AKP’NİN ANLAMAK İSTEMEDİKLERİ
Son 10 gündür ilimiz dahil Türkiye’nin her yerinden “Gezi Parkı” bahanesiyle başlayan protestolar, hızını kesmeden sürüyor. Başbakan Erdoğan’ın kalabalıkları görünce –coşarak- geri adım atmadığı, ama halka rağmen rest çekercesine “ne yaparsanız yapın, biz de gereğini yaparız” şeklindeki tehditkar tavrına paralel olarak sokaklara dökülen insanların sayısında azalma olmadığı gibi, artış günden güne büyüyor. Yani, Çapulcular sokakları ele geçirme durumuna geldiler bile. Hele Başbakan’ın son Adana,…
/ DENİZLİHABER / 10 Haziran 2013 Pazartesi, 11:02
Son 10 gündür ilimiz dahil Türkiye’nin her yerinden “Gezi Parkı” bahanesiyle başlayan protestolar, hızını kesmeden sürüyor.
Başbakan Erdoğan’ın kalabalıkları görünce –coşarak- geri adım atmadığı, ama halka rağmen rest çekercesine “ne yaparsanız yapın, biz de gereğini yaparız” şeklindeki tehditkar tavrına paralel olarak sokaklara dökülen insanların sayısında azalma olmadığı gibi, artış günden güne büyüyor. Yani, Çapulcular sokakları ele geçirme durumuna geldiler bile.
Hele Başbakan’ın son Adana, Mersin ve Ankara konuşmalarından sonra Taksim’de yüz binlerin toplanması, olayın boyutlarının öyle küçümsenecek gibi olmadığıdır.
Tek tesellim, her zaman olduğu gibi bu eylemler sırasında da ilimizin sağduyulu bir şekilde hareket etmesi ve provokasyonlara fırsat vermemesidir.
Ama bu ortamda bile, bazı işgüzar idareciler yangına körükle gitmektedir. AKP memuru olduklarını, Milletin memuru olmadıklarını deklare edercesine işledikleri eylemler tarihe kara bir not olarak düşecektir.
İsmi bende saklı olan bir okulumuzun iki öğrencisi geçtiğimiz hafta okula Türk Bayrağı motifli tişörtleri ile gelmişlerdir. Aynı gün okulun hemen hemen yarısı da siyah tişört giymiştir. Bir nevi eyleme kendilerince destek vermişlerdir.
Okulun müdür yardımcısı, Türk Bayrağı motifli öğrencileri yanına çağırmış ve “Bu tür tişört giymeniz, sizin örgüt mensubu olduğunuzu göstermektedir. Bir daha giymeyin, yoksa sizi okuldan uzaklaştırırım” tehdidini savurmuştur.
Bu ülkede Türk Bayrağı motifli tişört giymenin örgüt mensubu olduğuna işaret etmesini ilk defa duyuyorum ve şaşırdım. Okullarda serbest kıyafet uygulaması varken, böyle bir uyarıyı yapan idareci kime hizmet etmektedir?
Neyse, konumuza dönelim..
İktidarın, ilk açıklamalarında “Bugün yarın biter” şeklinde düşünmesinden kaynaklanan eylemlerin 10 gündür devam etmesi, insanların her gün akşamları eylemcilere evlerinin pencerelerinden kaşık, tava sesleri ve ışıkları söndürerek destek çıkması biraz düşündürüyor.
Zira, Başbakan Erdoğan’ın “Biz yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz” açıklamasının ardından, balkonlara çıkarak eylemcilere destek veren bu insanları “AKP’ye oy veren kesim mi” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Türkiye genelindeki eylemler, artık Gezi Parkı protestosundan çıkmış, eylemcilerin aleni bir şekilde ifade ettikleri gibi, “Tayyip istifa” sloganları ile otomatikman Başbakan Erdoğan’ı hedef almıştır.
Ama ne yazı ki, -Basın organlarından ve Televizyonlardan öğrendiğimiz kadarı ile- Sayın Başbakan bu mesajları almasına rağmen görmemezlikten gelmektedir. Oysa Bülent Arınç’ın açıklamaları daha akli selim olarak ortaya çıkmaktadır.
Eylemlerin marjinal sol guruplar tarafından yapıldığını belirten İktidar yanlıları, MHP’nin Bursa mitingindeki “Öl de ölelim, vur de vuralım” sloganına soruşturma açarken; Başbakan’ın Arap ülkelerine yaptığı ziyaret sonrası partisinin Esenler teşkilatı tarafından Havaalanında topladığı kabalığın “İşaret et, Taksimi ezelim” sloganı hakkında herhangi bir soruşturma açılacak mıdır çok merak ediyorum.
Eğer AKP yanlılarının attıkları bu slogan sebebiyle de soruşturma açılırsa, Demokrasi ve hukuk devleti olduğumuzu her fırsatta ağızlarından düşürmeyen iktidarın iyi niyetli olduğuna –bana göre- inanmamız gerekir. Çünkü adalet tek taraflı işlemez, Demokrasi herkesi kucaklar.
Bu da şunu gösteriyor ki; marjinal kesim her yerde vardır ve bu kesimler provokasyonlara açıktır.
Bu eylemler ile ortaya çıkan bir acı gerçek de; Basınımızın ve medyamızın ne hale geldiğinin ve nasıl susturulduğunun ortaya çıkmasıdır.
Yandaş medya denildiğinde alınan gazete ve televizyonlarımızın Taksim eyleminin ilk gününden itibaren “belgesel ve yarışma programları” sunmaları, duyarsız kalmaları manidardır. İşin garip tarafı, aynı kanallar eylemlere duyarsız kalırken; Taksim olaylarını analiz etmeye başlamışlar ve açık oturumlarla halkı hala kandırmayı sürdürmektedir.
Ancak, Türk Milleti basın ve medya organlarının susmasının ve “Penguen” belgeseli yayınlamalarının bundan böyle reyting ölçümlerinde aşağı kalacaklarının sinyallerini vermiştir.
Pek çok arkadaşım Taksim eylemlerinin başlamasından sonra ülkemizin önde gelen haber ve eğlence kanallarını sildiklerini ve seyretmediklerini belirtiyorlar.
Anlayacağınız, “iki ağacın(!)” yerinden sökülmek istenmesi koskoca bir protestoya dönüştü.
Ama, Arap Baharı da bir kişinin kendisini yakması ile başlamıştı değil mi?
Yorumlar
Bir yazı bu kadar güzel olamazdı tebrikler çok doğru teşhis konulmuş bu arada bahsi geöen o okulun yetkilisinide kınıyorum acaba o baskı pkk bayraklı bir naskı olsaydı aynı tepkiyi koyarmıydı merak ettim.