

Sazak’ta yürümek…
Serin sayılabilecek bir güz sabahıydı zamanın adı ve çantaların açılıp içindeki yiyecekler ile içeceklerin masaya serildiği yerin adı da Sazak köyü… Denizli’nin en uzak yerlerinden biriydi burası. Beyağaç’a bağlı bir köy (mahalle). Sabahın erken saatlerinde aracımıza doluşup şehirden kaçarcasına uzaklaşıp yüz kilometreden fazla yol giderek ulaşmıştık buraya.

Kayıp zamana bir yolculuk; Çiçekbaba Ereni
GÖR Kirlenmemiş zamanın Yarı açık kapısından ışık sızar gibi gir içeriye! Sakın çok aralama kapıyı Kirlenmesin mekân. Sessizce geç otur bir köşeye Sakın konuşma, sorma, şüphelenme İzle , dinle ve düşün, Yorumlama Bak ve gör… Sadece bakmakla kalma, GÖR… Ne hesabımda ne de planlarımda vardı “Eren Günü”ne

Kayıp zamanın tenceresindeki son tat; Tepe kuyu Ereni
İlk kez gideceğiniz bir yere ilişkin yol tarifi alıyorsanız iki kişiden tarif alırken dikkatli olun ve mesafe ile zamanı olabildiğince uzun tutun. Bunlardan ilki çoban olup oralarda yaşayan, diğeri ise o bölgeye hiç gitmemiş ya da çok uzun süre önce gitmiş sonraki zamanlardan haberdar olmayan. Bu durum

KANYONDA NEFES KESEN MACERA
Dağların zirvelerinden kanyonların derinliklerine inmenin keyfi yaşanır kimi zaman. Bu öylesine bir düşünce, gelişi güzel yazılmış bir cümle değildir. Yaşayıp görmek, gördüğünü gösterebilme becerisidir. Biraz cesaret, biraz maceracı ruh, biraz bilgi, çokça da sevgi gerektirir. Denizli kent merkezine güneyden inen vadilerden biri olan Zeytinköy Vadisi tabanından akan

Çökelez dağının ardı: Çalçakırlar…
Çal denildiğinde ilk akla gelen kuşkusuz üzüm ve üzüm bağlarıdır. Bu açıdan bakıldığında ciddi bir havzadır Çal yöresi ve tabii ki komşusu Bekilli’ de. Büyük Menderes nehrinin güneyinde kurulu olan Çal ilçe merkezi tarihi süreçte hep adından söz edilen bir yöredir. Burada kurulu olan Kayı Pazarı ve

ACI GÖL ÇEVRESİNDE BİR GÜN
Zamanın tanığıdır süreci yaşayanlar. Yaşadıklarını anlatıp, gördüğünü kaydederek yarınlara taşıyanlar. Tarihin eski zamanlarında eldeki olanaklar kullanılarak resimlerle anlatılmış, işaretlere dökülüp anlam yüklenmiştir zamana. Ve sonra gezenler-gezginler-seyyahlar adına her ne denirse onlar çıkmışlardır sahneye ve zamanı okuyup okutmaya çalışmışlardır kendi anlayışlarıyla. Kayıt o şekilde anlaşılır ve elle tutulup

YALNIZ KUYU, ÜÇ KUYU VE KEMİKLİ KAKLIK MAĞARASI İÇİN…
Tavas’tan dağı aşıp Pınarlar’a yürümek…Doğa tutkunu yazarımız Zeki Akakça Grand Berk Tabldot sponsorluğunda gerçekleştirdiği doğa yazılarında sizleri her hafta başka bir güzellik ile buluşturuyor. Bu hafta siz okurlarımıza sürpriz yapıp, Akakça’nın soğuk bir kış günü gerçekleştirdiği doğa yürüyüşünü sunuyoruz. Kavurucu sıcakları yaşadığımız şu günlerde biraz olsun serinlik

Bozdağ’ın batısına bir yürüyüş…
Uzaklardan şöyle bir bakıp geçilen kuru kayalar kütlesi değildir dağlar,Önünde durup yüksekliğine hayranlıkla bakılan yerlerde!Dağlar; candır, Canandır…Dağların gözü, sözü, kuşu, kurdu, ağacı, çiçeği, böceği vardırVe tabii ki yüreği de !Dağları görmek, yaşamak, hissetmek ve anlamak gerekir… Adını kır görünüşünden almış olmalı “Bozdağ”. Bu isimle anılan çok dağ

Karadeniz Bölgesi değil Elmalı yöresi…
Sanırsınız Karadeniz Bölgesi. Doğal güzelliği, yerleşimin dağınıklığı ve coğrafi yapısıyla bu soruyu sorduran yer burası. Çameli ve Fethiye sınırlarında. Yakın zamana kadar “köy” statüsünde iken şimdi “mahalle” olarak adlandırılan Elmalı… Burada olmak ayrıcalıklıymış. Sonradan farkına vardık. Islandık, üşüdük belki ama çok mutlu ve umutlu ayrıldık. Halen bozulmamış

Mavi ile yeşilin kucaklaştığı yer: EŞENLER GÖLETİ
Yeni günün taze saatlerinde yürümek için belirlenen rotaya giren insanlar ilk anda normal yoldan yürümeye başlayınca bir hayal kırıklığı yaşarlar. Bu normal karşılanmalıdır. Zira doğada yürümeye koşullanmış beyinlerde asfaltta yürümeye başlamak iticidir. Hayaller öyle kurulmamıştır çünkü. Oysa durum çok kısa sonra anlaşılır ve beklentinin gerçekleşeceği hissi hakim