ATAG 20 toplantısı PAÜ’de başladı

Aktif Tektonik Araştırma Grubu’nun her yıl geleneksel olarak düzenlediği ATAG Toplantılarının 20.si, Pamukkale Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği ev sahipliğinde başladı.

Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantının açılışına, Pamukkale Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Erdur, Jeoloji Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı Hakan Şekerci, ATAG Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Mete Hançer, akademisyenler ve konunun uzmanı araştırmacılar katıldı.

“BU ALANDA TOPLUMA KATKI SAĞLANMALI”
ATAG Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Mete Hançer, ATAG toplantılarının amacının bu alanda çalışan bilim insanlarını bir araya getirerek yapılan çalışmaları değerlendirmek olduğunu belirterek, genç araştırmacılara da çalışmalar konusunda cesaret vermek istediklerini söyledi. Toplantılardan elde edilen sonuçların bilime ve yerel yönetimlerle iş birliği yaparak topluma katkı sağlamasını hedeflediklerini dile getiren Doç. Dr. Hançer, “Bize hala ‘saat 5’te deprem olacak mı?’ diye sorulabiliyorsa, bir yerlerde yanlış yapıyoruz” demektir diye konuştu.

“FAY HATLARI NÜFUSUN YÜZDE 80’İNİN YAŞADIĞI BÖLGEDE”
Jeoloji Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı Hakan Şekerci ise, Türkiye’deki fay hatlarının yüzde seksen nüfusun yaşadığı bölgelerde olduğunu hatırlatarak, depremle yaşamayı öğrenmenin yanı sıra bu türden toplantıların daha güvenli yerleşim bölgeleri oluşturulmasına katkı sağlayacağını söyledi.

Açılış konuşmasında ülkemizin deprem bölgesinde olduğunu hatırlatan Pamukkale Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Erdur da, önlemler alma konusunda deprem olmasını beklemeden harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Bu tip çalışmaların yer bilimi açısından önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Erdur, çalıştayın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

MİTOLOJİDEN GÜNÜMÜZE DEPREM
Açılış konuşmalarının ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ökmen Sümer, “Jeoloji Başlıyor; Bir Kronolojik Serüven: Çok Uzaklara Fazla Yakın Bir Bakış” isimli dikkat çekici bir sunum gerçekleştirdi.

Antik çağlardan günümüze depremlere bakış açısını ortaya koyan Sümer, “Depremlere ve yanardağ patlamalarına anlam katmak isteyen halk, bunu tanrıların savaşlarına bağladı. Antik çağlardan günümüze depremler ve bakış açılarındaki değişimi, dönemlerinin bilim insanlarının bakış açılarıyla paylaşan Sümer, sunumunu “Fay ölüm değil hayattır. Yeryüzü devamlılığını faylarla sürdürüyor. Eğer bu devamlılık olmasaydı, canlı yaşamı da olmazdı” sözleriyle noktaladı.

“ACIGÖL GRABENİ 7 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM ÜRETEBİLİR”
Açılış konuşmalarının ardından sempozyuma geçildi. Sempozyumda ilk sözü ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Koçyiğit aldı. “Acıgöl grabeninin (Denizli) duraksamalı evrimi” konulu sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Koçyiğit, bölgeden çekilen fotoğraflarla fay hatlarının değişimi ve günümüzdeki konumunu anlattı.

Acıgöl grabeninin gelişimini sürdürdüğünü ve canlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Ali Koçyiğit, 1975 yılında meydana gelen Burdur depremine neden olan fayın kabul edilenin aksine Burdur değil, Acıgöl fayı olduğunu öne sürdü.

Acıgöl grabeninin aktifliğini sürdürmesi ve mevcut özellikleri incelendiğinde 6.5-7 büyüklüğünde deprem üretebilecek kapasiteye sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Koçyiğit, ancak grabenin büyük depremleri tekrarlama sürecinin çok uzun olduğunu, bin yıl ile ifade edilebileceğini kaydetti.

ÇALIŞTAYDA 38 BİLDİRİ SUNULACAK
Bugün başlayan ve 15 Ekim’e kadar iki gün boyunca devam edecek çalıştayda, toplam altı oturumda 25’i konuşma, 13’ü poster sunumu olmak üzere toplam 38 bildiri sunulacak.

Çalıştayda, geçmiş depremlerin incelenmesi/paleosismolojik çalışmalar, Depremin etkileri, Büyük deprem kuşaklarındaki yapılan çalışmalar, Kentsel dönüşümün deprem açısından etkileri gibi konular ele alınacak.