REKLAMI GEÇ

ÜNİVERSİTE YENİ EĞİTİM YILI AÇILIŞINA GELEN BAKAN GÜNAY’A PROTESTO

ÜNİVERSİTE YENİ EĞİTİM YILI AÇILIŞINA GELEN BAKAN GÜNAY’A PROTESTO

Denizli’ye açılışlar ve incelemeler için gelen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, sabah saatlerinde Pamukkale Üniversitesi’nin yeni eğitim öğretim yılının açılışında Türk Gençlik Birliği (TGB)üyeleri ve öğrenciler tarafından protesto edildi.

/ DENİZLİHABER / 21 Ekim 2011 Cuma, 19:02

Önce kampüs girişinde alternatif üniversite açılışı gerçekleştirdiklerini, yumurta atacaklarını ancak pahalı olması nedeniyle alamadıklarını söyleyerek makarna pişirip yiyen öğrenciler Bakan Günay’ın gelişini bekledi. Yaklaşık 30 kişilik öğrenci grubu, Bakan Günay’ın makam otomobilinden indiği sırada, “24 şehit var ne yüzle buraya geliyorsunuz, millet kepenk kapatıp sokaklara dökülüyor, sizler açılış peşindesiniz” diye bağırarak protesto etti.

ARBEDE YAŞANDI
Bakan Günay, olaya ilk etapta kayıtsız kalarak PAÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile el sıkışarak durumu anlamaya çalıştı. PAÜ’de çalışan özel güvenlik görevlilerin ise durumu tepkisi sert oldu. Geniş güvenlik önlemi alınırken, özel güvenlik görevlileri, “Bunları susturun” diyerek ilk önce tekme tokatla öğrencileri yere serdi daha sonra ağızlarını elleriyle kapattı. Yaşanan arbede öğrenciler boyunlarında ve yüzlerinde küçük sıyrıklarla yaralandı. Bazı öğrencilerin ise yaşanan olay esnasında üniversite kimlik kartları kırıldı. Özel güvenlik daha sonra öğrencileri üniversitenin dışına çıkarttı.

KÜRSÜDEN SESLENDİ
İlk etapta öğrencilere açıklama yapmayan Bakan Günay, kürsüye çıktığında, protokol ve öğrencilere şu konuşmayı yaptı, “İnkar politikalarını terk etmek son yıllarda vatandaşımızı doğuştan gelen geleneklerine saygı göstermek bir ve eşitlik içinde herkesin Türkiye’nin içinde almasını sağlamak konusunda elimizden gelen her türlü gayreti gösterdik. Bir şey yasaklamaya çalışmadık. Bu millete bu toprağa bağlı olsun diye bunun iyi niyet yollarını açmaya çalıştık. Ve bu yanlışlardan beslenen, eşitsizliklerden beslenen, adaletsizlikten beslenen, kötü muamelelerden beslenen bazı çevreleri rahatsız etti. Türkiye ekonomisi ile gelişirken, sosyal yapısı ile gelişirken, bütün fiziki alt yapısı ve sosyal yapısı zenginleşirken bölgesinde ve dünyada her geçen gün saygınlığı artarken, yeni tuzaklarla karşı karşıya kalması bazılarının bu gelişmeden rahatsız olmasından kaynaklanıyor. Onun için bizim bu eşitlik anlayışımızdan, demokratikleşme anlayışımızdan, yurttaşlarımızı, etnik kökenlerine, inançlarına, dillerine, dinlerine bakmaksızın bir ve eşit sayma anlayışımızdan geri adım atmamız gerekir. Çünkü bazıları geri adım artırmaya, Türkiye demokratikleşmesinden, eşitlikten, adalet duygusundan vaaz geçirmeye, geçmiş baskı dönemlerine tekrar döndürmeye ve o yanlışlar üzerinden kendi varlıklarını sürdürmenin yollarını açmaya çalışıyorlar. Tuzağa çekmeye çalışıyorlar. Türkiye bu dar boğazda demokraside kararlılıkla ancak, eşitlikte adalette, özgürlükte, insan haklarında kararlılıkla yürüyerek varacaktır. Ve bu tuzakları ve alçak ve hainleri yokluğa mahkum edecektir. Biraz önce bu üniversiteye büyük bir sevinçle gelme niyetindeydim. Öyle geldim, çünkü bugün yaptığımız çalışmalar görülmüş ki ve verdiğimiz değer taktir edelim ki onursal akademik unvanı vermeyi düşünmüşler. Onun için bu benim açımdan hayatımın özel anlarından birisi. Ama kapıdan girerken bu grup öğrenci arkadaşımın haykırışı ile karşılaştım. Bir öğrenci arkadaşımız önceki gün yaşadığımız acının faturasını bize çıkarmaya çalışıyor. Ben bu son yaşadığımız olaylar karşısında yurttaşlarımızın öfkesini çok iyi anlıyorum. Elbette o isyanı o hüznü anlıyor ve yaşıyorum. Zannetmeyinki o acı sadece düştüğü yeri yakıyor. Hepimizin yüreğini yakıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetimlerinden sorumlu insanlarız. İstiyoruzki ülkemizde sadece çiçek açsın. Ülkemizde sadece güzellik olsun, ülkemizde sadece yatırım olsun, istihdam olsun, bolluk olsun, bereket olsun, kardeşlik olsun. Biz ister miyiz toprağımızda bir tek çocuğun burnu kanasın veya birtek bebemiz, bir tek yaşlımız ölsün gitsin, bir hain kurşuna bir mayına hedef olsun ister miyiz bunu. Elbette istemeyiz. Bunun faturası nasıl çıkarılabilir. Bunun faturası ancak bilgisizlikle çıkarılabilir. Olaylara yüzeysel bakarak bize çıkarılabilir. Biz Türkiye’de bütünlük olsun diye adım atmadığımız köşesi yok. Adım atmadığımız, hizmet elini götürmediğimiz yer yok. Gecemizi gündüzümüze kadar o bölge daha iyi olsun diye uğraşmadığımız her hangi bir vatan parçası yok. Geçen yıl ben Hakkari’ye gittim. Dünde anlattım bir televizyonda ama tam anlatamadım. Hakkari’de tamamen içten ideolojik bir kavgaya dökülmüş olduğu için yerel hizmet yok. Hiçbir yere hizmet yok. Şu kadar çık çocuklar hepimizin o kadarcık çocukları oldu. O kadarcık çocuklar bir pislik deryası içindeler sokakta. Çöpün içindeler. Ama yerel yönetimlerin öyle bir derdi yok onlar başka bir kavganın peşindeler. Bakanlığın imkanlığı zorlayarak orda hüngür hüngür ağlayarak ayrıldım. Ve orası benim vatanımın bir parçası ama veoradaki insanlar bir ideolojik körlük içerisinde hizmetsizliğe ve bir kavgaya terk edilmişler. Gördüm bakanlığın imkanlarını zorladım. Oradaki çöp arabalarıyla boydan boya yoldaki çöplerin temizlenmesini sağladım. Hakkari’de Oxford mezunu bir rektörümüz var düşünebiliyor musunuz. Denizli’nin veya Manisa’nın bir köyünden çıkmış, bizim arkadaşlarımız gibi hep böyle yerelselliği ve kültürü evrensel etmiş gencecik bir doçent Hakkari’nin somut olmayan kültürel mirasını devşirmeye