yetiştiriciliğin sorunlarını özetliyor. “Toprakta neler yetiştiriyorsunuz” diye soruyoruz, Çoban Abdullah’ın dediklerini tekrarlıyor. “Ayçekirdeği, şekerpancarı, arpa, buğday ve hayvancılık” diyor. Bir de arıcılık yaygınmış.

ic-1

“Suda kirlilik var mı” diyoruz, “her yerde olan bizde de var tabi” diye cevap veriyor. Ama çok fazla etkilenmiyorlarmış. Su çoğunlukla akar vaziyette olduğu için, kirli kalmazmış buralarda. Kirlenen yerlerden buraya ulaşırken zaten temizleniyormuş.

Irgıllı Köyünden çiftçi Mustafa Emirbey’i ve tarlada ter döken kadınları selamlayıp ayrılıyoruz.
Buraları Çivril, dolayısıyla Denizli il sınırlarına girmeye başlıyor. Sonrasında daha keyifli bir yolculuk yapacağız. Yavaş yavaş ısınmaya başladık yaptığımız işe.
Gün iniyor. Işıklı gölü kenarına yanaştığımızda Güneş karşıda Akdağ’ın ardına doğru sallanmış, akşam rüzgarı hafif sallantılı suyun üzerinde oynaşmaya başlamış.
Bir süre oturup suyun, oksijenin ve rüzgarın tadını çıkarıyoruz. Bundan sonrası başka bir yolculuk boyutu olacak. En azından ilk görüşme izlenimlerimizde edindiğimiz cesaret bize bunu duyumsatıyor.

***

Haftaya Dinar Belediye Başkanı Saffet Acar ile görüşmemizi yapıp bu sütunlara taşıyacak, sonrasında Yukarı Menderes Havzası’nın neredeyse tamamını kapsayan Denizli Coğrafyasına geçeceğiz. Bu coğrafyanın tarihini, çevresel sorunlarını, tarımını ve insan yerleşmelerinin kültürünü daha yakından gözleyeceğiz. Biz keyif almaya devam ediyoruz, umarız buna ortak olursunuz.

Haftaya:
Dinar Belediye Başkanı Saffet Acar’la Dinar da

 

 

Yorumlar

eg-al   -  Bağlantı 29 Haziran 2014, 13:44

İyiniyetli araştırmanızı ilgi ile takip ediyorum ama bir şey dikkatimi çekti.Çivril’de güneş Akdağ’dan doğar … 🙂

Hüseyin   -  Bağlantı 23 Haziran 2014, 17:00

Menderesin etrafında ağaçların olmayışına şaşırdım.Bir zamanlar kenarlarındaki söğüt ağaçlarından Menderesi göremezdiniz.

İBRAHİM YILDIZ   -  Bağlantı 23 Haziran 2014, 13:33

BU ÇOK KAPSAMLI ARAŞTIRMA YAZILARINIZI İLGİYLE,ÖĞRENEREK OKUYORUM.ELİNİZE SAĞLIK…..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı