REKLAMI GEÇ

DİN BEZİRGANLARI!

Geçtiğimiz gün bir camimizde Mevlid-i Şerif okutuluyordu. Allah kabul etsin. İslam Dünyasının yetiştirdiği büyüklerin ruhlarına tevdi edilmişti. Kadın-erkek bütün insanlarımız hem namazlarını kılmışlar, hem de okunan Kur’an ve Mevlid-i ölenlerin ruhlarına bağışlamışlardı. Mevid-in okunmasının ardından Caminin dışında toplanmış birkaç kişi kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Camilerin son zamanlarda namaz kılan insanlarımızın artması ile eskisi kadar boş kalmadığı, dolup taşmaya başladığını söylediler. Aralarından bir tanesi, “Artık…

/ DENİZLİHABER / 2 Ocak 2013 Çarşamba, 13:52

Geçtiğimiz gün bir camimizde Mevlid-i Şerif okutuluyordu. Allah kabul etsin. İslam Dünyasının yetiştirdiği büyüklerin ruhlarına tevdi edilmişti. Kadın-erkek bütün insanlarımız hem namazlarını kılmışlar, hem de okunan Kur’an ve Mevlid-i ölenlerin ruhlarına bağışlamışlardı.

Mevid-in okunmasının ardından Caminin dışında toplanmış birkaç kişi kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Camilerin son zamanlarda namaz kılan insanlarımızın artması ile eskisi kadar boş kalmadığı, dolup taşmaya başladığını söylediler.

Aralarından bir tanesi, “Artık camilerimiz Müslümanları almamaya başladı. Eskiden bu kadar Müslüman yoktu. Son zamanlarda Müslümanların sayısı artmaya başladıkça, camilerimizde almamaya başladı. Bence eski camilerimiz yıkılarak yenisi yapılmalı veya mevcut camilerimiz büyütülmeli” gibilerinden bir söz etti.

Sözü edene şöyle bir baktım. Müslüman mahallesinde salyangoz satan bu kişi, yıllardır içinde sakladığı kini, sözde Müslümanlık olayı ile dile getirmek istiyordu. Yani, konuşmasında Türkiye’de ve en muhafazakar illerin başında gelen ilimiz Denizli’de toplum Hıristiyan, üç beş kişi müslümanmış havası veriyordu adeta. Öyle ya, yıllardır Türk ve Müslüman yurdu olan Denizli’de bugüne kadar hiç Müslüman yokmuş, insanlar birer birer İslam’a giriyormuş gibi bir takıntı içinde olan bu zat-ı muhterem; son yıllardaki gelişmeleri, insanların uyanış içersinde olarak namaza yönelmelerini kendine göre, yorumluyordu.
Yani, “Ben Elhamdülillah Müslümanım. Ama laikim, içki de içerim. Orucumu tutarım. Sevaplarım da, günahlarım da bana ait. Günahlar da, sevaplarda gizlidir” diyen insanlar, bugüne kadar hep münafık veya dinsiz şekilde yaşamışlar.

Kendilerini saklayan, cemaat olgusu içinde sen zamanlarda ortaya çıkan ve topluma Müslüman-Laik kisvesi adı altında nifak tohumları eken bu din bezirganı provokatörler, ne yazık ki camilerimizin ön saflarını da işgal etmiş bulunuyorlar.

Yıllardır Sağ-Sol ayırımından çok çeken, evlatlarını kaybeden halkımız, 12 Eylül sonrasında da Laik-Antilaik ayırımının yapılmasıyla; yıllardır Türban, Dindar, Dinsiz söylemlerini her kesimden duymaya başladı. Oysa İslam dini hoşgörü dinidir. Bu bağlamda hareket edilmesi, dini objelerden faydalanan diğer bir deyişle, Dindar insanların hoşgörü içinde olması gerekir.

Hz. Peygamber (s.a.v) bile, çok sevdiği amcası Hz. Hamza (r.a.)yı şehit eden Zenci köle Vahşi’yi affetmişti. Hz. Peygamber’in ve Ashabın hayatında buna benzer örnekler çoktur. Nefislerini yenemeyen insanların, namaz kılarken seccadeleri yırtsalar bile, dinsiz diye suçladıkları insanlardan ne farkı kalıyor?

Bizim fanatik dinciler, dünya nimetlerinin kendilerinin olduğunu, camilerin de zimmetli olduğunu sanıyorlar. Bu aymazlık niye? Bu hoş görüsüzlük niye? Bir türlü anlamıyorum.

Çok sıkıntılı ve hassas bir süreçten geçtiğimiz şu günlerde, insanlar ister dinci, ister laik, ister ateist olsun konuştuklarına çok dikkat etmelidir. Çünkü yanlış algılamalar insanları başka yönlere götürebilir.

Kaş yapayım derken, göz çıkarmanın anlamı yoktur.

Yorumlar

AHMET NALBANT   -  Bağlantı 2 Ocak 2013, 15:10

İMAMOĞLU BU ADAMLAR HEP AYNI ÇAKAL ÇUKAL UFAK ADAMLAR UĞRAŞMAYA DEĞMEZ.ELİNDE KALIR.ONUN İÇİN MUHATAP BİLE OLMA

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı