SORGULAYALIM MI?
Geçtiğimiz günlerde, İnternet üzerinden gazetelere göz gezdirirken, “Türk Milliyetçilerine Eleştirisel bir yaklaşım” yazısı okudum. Sanıyorum, bizim anladığımız manada Milliyetçi değil de, onların yanında kulak misafiri olmuş bir yazarın yazısını, bir zamanlar (Rahmetli) Başbuğ Türkeş’e küfür edenler paylaşmışlar. Yazı, gerçek manada Türk milliyetçilerinin kendilerini sorgulamaları, öz eleştiri yapmaları anlamında kaleme alınmasına rağmen, o kadar yanlışlıklarla dolu ki, içersinde azıcık Milliyetçilik duygusu olan insanlar bile; bu…
/ DENİZLİHABER / 20 Eylül 2012 Perşembe, 16:46
Geçtiğimiz günlerde, İnternet üzerinden gazetelere göz gezdirirken, “Türk Milliyetçilerine Eleştirisel bir yaklaşım” yazısı okudum. Sanıyorum, bizim anladığımız manada Milliyetçi değil de, onların yanında kulak misafiri olmuş bir yazarın yazısını, bir zamanlar (Rahmetli) Başbuğ Türkeş’e küfür edenler paylaşmışlar.
Yazı, gerçek manada Türk milliyetçilerinin kendilerini sorgulamaları, öz eleştiri yapmaları anlamında kaleme alınmasına rağmen, o kadar yanlışlıklarla dolu ki, içersinde azıcık Milliyetçilik duygusu olan insanlar bile; bu yazının davalarına ihanet etmiş, yozlaşmış –sözde- Türk Milliyetçilerinin oturdukları yerde –güya- kendilerini de içine katarak eleştiren, ülkücüler arasına nifak sokmak için kaleme alındığını bilir.
Gerçek manada ülkücülerin milliyetçilik anlayışı ile, Ülkücülük ve Milliyetçilik davasını kullanarak milliyetçi geçinenlerin arasındaki kırmızı çizgi, işte bu yazıdaki eleştirisel konular ile gün yüzüne çıkıyor.
Yıllardan beri, özellikle 12 Eylülün buldozer gibi biçtiği Ülkücü kesimin, kendisini toparlamak için verdiği mücadele, içindeki dalkavuk cinsi milliyetçiler tarafından hep sekteye vuruldu. Ne zaman kendine gelecek, mutlaka bir yerden bir pürüz çıkartılarak, Ülkücü davanın eski gücüne ulaşmasının önü tıkanıyor.
Ülkücülerin, bu vatanın gerçek sahipleri, seveni olduğunu bilen güruhlar; her büyük olayda onları da içine almak için büyük gayret sarfediyorlar. Her seferinde Genel Başkan Devlet Bahçeli tarafından bertaraf edilen bu gaflar, ne yazık ki, bugün eleştirisel konu olarak –sözde- milliyetçiler tarafından önlerine konuluyor.
Türk Milliyetçileri; Bu ülkede Türk-Türk sorunu yoktur, Terör konusu vardır diyor. Ama bu yazar “Türkiye’de açık ve net Kürt sorunu var” diyor.
Bu yazar; Lider, “Doktrin, Teşkilat sorgulanmalı” diyor, Lider yetiştiremediğimizi belirtiyor.
Oysa, çakma milliyetçiler, yetiştirdiğimiz liderleri provokasyonlarla uzaklaştırdılar. Başbuğun sağlığından bu yana lider kadromuzun, genel merkeze çöreklenen –sözde- milliyetçiler tarafından nasıl uzaklaştırıldıklarını bilmeyen var mı? Genel Merkez etrafında çevrilen dolapları, provokasyonları bilmeyen var mı?
Türk Milliyetçileri birleştirici, Bütünleştirici manada bu üç ideolojisinin anlayışını benimseyerek çıtayı yükseltir. Ama milliyetçiliğin bayrağı altında olmaktan sıkılanlar, kendilerini Ülkücü davanın neferi değil de, üstünde görenler kendi ideolojilerini karalamaya başlarlar. Bunu Televizyon kanallarında görmedik mi?
Bu yazar, ‘milliyetçiler ne zaman tek adamlılıktan kurtulup, kadro hareketine girecekler’ diyor.
Lideri olmayan kadrolar bölük pörcük ve kullanılmaya müsait hale gelirler. Ülkücülük bir misyon, ideolojidir. Vatanı sevmek, bayrağı sevmek kadrolaşmanın yanında, bilge ve davasını iyi bilen bir lider ister. Türkler Cihan devletlerini kurarken, hep bir liderin etrafında toplanmışlar, onunla başarılara ulaşmışlardır. Bunun başka izahı yoktur. Ve MHP’de bu davanın partisidir. Başka siyasi partiler Ülkücülerin yuvası olamaz. Ülkücülük, öyle birilerinin uydurduğu gibi “partiler üstü” değildir. Misyonun ve Türkiye sevdasının adıdır. Kızılelma ülküsünün bayraklaşmış ismidir.
Yine Yazar, Türk milliyetçileri ne zaman birbirlerini kucaklayacak diyor. Kucaklanması gerekenler geliyor. Ya diğerleri? Bu davadan nemalanmalarına, palazlanmalarına rağmen, oğlunun, kızının geleceği için, üç kuruşluk dünya nimeti için sapanlar, Ülkücü kisvesi altında başka partilerde boy gösterenler, geçmişlerini unutarak; ahde vefa göstermeyenler neden kucaklanacak?
Küskünleri, ayrılanları kim barıştıracak? Bu camia kimseyi küstürmedi, gidenler –hatalarını anladıysalar- özür dileyip gelecekler.
Türk olmak ayıplı sayılır diyor. Biz bunu kabullenmiyoruz. Kabullenmediğimiz gibi, böyle bir tezi savunan insanların Türk milliyetçilerinin arasında işi ne.?
Ülkücüler bu yazara göre, toptan yanlış içindeler. 12 Eylül sonrasında bozulmaların meydana gelmesini, ülkücü davanın bitme noktasında olduğunu vurgulamak istemiş.
Taputluklardan, Mamaklarına kadar hücrelerde bile sadece“Allah” diyen, işkencelerin en büyüklerine ve acılarına katlanan ve 5 bine yakın şehit verilmesine rağmen, bugüne kadar gelen bir davanın bundan sonra bitmesi düşünülemez.
Böyle düşünenler varsa, kendilerinin bittiğini ilan etmişlerdir. Ve onların Ülkücü dava içersinde yeri yoktur.