çalışıyor. Onlara dedimki gerçek vatansever sizlersiniz. Siz Oxford mezunu bir rektör dünyanın her hangi bir üniversitesinde kendine bir kürsü bulabilirdi sanırım. Ama orada bilim götürmeye çalışıyor. Evrensel bilgiyi alıp Hakkari’ye götürmeye çalışıyor. Ve bizim bu aşkımız bizim bu gayretimiz, o üniversite çalışanlarının gayreti görmezden geliniyor. Ve dağın arkadaşından birileri gelip Türkiye’ye tuzak kuruyorlar. Çocuklarımıza, askerimize, öğretmenimize, polisimize, gencimize, yaşlımıza tuzak kuruyor. Bunun faturası bizde nerde. Bunun faturası bize nasıl çıkartılabilir. Biz Türkiye’de adalet olsun, eşitlik olsun, kardeşlik olsun, barış olsun, hizmet olsun, üretim olsun, verim olsun, bolluk olsun, bereket olsun diye uğraşıyoruz. Bir söz var Türkiye geçmiş yıllarda yokluklara mahkum edildi. Bir söz var yoksul evde kavga bitmez diye Biz Türkiye’nin yoksuzluğunu gidermeye çalışıyoruz. Biz Türkiye’de herkesin ama inançlarına bakmadan, etnik kökenine bakmadan, doğduğu coğrafya bakmadan, biz Türkiye’de herkesin ekmeği çoğalsın, özgürlüğü çoğalsın, Türkiye’nin adaleti çoğalsın diye uğraşıyoruz. Bunun faturası bize nasıl çıkarılabilir. Türkiye’de bir takım toplu olaylarla ilk defa karşılaşmıyoruz ki biz. Yazıklar olsun ne yazıkki bunu yapanlara. 1990’ların ortasında böyle çok olaylarla karşılaştık. Şimdi de karşılaşıyoruz. Şunu bir defa daha söylüyorum, Türkiye ne zaman iyi olsa, ayaklarının üzerinde dursa ne zaman içinde bereketini çoğaltmaya başlasa, dünyada saygınlığını artmaya başlasa böyle tuzaklar kuruluyor. Bizim bu tuzaklardan uzak durmamız ve kararlı olmamız gerekir. Bunu özellikle üniversitedeki genç arkadaşlara söylüyorum. Geçmişte sadece güvenlik yöntemleriyle, sadece onu yok edeceğiz, bunu keseceğiz, bunu asacağız söylemleriyle biz bir yere varmadık. Zaten geçmiş yıllardaki yanlışlar bizi bugün bu açmazlara ve çıkmazlara gerekiyor. Dünyanınher yerinde yanlışlardan kurtulmanın, tuzaklardan kurtulmanın yolu açıklık ve şeffaflıktır. İnsan haklarıdır, kardeşliktir, demokrasidir, özgürlüktür. Bundan vazgeçmememiz gerekiyor. Bunu özellikle üniversitede söylüyorum çünkü üniversite evrensel bir dilin harman edildiği yerdim. Tabiki yerel kültür ve gelenekten kopmadan. Üniversitenin özgürlük merkezi olması lazım. Düşüncede köklü bir özgürlük, her şeyi sorgulamakta cesaret. Bugün bize doğru diye dayatılan ön kabullerimiz yanlış olabilir. Galile’yi yargılayan ve mahkum eden onun zamanını doğrularıydı. Ama orada doğrular değil Galile haklı çıktı. Demek ki büyük cesaretle bize dayatılan her şeyi sorgulamamız gerekiyor. Özgürce düşünmemiz gerekiyor. Adalet duygusunu kaygısını hiçbir zaman merhamet ve insaf duygusunu elimizden bırakmamamız gerekiyor. Üniversiteler o zaman daha çok gelişir ayakta tutar. Dünya ve ülkenin gelişmesine katkı yapar. Bu olaylar bizim böyle dertleşmemize neden oldu. Bende önceki arkadaşlarımız gibi milletin acısını derinden paylaşıyorum. Kardeşlerimize, evlatlarımıza bir kez daha rahmet diliyorum. Yakınlarına ve herkese şifalar diliyorum. Son olmasını diliyorum ama ne yazık ki ihanetin dünyada sonu gelmiyor. Bizim gibi bu sorunlarla dünyada devletler ve milletler uzun süre uğraştılar. Buradan da çıkacağız. Türkiye’nin önünde demokratik bir anayasa tartışması var. Bugün bizim yaşadığımız sıkıntıların çoğunun kökünde geçmiş yıllarda o Türkiye’nin üzerine giydirilmeye çalışılan dar gömlek, deli gömleği 1982 anayasasının yarattığı o yasakçı, inkarcı, reddedici çerçeve var. Bu dar çerçeve. Şimdi birlik, insanlık barış, birlik üzerine hep birlikte yeni anayasa yapmaya çalışıyoruz. Dünyayı yakalamak açısından, çağa açılmak konusunda doğrultusunda ne kadar dik ve kararlı dursak bu engellere aşarız. Şimdi bütün sıkıntılara rağmen Türkiye ileri gidiyor. 10 yıl sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin100. Yılını göreceğiz. İşte bu cumhuriyetin yüzüncü yılında Atatürk’ün de dediği gibi , ‘Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerinde bir ülke olacaktır’ ve mutlaka olacaktır.”

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı