SÖZÜN BİTTİĞİ YER…
PKK’nın eylemlerini hızlandırdığı, şehir merkezlerinde canlı bombaların, bombaları patlatmaya başladığı yaklaşık altı aydan bu yana ulusal basın ve televizyonlar başta olmak üzere, internetteki haber portallarına her gün aralıksız bakıyordum. Yüreğimde buruk bir acı. Acaba memleketim Denizli’den de bir şehidimiz var mı? Acaba bizim fidanlardan hangisi kırılacak korkusu içinde yüreğinde aynı acıyı aynı korku ve çaresizliği hissederek adeta ölüp ölüp diriliyordum. Gerçi, Vatanın hangi köşesinden…
/ DENİZLİHABER / 26 Eylül 2012 Çarşamba, 13:39
PKK’nın eylemlerini hızlandırdığı, şehir merkezlerinde canlı bombaların, bombaları patlatmaya başladığı yaklaşık altı aydan bu yana ulusal basın ve televizyonlar başta olmak üzere, internetteki haber portallarına her gün aralıksız bakıyordum.
Yüreğimde buruk bir acı. Acaba memleketim Denizli’den de bir şehidimiz var mı? Acaba bizim fidanlardan hangisi kırılacak korkusu içinde yüreğinde aynı acıyı aynı korku ve çaresizliği hissederek adeta ölüp ölüp diriliyordum. Gerçi, Vatanın hangi köşesinden olursa olsun, şehitlerimiz vatanın evlatları, bizim evlatlarımız. Ayırt etmiyorum.
Bundan önceki yazılarımda da sitem ettim. Siyasilerin kuru bir nutuktan öteye geçmediklerini, açılım, Oslo görüşmeleri derken; vatanın gencecik çocuklarının teröre kurban verildiğini, bundan sonra hamasi nutukların yerini etkin mücadele alması gerektiğini kaç kez yazdım bilmiyorum. Ama son 10 yıldır duyarlı kalemler akan kan için feryatları yazarken, çığırtkan ve bu vatanın “10 paraya alındığını” sananlar ise, bunca terör olayından ve şehitlerden sonra “Demokrasiden, haklardan, kardeşlikten, barıştan, PKK ile müzakereden” bahsediyor. Üstelik, öyle gazeteler var ki, toplu şehitlerimiz olmasına rağmen, manşetlerinde şehit haberlerini vermiyorlar. Şehit haberleri kısaca ve gazetenin ücra bir köşesinde yer almaya başladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, boğaza nazır villalarda rakı yudumlayanların, tuzu kuruların yazdıkları ile kamuoyu oluşturulmaya çalışılırken; PKK adına açıklama yapanların elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmaları, fütursuzca hareketlerinin cezasız kalması içimizdeki acıyı bir kat daha artırıyor.
Ocaklar sönerken, baba ocaklarına ateş düşerken; Türk Milleti “Vatan Sağolsun” derken; birisi çıkıyor “5 Mehmet öldü diye meclis toplanmaz” diyebiliyor. Bir meşhur gazetenin yazarı, hala PKK ile uzlaşılmalı diyor. Bir zamanlar bitme noktasına giren, dağ kadroları azaldığı için eylem yapabilmek uğruna adam kaçıran PKK, artık tam manasıyla azmış, palazlanma devrini çoktan geride bırakarak çok acı veren kanlı eylemlere imza atmaya başlamıştır. Ve -sözde savunucusu olduğu- Kürt halkına baskılar içersinde işkence ederken, karşılık görmemesi azgınlığını tavana vurduruyor.
İşte böylesine vahim olayların yaşandığı Türkiye’de, varsa yoksa Suriye meselesi ele alınınca, terör olaylarının ikinci plana düşmesi, yandaşlarının ağızlarında salya ortalığa saldırmaları bizi can evimizden vurmaya başladı.
İşte; PKK terör belasının ortaya çıktığı günden bu yana, en çok şehit veren illerin başında gelen ilimiz Denizli, son Tunceli olayı ile yine şehit verdi. Jandarma Er Fatih Küçükterci’nin, Tavas ilçesindeki evine düşen ateş, benim de yüreğime düştü.
Bundan sonrası –boş- artık. Sözün bittiği yerdeyiz…
Şehidimize Allah’tan Rahmet diliyorum. Türk Milleti’nin ve şehit evladımızın ailesine başsağlığı diliyorum.